Hem, güneflin azamet-i nuraniyeti derecesinde ihata-
s, nüfuzu ziyadeleflir. Nuraniyet azametindendir ki, en
küçük ufak fleyler, ondan gizlenip kaçamazlar. Demek,
azamet-i kibriyas, cüzî ve ufak fleyleri, nuraniyet srry-
la harice atmak de¤il, bilâkis daire-i ihatasna alyor.
Hem, günefli mazhar oldu¤u cilvelerde ve vazifelerde,
farz- muhal olarak, fail-i muhtar farz etsek, o derece sü-
hulet ve sürat ve vüsat içinde, zerreden, katreden, de-
niz yüzünden seyyarata kadar izn-i lâhî ile öyle iflliyor ki,
flu tasarrufat- azîmeyi yalnz bir mahz- emir ile yapar ta-
hayyül edilebilir. Zerre ile seyyare, emrine karfl müsavi-
dirler. Deniz yüzüne verdi¤i feyzi, zerreye de, kabiliyeti-
ne göre kemal-i intizam ile verir.
flte, sema denizinin yüzünde ziyadar bir kabarck ve
Kadîr-i Mutlakn Nur isminin cilvesine kesif bir âyinecik
olan flu güneflin, bilmüflahede, flu hakikatin üç esasnn
numunelerine mazhar oldu¤unu görüyoruz. Elbette gü-
neflin nur ve harareti, ilim ve kudretine nispeten toprak
gibi kesif hükmünde,
1
p
Q t
ĉdG o
Qu
ón
? o
e ,p
Q t
ĉdG o
Qu
n
ĉo
e ,p
Q t
ĉdG o
Qo
f
olan
Zat- Zülcelâl, her fleye ilim ve kudretiyle nihayetsiz ya-
kn ve hâzr ve nazr ve eflya Ondan gayet uzak oldu¤u-
na; hem, o derece külfetsiz mualecesiz, sühuletle iflleri
yapar ki, yalnz mahz- emrin sürat ve sühuletiyle icat
eder gibi anlaflld¤na; hem hiçbir fley, cüzî küllî, küçük
büyük daire-i kudretinden harice çkmad¤na ve kibriya-
s ihata etti¤ine fluhut derecesinde bir yakîn-i imanî ile
iman ederiz ve iman etmek gerektir.
SÖZLER | 271
O
N
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
fail-i muhtar:
diledi¤ini yapmak-
ta serbest olan fail.
farz etmek:
var saymak.
farz- muhal:
olmayacak bir fleyi
olacakmfl gibi düflünme.
feyiz:
bolluk, bereket.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
hararet:
scaklk.
hariç:
dfl, dfl.
hâzr ve nazr:
Allahn her fleyin
yannda olmas ve görüp gözet-
mesi.
icat:
yoktan yaratma.
ihata:
kuflatma, içine alma, sar-
ma.
iman:
inanma, inanç.
izn-i lâhî:
Allahn izniyle.
kabiliyet:
yetenek.
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kayt ve
flarta tâbi olmakszn her fleye
gücü yeten sonsuz kudret sahibi,
Allah.
katre:
damla.
kemal-i intizam:
tam ve mü-
kemmel düzen.
kesif:
kat, yo¤un, koyu.
kibriya:
azamet, büyüklük.
kudret:
güç, kuvvet.
külfetsiz:
zahmetsiz, zorlanma-
dan.
küllî:
çok.
mahz- emir:
sadece ve yalnz
emir.
mazhar:
sahip olma, eriflme, sa-
hip.
mualecesiz:
do¤rudan do¤ruya.
müsavi:
eflit.
nihayetsiz:
snrsz.
nispeten:
oranla, kyasla.
numune:
örnek.
Nur:
bütün varl¤ aydnlatan, bü-
tün nurlar yaratan Allah.
nur:
flk, parlaklk.
nuraniyet:
nurluluk, parlaklk.
nüfuz:
etki.
sema:
gökyüzü, gök.
seyyarat:
gezegenler.
seyyare:
gezegen.
sühulet:
kolaylk.
sürat:
çabukluk, hzllk.
fluhut:
görür gibi olma.
tahayyül:
hayal etme.
tasarrufat- azîme:
büyük tasar-
ruflar, kullanmlar.
vüsat:
genifllik, bolluk.
yakîn-i imanî:
kesin bir bilgiyle
inanma, flüphesiz inanma.
Zat- Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
ve haflmet sahibi olan zat, Allah.
zerre:
atom, çok küçük parça.
ziyadar:
flkl, parlak.
ziyadeleflmek:
artmak, fazlalafl-
mak.
zat:
kifli, flahs.
zerre:
en küçük parça.
ziya:
flk.
azamet:
büyüklük.
azamet-i kibriya:
büyüklü-
¤ün varlklar kuflatmas.
azamet-i nuraniyet:
parlakl-
¤nn büyüklü¤ü.
bilâkis:
aksine, tam tersi.
bilmüflahede:
gördü¤ümüz
gibi.
cilve:
görünme, yansma.
cüzî:
pek az, küçük, az.
daire-i ihata:
kapsama alan,
kuflatma alan.
daire-i kudret:
Allahn ezelî
gücünün hâkim ve etkili ol-
du¤u daire.
esas:
gerçek.
1.
Nurlarn nuru, nurlarn nurlandrcs, nurlarn takdir edicisi.