ayr ayr taamlarla doldurarak, kflta erzak tükenen bîça-
re zîhayatlara getiren; ve küre-i arz denilen bu Rahmanî
iafle ambar ve bir sefine-i Sübhaniye ve bin bir çeflit ci-
hazat ve mallar ve konserve paketleri taflyan bu depo
ve dükkân- Rabbanî, ne derece o fabrikadan büyük ve
mükemmel ise, okudu¤unuz veya okuyaca¤nz fenn-i ia-
fle mikyasyla, o kat'iyette ve o derecede, küre-i arz de-
posunun Sahibini, Mutasarrfn, Müdebbirini bildirir,
tanttrr, sevdirir.
Hem nasl ki
dört yüz bin millet, içinde bulunan ve her
milletin istedi¤i erzak ayr ve istimal etti¤i silâh ayr ve
giydi¤i elbisesi ayr ve talimat ayr ve terhisat ayr olan
bir ordunun mu'cizekâr bir kumandan, tek baflyla bütün
o ayr ayr milletlerin ayr ayr erzaklarn ve çeflit çeflit
eslihalarn ve elbiselerini ve cihazatlarn, hiçbirini unut-
mayarak ve flaflrmayarak verdi¤i o acip ordu ve ordu-
gâh, flüphesiz, bedahetle, o harika kumandan gösterir,
takdirkârâne sevdirir.
Aynen öyle de, zemin yüzünün ordugâhnda ve her
baharda yeniden silâh altna alnmfl bir yeni ordu-yu
Sübhanîde, nebatat ve hayvanat milletlerinden dört yüz
bin nevin çeflit çeflit elbise, erzak, esliha, talim, terhisle-
ri gayet mükemmel ve muntazam ve hiçbirini unutmaya-
rak ve flaflrmayarak bir tek kumandan- azam tarafndan
verilen küre-i arzn bahar ordugâh, ne derece mezkûr
insan ordu ve ordugâhndan büyük ve mükemmel ise,
sizin okuyaca¤nz fenn-i askerî mikyasyla dikkatli ve ak-
l baflnda olanlara o derece küre-i arzn Hâkimini ve
SÖZLER | 255
O
N
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
harika:
ola¤anüstü.
hayvanat:
hayvanlar.
iafle:
gda.
istimal:
kullanma.
katiyet:
kesinlik.
kumandan:
komutan.
kumandan- azam:
en büyük ku-
mandan; Allah.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
mezkûr:
ad geçen.
mikyas:
ölçü, ölçü aleti.
millet:
halk.
mucizekâr:
mucizeli.
muntazam:
intizaml, düzgün.
mutasarrf:
sonsuz tasarruf hakk
ve yetkisi olan, her ifli kendi istek
ve kurallarna göre idare eden Al-
lah.
müdebbir:
idare eden, yöneten
ve ilmiyle her fleyin sonunu gö-
rüp, ona göre hikmetle ifl yapan
Allah.
mükemmel:
tamamlanmfl, nok-
sansz, tam, eksiksiz.
nebatat:
bitkiler.
nevi:
çeflit, cins.
ordugâh:
ordunun barnp ko-
naklad¤ yer.
ordu-yu Sübhanî:
her türlü ek-
siklik ve noksanlktan uzak olan
Cenab- Hakkn ordusu.
Rahmanî:
Rahman olan Allaha
ait.
sefine-i Sübhaniye:
her türlü ku-
sur ve noksandan uzak olan Ce-
nab- Hakkn bir gemi gibi yarata-
rak uzayda gezdirdi¤i dünya.
Sübhanî:
Allaha mahsus, lâhî.
taam:
yemek, afl, yiyecek.
takdirkârâne:
takdir ederek.
talim:
e¤itim.
talimat:
e¤itimler.
terhis:
göreve son verme.
terhisat:
terhisler.
zemin:
yer.
zîhayat:
hayat sahibi.
acip:
hayret veren.
ambar:
zahire ve kuru gdala-
r koymaya yarayan büyük
depo.
bedahet:
açklk, aflikâr.
bîçare:
zavall, çaresiz.
cihazat:
cihazlar, aletler.
erzak:
yiyecek, içecekler.
esliha:
silâhlar.
fenn-i askerî:
askerlik sanat
ile ilgili ilim.
fenn-i iafle:
gda bilimi.
Hâkim:
her fleyi hükmü altn-
da tutan, her fleye galip olan
Allah.