Sözler - page 254

Meselâ
: Nas›l ki mükemmel bir eczahane ki, her kava-
nozunda harika ve hassas mizanlarla al›nm›fl hayattar
macunlar ve tiryaklar var. fiüphesiz, gayet maharetli ve
kimyager ve hakîm bir eczac›y› gösterir. Öyle de, küre-i
arz eczahanesinde bulunan dört yüz bin çeflit nebatat ve
hayvanat kavanozlar›ndaki zîhayat macunlar ve tiryaklar
cihetiyle, bu çarfl›daki eczahaneden ne derece ziyade
mükemmel ve büyük olmas› nispetinde, okudu¤unuz
fenn-i t›p mikyas›yla küre-i arz eczahane-i kübras›n›n ec-
zac›s› olan Hakîm-i Zülcelâl’i, hatta kör gözlere de gös-
terir, tan›tt›r›r.
Hem meselâ
: Nas›l bir harika fabrika ki, binler çeflit
çeflit kumafllar› basit bir maddeden dokuyor; fleksiz, bir
fabrikatörü ve maharetli bir makinisti tan›tt›r›r. Öyle de,
küre-i arz denilen yüz binler bafll›, her bafl›nda yüz binler
mükemmel fabrika bulunan bu seyyar makine-i Rabbani-
ye, ne derecede bu insan fabrikas›ndan büyükse, mü-
kemmelse, o derecede, okudu¤unuz fenn-i makine mik-
yas›yla, küre-i arz›n ustas›n› ve sahibini bildirir ve tan›tt›-
r›r.
Hem meselâ
: Nas›l ki gayet mükemmel, bin bir çeflit
erzak, etraf›ndan celp edip içinde muntazaman istif ve
ihzar edilmifl depo ve iafle ambar› ve dükkân, fleksiz bir
fevkalâde iafle ve erzak malikini ve sahibini ve memuru-
nu bildirir. Öyle de, bir senede, yirmi dört bin senelik bir
dairede muntazaman seyahat eden; ve yüz binler ve ay-
r› ayr› erzak isteyen taifeleri içine alan; ve seyahatiyle
mevsimlere u¤ray›p, bahar› bir büyük vagon gibi, binler
ambar:
zahire ve kuru g›dalar›
koymaya yarayan büyük depo.
celp:
çekme.
eczahane:
ilâçlar›n yap›ld›¤› ve
sat›ld›¤› yer.
eczahane-i kübra:
en büyük ec-
zahane.
erzak:
yiyecek, içecek.
fenn-i makine:
makine ilmi bilgi-
si.
fenn-i t›p:
t›p bilgisi bilimi.
fevkalâde:
ola¤anüstü.
gayet:
son derece.
hakîm:
hikmetli.
Hakîm-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük sahibi olan ve her fleyi hik-
metle yaratan, Allah.
harika:
ola¤anüstü.
hassas:
incelikli, en ufak ölçüleri
sa¤l›kl› ve kesin olarak veren.
hayattar:
canl›, yaflayan, hayat
veren.
hayvanat:
hayvanlar.
iafle:
g›da.
ihzar:
haz›rlama.
istif:
y›¤›n. y›¤ma, biriktirme.
kimyager:
kimyac›, kimya ile u¤-
raflan kimse.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
macun:
kar›fl›m fleklinde ilâç.
maharet:
ustal›k, beceriklilik.
makine-i Rabbaniye:
Ce-nab-›
Hakk›n makinesi.
makinist:
makineyi kullanan,
teknisyen.
malik:
sahip.
mikyas:
ölçü, ölçü aleti.
mizan:
ölçü; terazi.
muntazaman:
düzenli olarak.
mükemmel:
noksans›z, tam,
eksiksiz.
nebatat:
bitkiler.
nispet:
ba¤l›l›k, ilgi, ba¤, mü-
nasebet.
seyahat:
yolculuk, gezi.
seyyar:
gezici; gezen.
flek:
flüphe, zan, tereddüt.
flüphe:
tereddüt, kuflku.
taife:
topluluk.
tiryak:
ilâç.
zîhayat:
hayat sahibi.
ziyade:
çok.
254 | SÖZLER
O
N
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,244,245,246,247,248,249,250,251,252,253 255,256,257,258,259,260,261,262,263,264,...1482
Powered by FlippingBook