Meselâ
: Nasl ki mükemmel bir eczahane ki, her kava-
nozunda harika ve hassas mizanlarla alnmfl hayattar
macunlar ve tiryaklar var. fiüphesiz, gayet maharetli ve
kimyager ve hakîm bir eczacy gösterir. Öyle de, küre-i
arz eczahanesinde bulunan dört yüz bin çeflit nebatat ve
hayvanat kavanozlarndaki zîhayat macunlar ve tiryaklar
cihetiyle, bu çarfldaki eczahaneden ne derece ziyade
mükemmel ve büyük olmas nispetinde, okudu¤unuz
fenn-i tp mikyasyla küre-i arz eczahane-i kübrasnn ec-
zacs olan Hakîm-i Zülcelâli, hatta kör gözlere de gös-
terir, tanttrr.
Hem meselâ
: Nasl bir harika fabrika ki, binler çeflit
çeflit kumafllar basit bir maddeden dokuyor; fleksiz, bir
fabrikatörü ve maharetli bir makinisti tanttrr. Öyle de,
küre-i arz denilen yüz binler bafll, her baflnda yüz binler
mükemmel fabrika bulunan bu seyyar makine-i Rabbani-
ye, ne derecede bu insan fabrikasndan büyükse, mü-
kemmelse, o derecede, okudu¤unuz fenn-i makine mik-
yasyla, küre-i arzn ustasn ve sahibini bildirir ve tantt-
rr.
Hem meselâ
: Nasl ki gayet mükemmel, bin bir çeflit
erzak, etrafndan celp edip içinde muntazaman istif ve
ihzar edilmifl depo ve iafle ambar ve dükkân, fleksiz bir
fevkalâde iafle ve erzak malikini ve sahibini ve memuru-
nu bildirir. Öyle de, bir senede, yirmi dört bin senelik bir
dairede muntazaman seyahat eden; ve yüz binler ve ay-
r ayr erzak isteyen taifeleri içine alan; ve seyahatiyle
mevsimlere u¤rayp, bahar bir büyük vagon gibi, binler
ambar:
zahire ve kuru gdalar
koymaya yarayan büyük depo.
celp:
çekme.
eczahane:
ilâçlarn yapld¤ ve
satld¤ yer.
eczahane-i kübra:
en büyük ec-
zahane.
erzak:
yiyecek, içecek.
fenn-i makine:
makine ilmi bilgi-
si.
fenn-i tp:
tp bilgisi bilimi.
fevkalâde:
ola¤anüstü.
gayet:
son derece.
hakîm:
hikmetli.
Hakîm-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük sahibi olan ve her fleyi hik-
metle yaratan, Allah.
harika:
ola¤anüstü.
hassas:
incelikli, en ufak ölçüleri
sa¤lkl ve kesin olarak veren.
hayattar:
canl, yaflayan, hayat
veren.
hayvanat:
hayvanlar.
iafle:
gda.
ihzar:
hazrlama.
istif:
y¤n. y¤ma, biriktirme.
kimyager:
kimyac, kimya ile u¤-
raflan kimse.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
macun:
karflm fleklinde ilâç.
maharet:
ustalk, beceriklilik.
makine-i Rabbaniye:
Ce-nab-
Hakkn makinesi.
makinist:
makineyi kullanan,
teknisyen.
malik:
sahip.
mikyas:
ölçü, ölçü aleti.
mizan:
ölçü; terazi.
muntazaman:
düzenli olarak.
mükemmel:
noksansz, tam,
eksiksiz.
nebatat:
bitkiler.
nispet:
ba¤llk, ilgi, ba¤, mü-
nasebet.
seyahat:
yolculuk, gezi.
seyyar:
gezici; gezen.
flek:
flüphe, zan, tereddüt.
flüphe:
tereddüt, kuflku.
taife:
topluluk.
tiryak:
ilâç.
zîhayat:
hayat sahibi.
ziyade:
çok.
254 | SÖZLER
O
N
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ