çal›flanlar›n, bir sadaka hükmünde, defter-i hasenat›na
yaz›l›r. Hususan musibetzede, ihtiyar veya hasta veya fa-
kir veya garip olsa, o sadaka-i maneviyenin sevab› çok
ziyadeleflir.
‹flte bu k›ymetli kazanc›n flart›, farz namaz›n› k›lmak-
t›r; tâ ki, o hizmeti lillâh için olsun. Hem bir flart› da, sa-
dakat ve flefkat ve sevinç ile ve minnet etmemek tarzda
yard›mlar›na koflmakt›r.
* * *
2
p
?p
ó r
ªn
ë
p
H
o
íu
Ñ°n
ùo
j
s
’p
G m
A r
?n
T r
øp
e r
¿ p
Gn
h
1
@ o
¬n
fÉn
ë r
Ñ°o
S p
¬p
ª° r
SÉp
H
3
Ék
ªp
F=Gn
O Gk
ón
Hn
G o
¬o
JÉn
c n
ôn
Hn
h $G o
án
ª r
Mn
Qn
h r
ºo
µ r
« n
?n
Y o
?n
Ó°s
ùdn
G
Ey hapis arkadafllar›m ve din kardefllerim,
Size, hem dünya azab›ndan, hem ahiret azab›ndan
kurtaracak bir hakikati beyan etmek kalbime ihtar edildi.
O da fludur:
Meselâ birisi, birinin kardeflini veya bir akrabas›n› öl-
dürmüfl. Bir dakika intikam lezzetiyle bir katl, milyonlar
dakika hem kalbî s›k›nt›, hem hapis azab›n› çektirir. Ve
maktulün akrabas› dahi, intikam endiflesiyle ve karfl›s›n-
da düflman›n› düflünmesiyle, hayat›n›n lezzetini ve ömrü-
nün zevkini kaç›r›r; hem korku, hem hiddet azab›n› çeki-
yor. Bunun tek bir çaresi var: O da Kur'ân’›n emretti¤i
ve hak ve hakikat ve maslahat ve insaniyet ve ‹slâmiyet
iktiza ve teflvik ettikleri olan, bar›flmak ve musalâha et-
mektir.
4
SÖZLER | 247
O
N
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
akraba:
yak›nlar, h›s›mlar.
azap:
ac›, eziyet.
beyan:
aç›klama.
defter-i hasenat:
iyiliklerin yaz›l-
d›¤› manevî defter.
endifle:
kuflku, kayg›.
fakir:
zengin olmayan.
farz:
‹slâmiyette kesin olarak ya-
p›lmas› gereken emir.
garip:
kimsesiz, fakir.
hak:
do¤ru.
hakikat:
gerçek.
hayat:
yaflant›, canl›l›k.
hiddet:
öfke.
hususan:
özellikle.
hükmünde:
de¤erinde.
ihtar:
hat›rlatma.
ihtiyar:
yafll›.
iktiza:
gerekme, gereklilik.
insaniyet:
insanl›k.
intikam:
öç alma.
‹slâmiyet:
Müslümanl›k.
kalbî:
iç âlemde, ruhî.
katil:
öldürme.
kusur:
eksiklik.
lezzet:
zevk, haz, keyif.
lillâh:
Allah için.
maktul:
öldürülen.
maslahat:
fayda, yarar.
minnet:
bafla kakma.
musalâha:
silâhlar› b›rakma, uz-
laflma.
musibetzede:
felâkete u¤ram›fl.
sadaka:
Allah için fakire yap›lan
yard›m.
sadaka-i maneviye:
belâlar› de-
fedecek manevî sadaka.
sadakat:
ba¤l›l›k, sebat.
sevap:
mükâfat, ödül.
flefkat:
ac›ma.
tarz:
biçim.
tenzih:
her türlü eksik ve nok-
sandan uzak ve yüce olmak.
tesbih:
Allah’› bütün kusur ve
noksan s›fatlardan uzak tutma.
teflvik:
cesaret vermek.
zevk:
lezzet, tat.
ziyadeleflme:
artma, ço¤alma.
1.
Allah’›n ad›yla. Onu her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz.
2.
Hiçbir fley yoktur ki, Onu övüp, Onu tesbih etmesin. (‹sra Suresi: 44.)
3.
Allah’›n selâm›, rahmeti ve bereketi ebede kadar daima üzerinize olsun.
4.
Nisâ Suresi: 128; Hucurat Suresi: 9.