Evet, o flirin, güzel gençlik nimetine istikametle, taat-
le flükretse, hem ziyadeleflir, hem bâkîleflir, hem lezzetle-
nir. Yoksa hem belâl olur, hem elemli, gaml, kâbuslu
olur gider; hem akrabasna, hem vatanna, hem milleti-
ne muzr bir serseri hükmüne geçirmeye sebebiyet verir.
E¤er mahpus, zulmen mahkûm olmufl ise, farz nama-
zn klmak flartyla, her bir saati bir gün ibadet oldu¤u gi-
bi, o hapis, onun hakknda bir çilehane-i uzlet olup, es-
ki zamanda ma¤aralara girerek ibadet eden münzevi sa-
lihlerden saylabilirler.
E¤er fakir ve ihtiyar ve hasta ve iman hakikatlerine
müfltak ise, farzn yapmak ve tevbe etmek flartyla, her
bir saatleri yirmifler saat ibadet olup, hapis ona bir istira-
hathane; ve merhametkârâne ona bakan dostlar için bir
muhabbethane, bir terbiyehane, bir dershane hükmüne
geçer. O hapiste durmakla, hariçteki müflevvefl, her ta-
raftaki günahlarn hücumuna maruz serbestiyetten daha
ziyade hofllanabilir; hapisten tam terbiye alr. Çkt¤ za-
man, bir katil, bir müntakim olarak de¤il, belki tevbekâr,
tecrübeli, terbiyeli, millete menfaatli bir adam çkar. Hat-
ta Denizli hapsindeki zatlarn az zamanda Nurlardan fev-
kalâde hüsnüahlâk dersini alanlarn gören baz alâkadar
zatlar demifller ki, Terbiye için on befl sene hapse at-
maktansa, on befl hafta Risale-i Nur dersini alsalar, daha
ziyade onlar slah eder.
Madem ölüm ölmüyor ve ecel gizlidir; her vakit gele-
bilir. Ve madem kabir kapanmyor; kafile kafile arkasn-
da gelenler, oraya girip kayboluyorlar. Ve madem ölüm,
SÖZLER | 243
O
N
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
slah:
iyilefltirme, düzeltme.
istikamet:
do¤ruluk, dürüstlük.
istirahathane:
dinlenme yeri.
kabir:
mezar.
kâbus:
korkulu rüya.
kafile:
takm takm.
katil:
adam öldüren.
lezzet:
zevk, haz, keyif.
madem:
de¤il mi ki.
mahkûm:
hüküm giymifl, hü-
kümlü.
mahpus:
hapis olan.
maruz:
tesir altnda kalma.
menfaat:
fayda, kâr.
merhametkârâne:
acma ve flef-
kat ile, esirgeyip ba¤fllama sure-
tiyle.
muhabbethane:
muhabbet yeri,
sevgi yuvas.
muzr:
zararl.
müntakim:
intikam alan.
münzevi:
bir köfleye çekilip iba-
detle u¤raflan, vaktini ibadetle
geçiren.
müflevvefl:
düzensiz, karmakar-
flk.
müfltak:
düflkün, istekli.
nimet:
iyilik, ihsan, ba¤fl.
salih:
dinin emir ve yasaklarna
uygun hareket eden, Allahn sev-
gili kulu.
serseri:
bafl bofl gezen.
flükretmek:
teflekkür etmek.
taat:
ibadet
tecrübeli:
yaflamfl, bir ifl hakkn-
da bilgili olan.
terbiye:
bilgi, sayg ve edep ö¤-
renme, iyi ahlâkla yetiflme.
terbiyehane:
terbiye yeri.
tevbe:
ifllenmifl bir günahtan pifl-
manlk duyup bir daha iflleme-
mek üzere söz verme.
tevbekâr:
tevbe eden.
vakit:
zaman.
ziyade:
çok, fazla, daha çok.
zulmen:
haksz yere.
alâkadar:
iliflkili, ba¤l.
bâkî:
sürekli ve kalc olan.
belâ:
musibet, ceza.
çilehane-i uzlet:
yalnz bafl-
na ve çile içinde ibadet edilen
yer.
dershane:
ders verilen yer.
ecel:
ölüm.
elem:
üzüntü, ac.
farz:
slâmiyette kesin olarak
yaplmas gereken emir.
fevkalâde:
ola¤anüstü.
gam:
keder, sknt.
hariçte:
dflarda.
hücum:
saldr.
hüküm:
yarg.
hüsnüahlâk:
ahlâk güzelli¤i.
ibadet:
kulluk görevi.