Sözler - page 242

ehl-i namusun güzel k›zlar›n› ve kar›lar›n› ibahe eder.
Belki, hamamlar›nda erkek, kad›n beraber ç›plak olarak
girmelerine izin vermeleri cihetinde, bu fuhfliyat› teflvik
eder. Hem, serseri ve fakir olanlara zenginlerin mallar›-
n› helâl eder ki, bütün befler bu musibete karfl› titriyor.
‹flte bu as›rda, ‹slâm ve Türk gençleri, kahramanâne
davran›p, iki cihetten hücum eden bu tehlikeye karfl›, Ri-
sale-i Nur’un
Meyve
ve
Gençlik Rehberi
gibi keskin k›l›ç-
lar›yla mukabele etmeleri elzemdir. Yoksa, o bîçare
genç, hem dünya istikbalini, hem mes’ut hayat›n›, hem
ahiretteki saadetini ve hayat-› bâkiyesini azaplara, elem-
lere çevirip mahveder. Ve suiistimal ve sefahatle hasta-
hanelere ve hissiyat›n taflk›nl›klar› ile hapishanelere dü-
fler. Eyvahlar, esefler ile, ihtiyarl›¤›nda çok a¤layacak.
E¤er terbiye-i Kur'âniye ve Nurun hakikatleriyle kendini
muhafaza eylese, tam bir kahraman genç ve mükemmel
bir insan ve mes’ut bir Müslüman ve sair zîhayatlara,
hayvanlara bir nevi sultan olur.
Evet, bir genç, hapiste, yirmi dört saat her günkü öm-
ründen tek bir saatini befl farz namaz›na sarf etse ve ek-
ser günahlardan hapis mâni oldu¤u gibi, o musibete se-
bebiyet veren hatadan dahi tevbe edip sair zararl›, elem-
li günahlardan çekilse, hem hayat›na, hem istikbaline,
hem vatan›na, hem milletine, hem akrabas›na büyük bir
faydas› olmas› gibi; o on, on befl senelik fânî gençlikle,
ebedî parlak bir gençli¤i kazanaca¤›n›, baflta Kur'ân-›
Mu'cizülbeyan, bütün kütüp ve suhuf-u semaviye kat'î ha-
ber verip müjde ediyorlar.
as›r:
yüzy›l, ça¤.
azap:
›zt›rap, eziyet.
befler:
insan.
bîçare:
zavall›.
cihet:
yön.
ebedî:
sonu olmayan, sürekli.
ehl-i namus:
namuslular.
ekser:
en çok.
elem:
üzüntü, ac›.
elzem:
daha lüzumlu, gerekli.
esef:
ac›, üzüntü.
fânî:
geçici.
farz:
‹slâmiyette kesin olarak ya-
p›lmas› gereken emir.
fuhfliyat:
çok çirkin, afla¤›l›k; zina
ile ilgili hareketler.
haber:
ilim, malûmat, bilgi.
hakikat:
gerçek.
hareket:
k›m›ldanma.
hayat-› bâkiye:
bitmeyen sonsuz
hayat, ahiret hayat›.
helâl:
serbest.
hücum:
sald›rma.
ibahe:
mübah k›lma.
istikbal:
gelecek.
kahraman:
yi¤it, cesur.
kahramanâne:
kahramanca.
kat’î:
kesin, flüphesiz.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerini yap-
maktan âciz b›rakan Kur’ân-› Ke-
rîm.
kütüp:
kitaplar.
mahv:
yok, etme.
mâni olmak:
önlemek.
mes’ut:
bahtiyar, kutlu, mutlu.
muhafaza:
koruma.
mukabele:
karfl›l›k verme.
musibet:
belâ, s›k›nt›, felâket.
müjde:
sevindirici haber.
mükemmel:
kemal bulmufl, kâ-
mil, eksiksiz, tam.
nev:
tür.
saadet:
mutluluk.
sair:
di¤er.
sarf:
harcama, kullanma.
sefahat:
yasak zevk ve e¤lence.
serseri:
bafl› bofl gezen, iflsiz,
güçsüz.
suhuf-u semaviye:
baz› pey-
gamberlere gönderilen kutsal
sayfalar.
suiistimal:
bir fleyi kötüye
kullanma.
sultan:
hükümdar.
tehlike:
büyük zarar ve yok
olmaya yol açabilecek du-
rum.
terbiye-i Kur’âniye:
Kur’ân’›n
terbiyesi.
teflvik:
k›flk›rtmak, cesaret
vermek.
tevbe etmek:
af dilemek.
zîhayat:
hayat sahibi.
242 | SÖZLER
O
N
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,232,233,234,235,236,237,238,239,240,241 243,244,245,246,247,248,249,250,251,252,...1482
Powered by FlippingBook