Sözler - page 251

ve uyutucu oldu¤u umuma görünmesiyle; ve f›trat-› befle-
riyedeki yüksek istidadat›n ve mahiyet-i insaniyesinin
umumî bir surette dehfletli yaralanmas›yla; ve gaflet ve
dalâletin, sert ve sa¤›r olan tabiat›n, Kur'ân’›n elmas k›l›-
c› alt›nda parçalanmas›yla; ve gaflet ve dalâletin en bo-
¤ucu, aldat›c›, en genifl perdesi olan siyaset-i rûy-i zemi-
nin pek çirkin, pek gaddarâne hakikî sureti görünmesiy-
le; elbette ve elbette, hiç flüphe yok ki, fiimalde, Garpta,
Amerika’da emareleri göründü¤üne binaen, nev-i befle-
rin mâfluk-u mecazîsi olan hayat-› dünyeviye böyle çirkin
ve geçici olmas›ndan, f›trat-› beflerin hakikî sevdi¤i, ara-
d›¤› hayat-› bâkiyeyi bütün kuvvetiyle arayacak.
Ve elbette, hiç flüphe yok ki, bin üç yüz altm›fl sene-
de, her as›rda üç yüz elli milyon flakirdi bulunan; ve her
hükmüne ve davas›na milyonlar ehl-i hakikat tasdik ile
imza basan; ve her dakikada milyonlar haf›zlar›n kalbin-
de kudsiyet ile bulunup, lisanlar›yla beflere ders veren; ve
hiçbir kitapta emsali bulunmayan bir tarzda, befler için
hayat-› bâkiyeyi ve saadet-i ebediyeyi müjde veren; ve
bütün beflerin yaralar›n› tedavi eden Kur'ân-› Mu'cizülbe-
yan’›n fliddetli, kuvvetli ve tekrarl› binler ayat›yla, belki
sarihan ve iflareten, on binler defa dava edip haber ve-
ren; ve sars›lmaz kat'î delillerle, flüphe getirmez hadsiz
hüccetleriyle, hayat-› bâkiyeyi kat'iyetle müjde ve saadet-i
ebediyeyi ders vermesi, elbette nev-i befler bütün bütün
akl›n› kaybetmezse, maddî veya manevî bir k›yamet bafl-
lar›na kopmazsa, ‹sveç, Norveç, Finlandiya ve ‹ngilte-
re’nin Kur'ân’› kabul etmeye çal›flan meflhur hatipleri ve
SÖZLER | 251
O
N
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
metsizce.
gaflet:
umursamazl›k, Allah’›n
emir ve yasaklar›ndan habersiz
davranma.
garp:
bat›.
hadsiz:
s›n›rs›z.
haf›z:
Kur’ân’› ezbere bilen ve
okuyan.
hakikî:
gerçek.
hatip:
toplulu¤a karfl› konuflan.
hayat-› bâkiye:
bitmeyen sonsuz
hayat, devaml› ve kal›c› hayat,
ebedî hayat.
hayat-› dünyeviye:
dünya haya-
t›.
hüccet:
delil.
hüküm:
karar, emir.
istidadat:
kabiliyetler, yetenek-
ler.
kat’î:
kesin, flüphesiz.
kat’iyet:
kesinlik.
k›yamet:
dünyan›n sonunun gel-
mesi.
kudsiyet:
kusur ve noksanl›ktan
uzak olufl, kutsall›k.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerini yap-
maktan âciz b›rakan Kur’ân-› Ke-
rîm.
maddî:
madde ile alâkal›.
mahiyet-i insaniye:
insan›n nite-
li¤i, iç yüzü.
manevî:
manaya ait.
mâfluk-u mecazî:
lây›k olmad›¤›
hâlde sevilen fleyler.
meflhur:
flöhretli.
müjde:
haber, beflaret.
nev-i befler:
insan soyu; insanlar.
saadet-i ebediye:
sonu olmayan
mutluluk.
sarihan:
aç›kça.
siyaset-i rûy-i zemin:
yeryüzü
siyaseti, dünyay› idare etme.
suret:
biçim.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
flimal:
kuzey.
tabiat:
do¤a, canl› cans›z bütün
varl›klar.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul etme,
do¤rulama.
tedavi:
iyilefltirme.
umum:
genel.
umumî:
genele ait.
ayat:
ayetler.
befler:
insan.
binaen:
...den dolay›, nede-
niyle.
dalâlet:
do¤ru yoldan ayr›l-
ma.
dehfletli:
korkutucu; ürkütü-
cü.
delil:
ispatlay›c›.
ehl-i hakikat:
gerçe¤i bulup
onun peflinden gidenler.
elmas:
çok k›ymetli bir mü-
cevher.
emare:
belirti, iz.
emsal:
örnekler, benzerler.
f›trat-› befler(iye):
insan›n ya-
rat›l›fl›.
gaddarâne:
zalimce, merha-
1...,241,242,243,244,245,246,247,248,249,250 252,253,254,255,256,257,258,259,260,261,...1482
Powered by FlippingBook