Sözler - page 252

Amerika’n›n Din-i Hakk› arayan ehemmiyetli cemiyeti
gibi, rûy-i zeminin genifl k›t’alar› ve büyük hükûmetleri,
Kur'ân-› Mu'cizülbeyan’› arayacaklar ve hakikatlerini an-
lad›ktan sonra bütün ruhucanlar›yla sar›lacaklar. Çünkü,
bu hakikat noktas›nda, kat'iyen Kur'ân’›n misli yoktur ve
olamaz; ve hiçbir fley bu mu'cize-i ekberin yerini tuta-
maz.
San i yen
: Madem Risale-i Nur, bu mu'cize-i kübran›n
elinde, bir elmas k›l›ç hükmünde hizmetini göstermifl; ve
muannit düflmanlar›n› teslime mecbur etmifl; hem kalbi,
hem ruhu, hem hissiyat› tam tenvir edecek ve ilâçlar›n›
verecek bir tarzda, hazine-i Kur'âniyenin dellâll›¤›n› ya-
pan ve ondan baflka mehaz› ve mercii olmayan ve bir
mu'cize-i maneviyesi bulunan Risale-i Nur, o vazifeyi tam
yap›yor. Ve aleyhindeki dehfletli propagandalara ve ga-
yet muannit z›nd›klara tam galebe çalm›fl ve dalâletin en
sert kuvvetli kalesi olan tabiat›, Tabiat Risalesi ile parça
parça etmifl ve gafletin en kal›n ve bo¤ucu ve genifl da-
ire-i afak›nda ve fennin en genifl perdelerinde,
Asa-y›
Mûsa
’daki Meyvenin Alt›nc› Meselesi ve Birinci, ‹kinci,
Üçüncü, Sekizinci Hüccetleriyle gayet parlak bir tarzda
gafleti da¤›t›p, nur-u tevhidi göstermifl.
Elbette, bize lâz›m ve millete elzemdir ki: fiimdi res-
men izin verilen din tedrisat› için, hususî dershaneler
aç›lmaya izin verilmesine binaen, Nur fiakirtleri, müm-
kün oldu¤u kadar, her yerde küçücük birer Dershane-i
Nuriye açmak lâz›md›r. Gerçi, herkes kendi kendine bir
derece istifade eder; fakat herkes her bir meselesini tam
aleyhinde:
karfl›s›nda.
Asa-y› Mûsa:
Bediüzzaman Haz-
retlerinin bir eseri.
binaen:
dayanarak.
daire-i afak:
kâinat, en uzak
ufuklar› da kapsayan alan.
dalâlet:
do¤ru yoldan ayr›lma.
dehfletli:
korkunç, ürkütücü.
dellâl:
ilân edici, davetçi.
dershane:
ders verme yeri.
Dershane-i Nuriye:
Risale-i Nur
okunan ve okutulan yerler.
Din-i Hak:
hak din olan ‹slâmiyet.
elmas:
çok k›ymetli bir mücev-
her.
elzem:
lüzumlu, gerekli.
fen:
uygulamal› bilim.
gaflet:
umursamazl›k, Allah’›n
emir ve yasaklar›ndan habersiz
davranma.
galebe:
yenme, üstünlük.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek.
hazine-i Kur’âniye:
Kur’ân hazi-
nesi.
hissiyat:
duygular.
hususî:
özel.
hüccet:
delil.
istifade:
yararlanma.
kat’iyen:
kesin olarak.
k›t’a:
yeryüzündeki yedi büyük
kara parças›ndan her biri.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerini yap-
maktan âciz b›rakan Kur’ân-› Ke-
rîm.
lâz›m:
gerekli.
madem:
de¤il mi ki.
mecbur:
zorlanm›fl, icbar görmüfl.
mehaz:
kaynak.
merci:
bafl vurulacak yer, s›¤›n›la-
cak yer.
mesele:
konu, sorun.
millet:
halk, ulus.
misil:
benzer, gibi.
mu’cize-i ekber:
en büyük mu’ci-
ze.
mu’cize-i kübra:
en büyük
mu’cize.
mu’cize-i maneviye:
Kur’ân ma-
nevî mu’cizeli¤i.
muannit:
inatç›.
mümkün:
imkân dahilinde.
nur-u tevhit:
Allah’›n birli¤ini
günefl gibi gösteren nur.
propoganda:
karfl›t faaliyet,
z›dd›na çal›flma.
resmen:
resmî olarak.
ruhucân:
ruh ve can.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
saniyen:
ikincisi.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
Tabiat Risalesi:
Bediüzzaman
Hazretlerinin bir eseri.
tabiat:
Allah’a inanmayanla-
r›n yarat›c› bir güç olarak gör-
dükleri maddî âlem, do¤a.
tarz:
biçim.
tedrisat:
ö¤retim.
tenvir:
ayd›nlatma
teslim olma:
tâbi olma, uy-
ma.
vazife:
görev.
z›nd›k:
dinsiz.
252 | SÖZLER
O
N
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,242,243,244,245,246,247,248,249,250,251 253,254,255,256,257,258,259,260,261,262,...1482
Powered by FlippingBook