Madem hakikat budur; ve madem geçmifl musibet
saatleri, elemleriyle beraber madum ve yok olmufl; ve
gelecek belâ günleri, flimdi madum ve yoktur; ve yoktan
elem yok ve madumdan elem gelmez; meselâ birkaç gün
sonra aç ve susuz olmak ihtimalinden, bugün o niyetle
mütemadiyen ekmek yese ve su içse, ne derece diva-
neliktir; aynen öyle de, geçmifl ve gelecek elemli saatle-
riki, hiç ve madum ve yok olmufllarflimdi düflünüp
sabrszlk göstermek ve kusurlu nefsini brakp Allahtan
flekva etmek gibi, Of, of! etmek, divaneliktir.
E¤er sa¤a sola, yani geçmifl ve geleceklere sabr kuv-
vetini da¤tmazsa ve hazr saate ve güne karfl tutsa, tam
kâfi gelir; sknt, ondan bire iner. Hatta, flekva olmasn,
ben bu üçüncü medrese-i Yusufiyede, birkaç gün zarfn-
da, hiç ömrümde görmedi¤im maddî ve manevî skntl,
hastalkl musibetimde, hususan Nurun hizmetinden
mahrumiyetimden gelen meyusiyet ve kalbî ve ruhî s-
kntlar beni ezdi¤i srada, inayet-i lâhiye bu mezkûr ha-
kikati gösterdi. Ben de skntl hastal¤mdan ve hapsim-
den raz oldum. Çünkü, Benim gibi kabir kapsnda bir
bîçareye, gafletle geçebilir bir saatini on adet ibadet sa-
atleri yapmak, büyük kârdr diye flükreyledim.
Ü
ÇÜNCÜ
N
OKTA
: Mahpuslara flefkatkârâne hizmetle
yardm etmek ve muhtaç olduklar rzklarn ellerine ver-
mek ve manevî yaralarna tesellilerle merhem sürmekte,
az bir amel ile büyük bir kazanç var. Ve dflardan gelen
yemeklerini onlara vermek, ayn o yemek kadar, o
gardiyan ve gardiyan ile beraber, dahilde ve hariçte
amel:
ifl, fiil, eylem.
belâ:
musibet, sknt.
bîçare:
çaresiz, zavall.
dahil:
içeri, iç.
divane:
deli.
divanelik:
delilik.
elem:
üzüntü, ac.
gaflet:
umursamazlk.
gardiyan:
muhafz.
hakikat:
gerçek.
hariç:
dflar, dfl.
hazr:
flu an, flimdiki zaman.
hususan:
özellikle.
ibadet:
kulluk görevi.
ihtimal:
olabilirlik.
inayet-i lâhiye:
Allahn yardm.
kabir:
mezar.
kâfi:
yeterli.
kalbî:
kalbe ait.
maddî:
maddeye ait.
madem:
de¤il mi ki.
madum:
yok olan, bulunmayan.
mahpus:
tutuklu.
mahrumiyet:
yoksunluk.
manevî:
manaya ait.
meyusiyet:
ümitsizlik.
medrese-i Yusufiye:
Hz. Yu-
sufun iftira, hakszlk ve zulüm ile
hapiste kalmasndan kinaye ola-
rak iman ve Kurâna hizmetinden
dolay tevkif edilenlerin hapsedil-
di¤i yer manasnda; hapishane.
merhem:
ilâç.
mezkûr:
ad geçen.
muhtaç:
ihtiyac olan.
musibet:
belâ, sknt, dert.
mütemadiyen:
sürekli ola-
rak.
rzk:
yiyecek, içecek fleyler,
azk.
ruhî:
ruhla ilgili.
sabr:
dayanma, katlanma.
flefkatkârâne:
flefkatli bir fle-
kilde.
flekva:
flikâyet, yaknma.
flükür:
görülen bir iyili¤e kar-
fllk hoflnutluk, memnunluk.
teselli:
avutma.
246 | SÖZLER
O
N
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ