Hayat ise, e¤er iman olmazsa veyahut isyan ile o iman
tesir etmezse, hayat zahirî ve ksack bir zevk ve lezzetle
beraber, binler derece o zevk ve lezzetten ziyade elem-
ler, hüzünler, kederler verir.
Çünkü, insanda akl ve fikir oldu¤u için, hayvann ak-
sine olarak, hazr zamanla beraber geçmifl ve gelecek za-
manlarla da ftraten alâkadardr; o zamanlardan dahi
hem elem, hem lezzet alabilir.
Hayvan ise, fikri olmad¤ için, hazr lezzetini, geçmifl-
ten gelen hüzünler ve gelecekten gelen korkular, endifle-
ler bozmuyor.
nsan ise, e¤er dalâlet ve gaflete düflmüfl ise, hazr lez-
zetine geçmiflten gelen hüzünler ve gelecekten gelen en-
difleler o cüzî lezzeti cidden aclafltryor, bozuyor; husu-
san gayrimeflru ise, bütün bütün zehirli bir bal hükmün-
dedir. Demek, hayvandan yüz derece, lezzet-i hayat nok-
tasnda, afla¤ düfler. Belki ehl-i dalâletin ve gafletin ha-
yat, belki vücudu, belki kâinat, bulundu¤u gündür. Bü-
tün geçmifl zaman ve kâinatlar, onun dalâleti noktasnda
madumdur, ölmüfltür. Akl, alâkadarl¤ ile ona zulmetler,
karanlklar veriyor. Gelecek zamanlar ise, itikatszl¤ ci-
hetiyle yine madumdur. Ve ademle hâsl olan ebedî firak-
lar, mütemadiyen onun fikir yoluyla hayatna zulmetler
veriyorlar.
E¤er iman hayata hayat olsa; o vakit hem geçmifl,
hem gelecek zamanlar, imann nuruyla flklanr ve vücut
bulur; zaman- hazr gibi, ruh ve kalbine iman noktasn-
da ulvî ve manevî ezvak ve envar- vücudiyeyi veriyor.
SÖZLER | 237
O
N
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
ezvak:
zevkler, tatlar.
firak:
ayrlk.
ftraten:
yaratlfl itibaryla.
gaflet:
dikkatsizlik, ihmal, Al-
lahtan uzaklaflp nefsinin arzula-
rna dalmak.
gayrimeflru:
helâl olmayan, dine
aykr.
hâsl:
sonuç, netice.
hayat:
yaflayfl, yaflama flekil.
hazr:
flimdiki, hâl.
hususan:
özellikle.
hüzün:
keder, hüzün.
iman:
inanma, inanç.
isyan:
bafl kaldrma, itaatsizlik.
itikat:
inanç.
kâinat:
dünya, varlklar.
keder:
gam, ac, hüzün.
lezzet:
zevk, haz, keyif.
lezzet-i hayat:
hayatn zevk ve
lezzetleri.
madum:
yok.
manevî:
maddî olmayan, ruhla il-
gili, içsel.
mütemadiyen:
sürekli olarak.
ruh:
cevher, can.
tesir:
etki, iz brakma.
ulvî:
yüksek, yüce.
vücut:
var olma, varlk.
zahirî:
görünen, görünürdeki.
zaman- hazr:
flimdiki zaman.
zevk:
tatma, lezzet, haz.
ziyade:
çok, fazla.
zulmet:
karanlk.
adem:
yokluk, hiçlik.
alâkadar:
ilgili, ba¤l.
cidden:
ciddî olarak.
cihet:
yön.
cüzî:
az, parça.
dalâlet:
do¤ru yoldan ayrl-
ma, iman ve slâmiyetten ay-
rlmak.
ebedî:
sonu olmayan, sürekli.
ehl-i dalâlet:
yoldan çkanlar,
azgn ve sapkn kimseler.
elem:
üzüntü, ac.
endifle:
kuflku, kayg.
envar- vücudiye:
varl¤a ait
olan nurlar.