Sözler - page 233

Madem ecel gizlidir; her vakit ölüm, bafl›n› kesmek
için gelebiliyor; ve genç ihtiyar fark› yoktur. Elbette, da-
ima, gözü önünde öyle büyük dehfletli bir mesele karfl›-
s›nda, bîçare insan, o idam-› ebedî, o dipsiz, nihayetsiz
haps-i münferitten kurtulmak çaresini aramak ve kabir
kap›s›n› bir âlem-i bâkîye, bir saadet-i ebediyeye ve
âlem-i nura aç›lan bir kap›ya kendi hakk›nda çevirmek
hâdisesi, o insan›n dünya kadar büyük bir meselesidir.
Bu kat'î hakikat, bu üç yol ile bulundu¤unda ve bu üç
yolun da mezkûr üç hakikat ile olaca¤›n› ihbar eden yüz
yirmi dört bin muhbir-i sad›k,
1
ellerinde niflane-i tasdik
olan mu'cizeler bulunan enbiyalar ve o enbiyalar›n haber
verdikleri ayn› haberleri, keflif ve zevk ve fluhut ile tasdik
eden ve imza basan yüz yirmi dört milyon evliyan›n ayn›
hakikate flahadetleri ve haddühesaba gelmeyen muhak-
kiklerin kat'î delilleriyle—o enbiya ve evliyan›n verdikleri
ayn› haberleri—aklen, ilmelyakîn derecesinde
(HAfi‹YE)
is-
pat ettikleri; ve yüzde doksan dokuz ihtimal-i kat'î ile,
“
‹dam ve zindan-› ebedîden kurtulmak ve o yolu saa-
det-i ebediyeye çevirmek, yaln›z iman ve itaat iledir
” di-
ye ittifaken haber veriyorlar.
Acaba yüzde bir ihtimal-i helâket bulunan bir tehlike
yolunda gitmemek için bir tek muhbirin sözü nazara al›n-
sa ve onun sözünü dinlemeyip o yolda giden adam›n,
endifle-i helâketten gelen elem-i manevî, onun yemek
ifltihas›n› kaç›rd›¤› hâlde; böyle yüz binler sad›k ve
SÖZLER | 233
O
N
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
enbiya:
peygamberler.
endifle-i helâket:
yok olma kay-
g›s›.
evliya:
velîler, ulular, Allah dost-
lar›.
haddühesap:
s›n›r ve say›.
hâdise:
olay.
hakikat:
gerçek.
haps-i münferit:
tek bafl›na ha-
pis.
hafliye:
dipnot.
idam:
yok etme.
idam-› ebedî:
dirilmemek üzere
yok etme.
ihbar:
haber verme.
ihtimal-i helâket:
yok olma ihti-
mali.
ihtimal-i kat’î:
kesin olabilirlik.
ilmelyakîn:
kesin bilgiye dayana-
rak, kuflkuya yer b›rakmayacak
biçimde ö¤renme.
iman:
inanç.
ifltiha:
açl›k, ifltah.
itaat:
boyun e¤me.
ittifaken:
birlik hâlinde, birlefle-
rek.
kabir:
mezar.
kat’î:
kesin, flüphesiz.
keflif:
açma, meydana ç›karma.
mezkûr:
ad› geçen.
mu’cize:
ola¤anüstü hâl ve hare-
ketler.
muhakkik:
gerçe¤i araflt›ran, ger-
çe¤i araflt›r›p bulan âlimler.
muhbir:
haber veren.
muhbir-i sad›k:
do¤ru sözlü ha-
ber verici, peygamber.
nazar:
dikkat.
niflane-i tasdik:
do¤rulay›c› ni-
flan, alâmet.
saadet-i ebediye:
sonsuz mutlu-
luk, sonu olmayan mutluluk.
sad›k:
do¤ru.
flahadet:
flahit olma, flahitlik.
fluhut:
kalp gözüyle görme, gözle
tan›kl›k.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul etme
zevk:
manevî âlemlerde iman
hakikatlerinin hazz›na eriflme.
zindan-› ebedî:
sonsuz hapis.
âlem-i bâkî:
sonsuz olan ahi-
ret âlemi.
âlem-i nur:
nur âlemi.
bîçare:
çaresiz.
dehflet:
korku, korkma, ürk-
me.
delil:
ispatlay›c›, kan›t.
ecel:
ölüm vakti.
elem-i manevî:
manevî ac›.
1.
Yüz yirmi dört bin enbiya oldu¤u hakk›nda bkz. Hâkim,
Müstedrek
, 2:652; ‹bni Sa'd,
Taba-
katü'l-Kübra
, 1:32; ‹bni Hibban,
Sahih
, 2:77;
Müsned
, 5:265-266; Taberanî,
Mu'cemü'l-Kebir
,
8:217; Veliyyüddin Tebrizî,
Miflkâtü'l-Mesabih
, 3:122.
HAfi‹YE:
Onlardan birisi Risale-i Nur’dur; meydandad›r.
1...,223,224,225,226,227,228,229,230,231,232 234,235,236,237,238,239,240,241,242,243,...1482
Powered by FlippingBook