farz ederek ona denilse, “Bir sine¤in vücudunu yapabilir
misin?” Elbette diyecek ki: “
Hâl›k
’›m›n ihsan› ile, dükkâ-
n›mda ziya, renkler, hararet çok. Fakat, sine¤in vücudun-
da göz, kulak, hayat gibi öyle fleyler var ki, ne benim dük-
kân›mda bulunur ve ne de benim iktidar›m dahilindedir.”
Hem, nas›l ki müsebbepteki harika sanat ve tezyinat,
esbab› azledip, müsebbibülesbap olan
Vacibü’l-Vücud’
a
iflaret ederek,
1
o
¬ t
?o
c o
ôr
en
’r
G o
™n
Lr
ôo
j p
¬r
« n
dp
Gn
h
s›rr›nca, Ona teslim-i
umur eder; öyle de, müsebbebata tak›lan neticeler, gaye-
ler, faydalar, bilbedahe perde-i esbap arkas›nda bir
Rabb-i Kerîm
’in, bir
Hakîm-i Rahîm
’in iflleri oldu¤unu
gösterir. Çünkü, fluursuz esbap, elbette bir gayeyi düflü-
nüp çal›flmaz. Hâlbuki, görüyoruz; vücuda gelen her
mahlûk bir gaye de¤il, belki çok gayeleri, çok faydalar›,
çok hikmetleri takip ederek vücuda geliyor. Demek, bir
Rabb-i Hakîm ve Kerîm
, o fleyleri yap›p gönderiyor, o
faydalar› onlara gaye-i vücut yap›yor.
Meselâ, ya¤mur geliyor. Ya¤muru zahiren intaç eden
esbap, hayvanat› düflünüp, onlara ac›y›p, merhamet et-
mekten ne kadar uzak oldu¤u malûmdur. Demek, hay-
vanat› halk eden ve r›z›klar›n› taahhüt eden bir Hâl›k-›
Rahîm’in hikmetiyle imdada gönderiliyor. Hatta, ya¤mu-
ra “rahmet” deniliyor. Çünkü, çok âsâr-› rahmet ve fay-
dalar› tazammun etti¤inden, güya ya¤mur fleklinde rah-
met tecessüm etmifl, takattur etmifl, katre katre geliyor.
Hem, bütün mahlûkat›n yüzüne tebessüm eden bütün
ziynetli nebatat ve hayvanattaki tezyinat ve gösterifller,
SÖZLER | 1109
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
Hâl›k-› Rahîm:
sonsuz merhamet
ve flefkat sahibi yarat›c›, Allah.
halk:
yaratma.
hararet:
s›cakl›k, ›s›.
harika:
ola¤anüstü, hayranl›k
uyand›ran.
hayat:
dirilik, canl›l›k.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde yap›lmas›.
ihsan:
iyilik, ba¤›fl, yard›m; ver-
me.
iktidar:
güç yetme.
imdat:
yard›m, yard›ma yetiflme.
intaç eden:
netice veren.
katre katre:
damla damla.
mahlûk:
yarat›lm›fl, yarat›k.
mahlûkat:
yarat›lm›fllar, yarat›k-
lar.
malûm:
bilinen.
merhamet:
ac›mak, flefkat gös-
termek.
müsebbebat:
bir sebeple mey-
dana gelenler, neticeler.
müsebbep:
bir sebeple meydana
gelen, sebebin sonucu.
müsebbibülesbap:
bütün sebep-
leri yaratan ve sahibi olan Allah.
nebatat:
bitkiler.
netice:
sonuç.
perde-i esbap:
sebepler perdesi.
Rabb-i Hakîm:
hikmet sahibi Al-
lah, ifl ve emirleri hikmetli ve
yanl›fls›z olan Cenab-› Hak.
Rabb-i Kerîm:
sonsuz ikram, cö-
mertlik ve iyilik sahibi, her fleyi
idare ve terbiye eden Allah.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme,
flefkat gösterme.
r›z›k:
yiyecek, içecek fley.
sanat:
ustal›k, güzellik.
fluursuz:
bilinçsiz, ak›ls›z.
taahhüt etme:
garanti verme,
üzerine alma.
takattur:
katreleflme, damlalafl-
ma.
tazammun:
içine alma.
tebessüm:
gülümseme.
tecessüm:
cisimleflme, maddî ya-
p›ya bürünme.
teslim-i umur:
ifllerin teslimi
tezyinat:
süsler, süslemeler.
Vacibü’l-Vücud:
varl›¤› zarurî ve
zatî olan; varl›¤› baflkas›n›n varl›-
¤›na ba¤l› de¤il, kendinden olup
ezelî ve ebedî olan Allah.
vücuda gelme:
yarat›lma, ortaya
ç›kma.
vücut:
beden.
zahiren:
görünüflte.
ziya:
›fl›k.
ziynet:
süs.
âsâr-› rahmet:
rahmet eser-
leri.
azletmek:
ay›rmak, uzaklafl-
t›rmak.
bilbedahe:
apaç›k bir flekilde.
esbap:
nedenler, sebepler.
farz etmek:
var saymak.
gaye:
maksat, hedef.
gaye-i vücut:
varl›k gayesi.
güya:
sanki.
Hakîm-i Rahîm:
her fleyi ga-
ye ve hikmetlerle yaratan,
çok çok merhametli, Allah.
Hâl›k:
her fleyi yoktan yara-
tan, yarat›c›; Allah.
1.
Bütün ifller Ona [Allah’a] döndürülür. (Hûd Suresi: 123.)