Sözler - page 1106

Demek, her bir mevcut, tafl›d›¤› yüzler bu çeflit s›fatlar
lisan›yla,
Zat-› Vacibü’l-Vücud’
un yüzler Esma-i Hüsnas›-
na flahadet ederler. Bu flahadetler kabul edilmezse, mev-
cudat›n bütün bu çeflit s›fatlar›n› inkâr etmek lâz›m gelir.
Yirmi Alt›nc› Pencere
(HAfi‹YE)
fiu kâinat›n mevcudat› yüzünde tazelenen ve gelip ge-
çen cemaller ve hüsünler, bir
Cemal-i Sermedî
cilveleri-
nin bir nevi gölgeleri oldu¤unu gösterir.
Evet, ›rma¤›n yüzündeki kabarc›klar›n parlay›p gitme-
sinden sonra arkadan gelenlerin gidenler gibi parlamala-
r›, daimî bir flemsin flualar›n›n âyineleri olduklar›n› gös-
terdikleri gibi; seyyal zaman ›rma¤›nda seyyar mevcuda-
t›n üstünde parlayan lemaat-› cemaliye dahi bir
Cemal-i
Sermedî’
ye iflaret ederler ve Onun bir nevi emareleridir-
ler.
Hem, kâinat kalbindeki ciddî aflk, bir
Mâfluk-u Lâyeza-
lî’
yi gösterir.
Evet, a¤ac›n mahiyetinde olmayan bir fley, esasl› bir
surette meyvesinde bulunmad›¤› delâletiyle, flecere-i kâ-
inat›n hassas meyvesi olan nev-i insandaki ciddî aflk-› lâ-
hutî gösterir ki, bütün kâinatta—fakat baflka flekillerde—
hakikî aflk ve muhabbet bulunuyor. Öyle ise, kalb-i kâ-
inattaki flu hakikî muhabbet ve aflk, bir Mahbub-u Ezelî-
yi gösterir.
aflk:
fliddetli sevgi.
aflk-› lâhutî:
Cenab-› Hakka olan
sevgi ve muhabbet.
âyine:
ayna.
cemal:
güzellik.
Cemal-i Sermedî:
sürekli güzellik.
ciddî:
gerçek, hakikat.
cilve:
görüntü, akis, yans›ma.
daimî:
sürekli, devaml›.
delâlet:
delil olma, gösterme.
ehl-i kalp:
kalp ehli.
ehl-i muhabbet:
sevgi ehli.
emare:
belirti, iflaret.
esas:
as›l, temel, dip, kök.
Esma-i Hüsna:
Allah’›n güzel
isimleri.
hakikî:
gerçek.
hassas:
duyarl›, ince ruhlu, en kü-
çük fleyleri hisseden.
hafliye:
dipnot, aç›klay›c› not.
hususiyet:
özellik.
hüsün:
güzellik.
inkâr:
reddetme, kabul etmeme.
iflaret:
gösterme, bildirme.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kalb-i kâinat:
kâinat›n kalbi.
lemaat-› cemaliye:
güzellik par›l-
t›lar›.
lisan:
dil.
Mahbub-u Ezelî:
Ezelî Sevgili, var-
l›¤›n›n bafllang›c› olmayan ve bü-
tün yarat›lm›fllar›n çok sevdi¤i Al-
lah.
mahiyet:
bir fleyin asl›, esas›, ni-
teli¤i, yap›s›.
Mâfluk-u Lâyezalî:
varl›klar
taraf›ndan çokça sevilen ve
sürekli var olan Allah.
mevcudat:
varl›klar.
mevcut:
varl›k.
muhabbet:
sevgi.
nev-i insan:
insan türü, in-
sanlar.
nevi:
tür, çeflit.
seyyal:
ak›c›, akan.
seyyar:
gezici, gezen, yer de-
¤ifltiren.
s›fat:
vas›flar, özellikler.
suret:
biçim, görünüfl.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
flecere-i kâinat:
kâinat a¤ac›.
flems:
günefl.
flua:
›fl›n, ›fl›n demeti.
umum:
herkes.
Zat-› Vacibü’l-Vücud:
varl›¤›
zarurî ve zatî olan, varl›¤› bafl-
kas›n›n varl›¤›na ba¤l› de¤il,
kendinden olup ezelî ve ebe-
dî olan Allah’›n yüce zat›.
1106 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
HAfi‹YE:
fiu Pencerenin umuma de¤il, ehl-i kalbe ve ehl-i muhabbete
hususiyeti var.
1...,1096,1097,1098,1099,1100,1101,1102,1103,1104,1105 1107,1108,1109,1110,1111,1112,1113,1114,1115,1116,...1482
Powered by FlippingBook