Hem, kâinatn sinesinde çok suretlerde tezahür eden
incizaplar, cezbeler, cazibeler, ezelî bir hakikat-i cazibe-
darn cezbiyle oldu¤unu hüflyar kalplere gösterir.
Hem mahlûkatn en hassas ve nuranî taifesi olan ehl-i
keflif ve velâyetin ittifakyla, zevk ve fluhuda istinat ede-
rek, bir
Cemîl-i Zülcelâl
in cilvesine, tecellisine mazhar
olduklarn ve o
Celîl-i Zülcemal
in kendini tanttrlmas-
na ve sevdirilmesine zevk ile muttali olduklarn müttefi-
kan haber vermeleri, yine bir
Zat- Vacibül-Vücud
un,
bir
Cemîl-i Zülcelâl
in vücuduna ve insanlara kendini ta-
nttrmasna katiyen flahadet eder.
Hem, kâinat yüzünde ve mevcudat üstünde iflleyen ka-
lem-i tahsin ve tezyin, o kalem sahibi Zatn esmasnn
güzelli¤ini vazhan gösteriyor.
flte, kâinat yüzündeki cemal ve kalbindeki aflk ve sine-
sindeki incizap ve gözlerindeki keflif ve fluhut ve
heyatndaki hüsün ve tezyinat, pek lâtif, nuranî bir pen-
cere açar. Onun ile bütün esmas cemîle bir
Cemîl-i Zül-
celâl
i ve bir
Mahbub-u Lâyezalî
yi ve bir
Mabud-u Lem-
yezel
i hüflyar olan akl ve kalplere gösterir.
flte ey maddiyat karanl¤nda, evham zulümatnda,
bo¤ucu flübehat içinde çrpnan gafil! Kendine gel, insa-
niyete lâyk bir surette yüksel, flu dört delik ile bak, ce-
mal-i vahdeti gör, kemal-i iman kazan, hakikî insan ol.
SÖZLER | 1107
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
önemsemeyen, iyi düflünmeyen.
hakikat-i cazibedar:
çekici haki-
kat, gerçek.
hakikî:
gerçek.
hassas:
duyarl, ince ruhlu, en kü-
çük fleyleri hisseden.
heyat:
heyetler, ksmlar.
hüsün:
güzellikler.
hüflyar:
uyank.
incizap:
cezp edilme, çekilme.
insaniyet:
insanlk, insan olma.
istinat:
dayanma.
ittifak:
birleflme, fikir birli¤i.
kâinat:
evren, bütün âlemler,
varlklar.
kalem-i tahsin ve tezyin:
güzel-
lefltirme ve süsleme kalemi.
katiyen:
kesinlikle.
kemal-i iman:
imann mükem-
melli¤i, mükemmel iman.
keflif:
Allahn bildirmesiyle gizli
olan bir fleyin ö¤renilmesi, ortaya
çkmas.
lâtif:
hofl, güzel.
lâyk:
yakflr.
Mabud-u Lemyezel:
varl¤ hiç-
bir zaman son bulmayan ve iba-
dete lâyk tek lâh olan Allah.
maddiyat:
maddî ve cismanî fley-
ler.
Mahbub-u Lâyezalî:
bütün yara-
tlmfllar tarafndan çok sevilen ve
varl¤nn sonu olmayp sürekli
var olan Allah.
mahlûkat:
yaratlmfllar, yaratk-
lar.
mazhar:
yansma ve görünme
yeri.
mevcudat:
varlklar.
muttali:
bilme, farkna varma.
müttefikan:
birleflerek, fikir birli-
¤iyle.
nuranî:
nurlu.
sine:
gö¤üs, kalp.
suret:
biçim, flekil.
flahadet:
flahitlik, tanklk.
fluhut:
görme, flahit olma.
flübehat:
flüpheler.
taife:
topluluk, gurup.
tecelli:
görünme, yansma, belir-
me.
tezahür:
görünme.
tezyinat:
süsler, süslemeler.
vazhan:
açkça, açk flekilde.
vücut:
varlk.
Zat:
Allah.
Zat- Vacibül-Vücud:
varl¤ za-
rurî ve zatî olan, varl¤ baflkasnn
varl¤na ba¤l de¤il, kendinden
olup ezelî ve ebedî olan Allahn
yüce zat.
zevk:
tatma, tat, haz.
zulümat:
karanlklar.
aflk:
fliddetli sevgi.
cazibe:
çekim.
Celîl-i Zülcemal:
cemal ve
büyüklük sahibi Allah.
cemal:
güzellik.
cemal-i vahdet:
birli¤in gü-
zelli¤i.
cemîl:
güzel.
Cemîl-i Zülcelâl:
azameti ve
yüceli¤i snrsz, güzelli¤i son-
suz olan Allah.
cezbe:
çekme, çekifl; kendin-
den geçme.
cezp:
kendine do¤ru çekme.
cilve:
görüntü, akis, yansma.
ehl-i keflif ve velâyet:
keflif
ehli; herkesin göremedi¤i ve
bilemedi¤i gizli hakikatleri Al-
lahn lütfuyla keflfedip bilen-
ler, velîler.
esma:
adlar, isimler.
evham:
vehimler, kuruntular.
ezelî:
bafllangc olmama.
gafil:
gerçekleri görmeyen,