Sözler - page 1107

Hem, kâinat›n sinesinde çok suretlerde tezahür eden
incizaplar, cezbeler, cazibeler, ezelî bir hakikat-i cazibe-
dar›n cezbiyle oldu¤unu hüflyar kalplere gösterir.
Hem mahlûkat›n en hassas ve nuranî taifesi olan ehl-i
keflif ve velâyetin ittifak›yla, zevk ve fluhuda istinat ede-
rek, bir
Cemîl-i Zülcelâl’
in cilvesine, tecellisine mazhar
olduklar›n› ve o
Celîl-i Zülcemal’
in kendini tan›tt›r›lmas›-
na ve sevdirilmesine zevk ile muttali olduklar›n› müttefi-
kan haber vermeleri, yine bir
Zat-› Vacibü’l-Vücud
’un,
bir
Cemîl-i Zülcelâl’
in vücuduna ve insanlara kendini ta-
n›tt›rmas›na kat’iyen flahadet eder.
Hem, kâinat yüzünde ve mevcudat üstünde iflleyen ka-
lem-i tahsin ve tezyin, o kalem sahibi Zat›n esmas›n›n
güzelli¤ini vaz›han gösteriyor.
‹flte, kâinat yüzündeki cemal ve kalbindeki aflk ve sine-
sindeki incizap ve gözlerindeki keflif ve fluhut ve
hey’at›ndaki hüsün ve tezyinat, pek lâtif, nuranî bir pen-
cere açar. Onun ile bütün esmas› cemîle bir
Cemîl-i Zül-
celâl
’i ve bir
Mahbub-u Lâyezalî’
yi ve bir
Ma’bud-u Lem-
yezel’
i hüflyar olan ak›l ve kalplere gösterir.
‹flte ey maddiyat karanl›¤›nda, evham zulümat›nda,
bo¤ucu flübehat içinde ç›rp›nan gafil! Kendine gel, insa-
niyete lây›k bir surette yüksel, flu dört delik ile bak, ce-
mal-i vahdeti gör, kemal-i iman› kazan, hakikî insan ol.
SÖZLER | 1107
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
önemsemeyen, iyi düflünmeyen.
hakikat-i cazibedar:
çekici haki-
kat, gerçek.
hakikî:
gerçek.
hassas:
duyarl›, ince ruhlu, en kü-
çük fleyleri hisseden.
hey’at:
hey’etler, k›s›mlar.
hüsün:
güzellikler.
hüflyar:
uyan›k.
incizap:
cezp edilme, çekilme.
insaniyet:
insanl›k, insan olma.
istinat:
dayanma.
ittifak:
birleflme, fikir birli¤i.
kâinat:
evren, bütün âlemler,
varl›klar.
kalem-i tahsin ve tezyin:
güzel-
lefltirme ve süsleme kalemi.
kat’iyen:
kesinlikle.
kemal-i iman:
iman›n mükem-
melli¤i, mükemmel iman.
keflif:
Allah’›n bildirmesiyle gizli
olan bir fleyin ö¤renilmesi, ortaya
ç›kmas›.
lâtif:
hofl, güzel.
lây›k:
yak›fl›r.
Ma’bud-u Lemyezel:
varl›¤› hiç-
bir zaman son bulmayan ve iba-
dete lây›k tek ‹lâh olan Allah.
maddiyat:
maddî ve cismanî fley-
ler.
Mahbub-u Lâyezalî:
bütün yara-
t›lm›fllar taraf›ndan çok sevilen ve
varl›¤›n›n sonu olmay›p sürekli
var olan Allah.
mahlûkat:
yarat›lm›fllar, yarat›k-
lar.
mazhar:
yans›ma ve görünme
yeri.
mevcudat:
varl›klar.
muttali:
bilme, fark›na varma.
müttefikan:
birleflerek, fikir birli-
¤iyle.
nuranî:
nurlu.
sine:
gö¤üs, kalp.
suret:
biçim, flekil.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
fluhut:
görme, flahit olma.
flübehat:
flüpheler.
taife:
topluluk, gurup.
tecelli:
görünme, yans›ma, belir-
me.
tezahür:
görünme.
tezyinat:
süsler, süslemeler.
vaz›han:
aç›kça, aç›k flekilde.
vücut:
varl›k.
Zat:
Allah.
Zat-› Vacibü’l-Vücud:
varl›¤› za-
rurî ve zatî olan, varl›¤› baflkas›n›n
varl›¤›na ba¤l› de¤il, kendinden
olup ezelî ve ebedî olan Allah’›n
yüce zat›.
zevk:
tatma, tat, haz.
zulümat:
karanl›klar.
aflk:
fliddetli sevgi.
cazibe:
çekim.
Celîl-i Zülcemal:
cemal ve
büyüklük sahibi Allah.
cemal:
güzellik.
cemal-i vahdet:
birli¤in gü-
zelli¤i.
cemîl:
güzel.
Cemîl-i Zülcelâl:
azameti ve
yüceli¤i s›n›rs›z, güzelli¤i son-
suz olan Allah.
cezbe:
çekme, çekifl; kendin-
den geçme.
cezp:
kendine do¤ru çekme.
cilve:
görüntü, akis, yans›ma.
ehl-i keflif ve velâyet:
keflif
ehli; herkesin göremedi¤i ve
bilemedi¤i gizli hakikatleri Al-
lah’›n lütfuyla keflfedip bilen-
ler, velîler.
esma:
adlar, isimler.
evham:
vehimler, kuruntular.
ezelî:
bafllang›c› olmama.
gafil:
gerçekleri görmeyen,
1...,1097,1098,1099,1100,1101,1102,1103,1104,1105,1106 1108,1109,1110,1111,1112,1113,1114,1115,1116,1117,...1482
Powered by FlippingBook