Sözler - page 1098

en mükemmeli ve zeminin halifesi ve o sultan›n âyinedar
bir misafiri olan insanlar› bafl›bofl b›rak›r m›? Ve onlar›
tabiata ve tesadüfe havale edip, haflmet-i saltanat›n› hiçe
indirir mi, kemal-i hikmetini sukut ettirir mi?
Yirmi ‹kinci Pencere
1
@Ék
LGn
hr
Rn
G r
ºo
cÉn
ær
? n
?n
Nn
h@Gk
OÉn
Jr
hn
G n
?Én
Ñp
÷r
Gn
h@Gk
OÉn
¡p
e ¢n
Vr
Qn
’r
G p
?n
©r
é
n
f
r
ºn
dn
G
2
Én
¡p
Jr
ƒn
e n
ór
©n
H ¢n
Vr
Qn
’r
G »p
«r
ëo
j n
?r
«`n
c $G p
ân
ªr
Mn
Q p
QÉn
Kn
G = '
‹p
G r
ô o
¶r
fÉn
a
Küre-i arz bir kafad›r ki, yüz bin a¤z› vard›r. Her bir
a¤z›nda yüz bin lisan› vard›r. Her lisan›nda yüz bin bür-
han› var ki, her biri çok cihetle
Vacibü’l-Vücud, Vahid-i
Ehad
, her fleye kadîr, her fleye alîm bir
Zat-› Zülcelâl’
in
vücub-u vücuduna ve vahdetine ve evsaf-› kudsiyesine ve
Esma-i Hüsnas›na flahadet ederler.
Evet, arz›n evvel-i hilkatine bak›yoruz ki, mayi hâline
gelen bir madde-i seyyaleden tafl ve tafltan toprak halk
edilmifl. Mayi kalsayd›, kabil-i sükna olmazd›. O mayi tafl
olduktan sonra demir gibi sert olsa idi, kabil-i istifade ol-
mazd›. Elbette buna bu vaziyeti veren, yerin sekeneleri-
nin hacetlerini gören bir
Sâni-i Hakîm
’in hikmetidir.
Sonra, tabaka-i türabiye, da¤lar dire¤i üzerine at›lm›fl;
tâ içindeki dahilî ink›lâplardan gelen zelzeleler, da¤larla
teneffüs edip, zemini hareketinden ve vazifesinden fla-
fl›rtmas›n, hem denizin istilâs›ndan topra¤› kurtars›n,
hem zîhayatlar›n levaz›mat-› hayatiyesine birer hazine
alîm:
her fleyi hakk›yla bilen.
arz:
yer, dünya.
âyinedar:
ayna olan, bir fleyin
özelliklerini gösteren.
bürhan:
delil.
cihet:
yön.
dahilî:
iç, içe ait.
elbette:
kesinlikle.
Esma-i Hüsna:
Allah’›n güzel
isimleri.
evsaf-› kudsiye:
mukaddes vas›f-
lar; kusurlardan uzak, mükemmel
s›fatlar.
evvel-i hilkat:
yarat›l›fl›n bafllan-
g›c›.
hacet:
ihtiyaç.
hâl:
durum
halife:
vekil, halef.
halk:
yaratma, yarat›fl.
haflmet-i saltanat:
saltanat›n›n
heybet ve görkemi.
havale:
b›rakma; bir ifli baflkas›-
n›n yapt›¤›n› iddia etme.
hazine:
define, k›ymetli fleylerin
sakland›¤› sa¤lam yer.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde yap›lmas›.
ink›lâp:
de¤iflim, dönüflüm.
istilâ:
kaplama, basma, ele geçir-
me.
kabil-i istifade:
kullanmaya elve-
riflli.
kabil-i sükna:
oturmaya elveriflli,
oturulabilir.
kemal-i hikmet:
tam, eksiksiz,
flaflmaz bir hikmet.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
levaz›mat-› hayatiye:
hayat için
gerekli olan ihtiyaç maddeleri.
lisan:
dil.
madde-i seyyale:
ak›c› madde.
mayi:
su gibi, s›v›.
mükemmel:
noksans›z, eksiksiz,
tam.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme,
flefkat gösterme.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanatla ve
hikmetle yaratan Allah.
sekene:
sakinler, bir yerde otu-
ranlar.
sukut:
de¤erden düflme.
sultan:
padiflah, hükümdar.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
tabaka-i türabiye:
toprak taba-
kas›.
tabiat:
do¤a, Allah’› inkâr edenle-
rin yarat›c› bir güç olarak gördük-
leri içinde yaflad›¤›m›z do¤a ve
madde âlemi.
teneffüs:
nefes alma, soluk-
lanma.
tesadüf:
rast gelme, rastlant›.
Vacibü’l-Vücud:
varl›¤› zarurî
ve zatî olan; varl›¤› baflkas›n›n
varl›¤›na ba¤l› de¤il, kendin-
den olup ezelî ve ebedî olan
Allah .
vahdet:
birlik.
Vahid-i Ehad:
bir olan ve bir-
li¤i her bir fleyde tecelli eden
Allah
kadir:
her fleye gücü yeten.
vaziyet:
durum, hâl, özellik.
vücub-u vücut:
varl›¤› gerek-
li olma, olmamas› imkâns›z
olma.
Zat-› Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük ve haflmet sahibi olan zat,
Allah.
zelzele:
deprem, sars›nt›.
zemin:
yer, yeryüzü.
zîhayat:
hayat sahibi.
1.
Yeryüzünü bir döflek, • da¤lar› birer kaz›k yapmad›k m›? • Sizi de çift çift yaratt›k. (Nebe
Suresi: 6-8.)
2.
fiimdi bak Allah’›n rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ard›ndan nas›l diriltiyor. (Rum
Suresi: 50.)
1098 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,1088,1089,1090,1091,1092,1093,1094,1095,1096,1097 1099,1100,1101,1102,1103,1104,1105,1106,1107,1108,...1482
Powered by FlippingBook