Sözler - page 1095

ve hikmettard›r ki; bir
Rabb-i Kerîm
’in emriyle müfltak-
lara o ya¤mur ba¤›r›yor ki, “Sizlere müjde, geliyoruz!”
manas›n› ifade ederler.
fiimdi gö¤e bak, gök içinde hadsiz ecramdan yaln›z
kamere dikkat et. Onun hareketi bir Kadîr-i Hakîm’in
emriyle oldu¤u, ona müteallik ve yeryüzüne ait mühim
hikmetlerdir ki, baflka yerde beyan etti¤imizden, k›sa ke-
siyoruz.
‹flte, ziyadan tut, tâ kamere kadar sayd›¤›m›z küllî un-
surlar, gayet genifl bir tarzda ve büyük bir mikyasta bir
pencere açar, bir
Vacibü’l-Vücud’
un vahdetini ve kemal-i
kudretini ve azamet-i saltanat›n› gösterir, ilân ederler.
‹flte ey gafil! E¤er bu gök gürlemesi gibi bu seday›
susturabilirsen ve güneflin ›fl›¤› gibi parlak o ziyay›
söndürebilirsen, Allah’› unut! Yoksa, akl›n› bafl›na al,
1
z s
øp
¡«/
a r
øn
en
h o
¢Vr
Qn
’r
Gn
h o
™r
Ñ° s
ùdG o
äGn
ƒ'
ªs
°ùdG o
¬ n
d o
íu
Ñ°n
ùo
J{ r
øn
e n
¿Én
ër
Ñ°o
S
de.
Yirmi Birinci Pencere
2
p
º«p
?n
©r
dG o
õjp
õn
©r
dG o
ôjp
ór
?n
J n
?p
d '
P Én
¡n
d x
ôn
?n
àr
°ùo
ªp
d …/
ôr
én
J ¢o
ùr
ªs
°ûdGn
h
fiu kâinat›n lâmbas› olan günefl, Kâinat Sâniinin vücu-
duna ve vahdaniyetine günefl gibi parlak ve nuranî bir
penceredir.
Evet, Manzume-i fiemsiye denilen küremizle beraber
on iki seyyare, cirimleri küçüklük büyüklük itibar›yla pek
çok muhtelif ve mevkileri uzakl›k-yak›nl›k noktas›nda
SÖZLER | 1095
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
lar.
kamer:
ay.
kemal-i kudret:
kudretin mü-
kemmelli¤i.
kudret:
güç, kuvvet.
küllî unsurlar:
her tarafta bulu-
nan, her tarafa yay›lm›fl olan
maddeler ve varl›klar; elementler.
küre:
dünya.
mana:
anlam.
Manzume-i fiemsiye:
günefl sis-
temi.
mevki:
yer, makam.
mikyas:
ölçek, ölçü.
muhtelif:
çeflitli, farkl›.
mühim:
önemli.
müjde:
sevindirici haber.
müfltak:
çok istekli ve arzulu.
müteallik:
alâkal›, ilgili, ait.
nuranî:
nurlu.
Rabb-i Kerîm:
bütün varl›klar›n
ihtiyaçlar›n› cömertçe onlara ik-
ram eden ve onlar› sevk ve idare
eden Allah.
Sâni:
her fleyi en güzel flekilde ve
sanatl› olarak yaratan Allah.
seda:
ses.
seyyare:
gezegen.
takdir:
bir konuda verilen karar,
hüküm.
tarz:
biçim, flekil.
tayin:
yerini belli etme, belirli k›l-
ma.
tenzih:
Allah’› flan›na lây›k olma-
yan fleylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma.
tesbih:
Allah’› bütün kusur ve
noksan s›fatlardan uzak tutma,
onu flan›na lây›k ifadelerle anma.
Vacibü’l-Vücud:
varl›¤› zarurî ve
zatî olan; varl›¤› baflkas›n›n varl›-
¤›na ba¤l› de¤il, kendinden olup
ezelî ve ebedî olan Allah .
vahdaniyet:
Allah’›n birli¤i ve
varl›¤›.
vahdet:
birlik.
vücut:
var olma, varl›k.
Zat:
büyüklük ve yücelik sahibi
Allah.
ziya:
›fl›k.
arz:
yer, dünya.
azamet-i saltanat:
saltana-
t›n, hâkimiyetin büyüklü¤ü.
beyan:
aç›klama, anlatma.
cirim:
cisim; kütle, hacim.
delil:
bir hükmün ya da fikrin
do¤rulu¤unu kan›tlayan fley.
ecram:
gök cisimleri.
gafil:
gerçekleri görmeyen,
önemsemeyen, iyi düflünme-
yen.
galip:
üstün gelen, üstün.
gayet:
çok, son derece.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hikmet:
fayda.
hikmettar:
hikmetli.
ilân:
duyurma, bildirme.
ilim:
bilgi; bir fleyin do¤rusu-
nu bilme.
Kadîr-i Hakîm:
her fleyi belir-
li gayelere yönelik, faydal› ve
yerli yerinde yaratan ve her
fleye kudreti yeten, Allah.
kâinat:
bütün âlemler, varl›k-
1.
Tenzih ederim o Zat› ki: “Yedi gök, arz ve bunlar›n içinde bulunanlar Onu tesbih ederler.”
(‹sra Suresi: 44. )
2.
Günefl de onlar için bir delildir ki, kendisine tayin edilmifl bir yere do¤ru ak›p gider. Bu, kud-
reti her fleye galip olan ve ilmi her fleyi kuflatan Allah’›n takdiridir. (Yâsin Suresi: 38.)
1...,1085,1086,1087,1088,1089,1090,1091,1092,1093,1094 1096,1097,1098,1099,1100,1101,1102,1103,1104,1105,...1482
Powered by FlippingBook