Sözler - page 1097

ibadullaha seyrangâh gibi bir mesken-i seyyar vaziyeti
verilmifl. Ve evkat ve hesab› bildirecek saat akrebi gibi,
kamer dahi dakik hesaplarla azîm hikmetlerle ona tak›l-
m›fl; ve o kamere, baflka menzillerde, ayr› seyir ve seya-
hat verilmifl.
‹flte bu mübarek seyyaremizin flu hâlleri, küre-i arz
kuvvetinde bir flahadetle, bir
Kadîr-i Mutlak
’›n vücub-u
vücudunu ve vahdetini ispat eder. Madem flu seyyaremiz
böyledir; Manzume-i fiemsiyeyi ona k›yas edebilirsin.
Hem flemse, kendi mihveri üstünde, cazibe denilen
manevî ipleri yumak yapt›rmak için, dolap ve ç›kr›k hük-
münde olan günefli bir
Kadîr-i Zülcelâl
’in emriyle döndü-
rüp, o seyyarat› o manevî iplerle ba¤lay›p tanzim etmek
ve günefli bütün seyyarat› ile, saniyede befl saatlik bir
mesafeyi kestirecek kadar bir sür’atle, bir tahmine göre
Herkül Burcu taraf›na veya fiemsüflflümus canibine sevk
etmek, elbette
Ezel ve Ebed Sultan›
olan
Zat-› Zülcelâl’
in
kudretiyle ve emriyledir. Güya, haflmet-i rububiyetini
göstermek için, bu emirber neferleri hükmünde olan
Manzume-i fiemsiye ordusu ile bir manevra yapt›r›r.
Ey kozmo¤rafyac› efendi! Hangi tesadüf bu ifllere ka-
r›flabilir? Hangi esbab›n eli buna ulaflabilir? Hangi kuvvet
buna yanaflabilir? Haydi sen söyle! Hiç böyle bir
Sultan-›
Zülcelâl
, aczini gösterip mülküne baflkas›n› kar›flt›r›r m›?
Bahusus kâinat›n meyvesi, neticesi, gayesi, hulâsas› olan
zîhayatlar› baflka ellere verir mi? Baflkas›n› müdahale et-
tirir mi’? Bahusus o meyvelerin en camii ve o neticelerin
SÖZLER | 1097
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
yetifltirmesi, uyum içinde idare
ve sevk etmesinin ihtiflam›.
Herkül Burcu:
gökyüzünün ku-
zey yönünde Herkül ismi verilen
bir y›ld›z kümesi.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde olmas›.
hulâsa:
öz, esas.
hükmünde:
gibi, yerinde.
ibadullah:
Allah’›n kullar›.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me, kan›tlama.
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kay›t ve
flarta tâbi olmaks›z›n her fleye
gücü yeten sonsuz kudret sahibi,
Allah.
Kadîr-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük, haflmet ve kudret sahibi, Al-
lah.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kamer:
ay.
k›yas:
karfl›laflt›rma.
kozmo¤rafya:
gök bilimi, astro-
nomi.
kudret:
güç, kuvvet.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
manevî:
maddî olmayan, mana-
ya ait; ruha ve içe ait; fikrî, hissî;
görünmeyen.
manevra:
tatbikat, askeri hare-
ket.
manzume-i flemsiye:
günefl sis-
temi.
menzil:
yer.
mesafe:
uzakl›k.
mesken-i seyyar:
gezici yer, me-
kân.
mihver:
eksen, merkez; yörünge.
mübarek:
bereketli, hay›rl›.
müdahale:
kar›flma.
mülk:
sahip olunan ve kullan›lan
fley.
netice:
sonuç, öz.
sevk:
gönderme, yollama.
seyrangâh:
e¤lence ve gezme
yeri.
seyrüseyahat:
hareketli dolan›fl.
seyyarat:
gezegenler.
seyyare:
gezegen, dünya.
Sultan-› Zülcelâl:
sonsuz, haflmet
ve büyüklük sahibi sultan; Allah.
sür’at:
çabukluk, h›z.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
flems:
günefl.
fiemsüflflümus:
günefllerin güne-
fli, en büyük günefl.
tanzim:
düzenleme.
tesadüf:
rast gelme, rastlant›.
vahdet:
birlik.
vaziyet:
durum.
vücub-u vücut:
varl›¤› gerekli ol-
mak, olmamas› imkâns›z olmak.
Zat-› Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
ve haflmet sahibi olan Zat, Allah.
zîhayat:
hayat sahibi.
acz:
zay›fl›k, güçsüzlük.
akrep:
saat üzerinde saat ra-
kamlar›n› gösteren k›sa çu-
buk.
azîm:
büyük.
bahusus:
özellikle.
cami:
çeflitli özellikleri içinde
bulunduran.
canip:
taraf, yön.
cazibe:
çekim.
ç›kr›k:
iplik sarmaya yarayan,
el veya ayakla çevrilen alet.
dakik:
ince, hassas.
emirber nefer:
emre göre
hareket eden asker.
esbap:
sebepler.
evkat:
vakitler, zamanlar.
Ezel Ebed Sultan›:
bafllangݍ
ve sonu olmayan, hüküm ve
saltanat› ezelden ebede de-
vam eden Sultan, Allah.
gaye:
maksat; yarat›l›fl amac›.
güya:
sanki.
haflmet-i rububiyet:
Allah’›n
bütün varl›klara muhtaç ol-
duklar› fleyleri vermesi, onlar›,
1...,1087,1088,1089,1090,1091,1092,1093,1094,1095,1096 1098,1099,1100,1101,1102,1103,1104,1105,1106,1107,...1482
Powered by FlippingBook