ibadullaha seyrangâh gibi bir mesken-i seyyar vaziyeti
verilmifl. Ve evkat ve hesab bildirecek saat akrebi gibi,
kamer dahi dakik hesaplarla azîm hikmetlerle ona takl-
mfl; ve o kamere, baflka menzillerde, ayr seyir ve seya-
hat verilmifl.
flte bu mübarek seyyaremizin flu hâlleri, küre-i arz
kuvvetinde bir flahadetle, bir
Kadîr-i Mutlak
n vücub-u
vücudunu ve vahdetini ispat eder. Madem flu seyyaremiz
böyledir; Manzume-i fiemsiyeyi ona kyas edebilirsin.
Hem flemse, kendi mihveri üstünde, cazibe denilen
manevî ipleri yumak yaptrmak için, dolap ve çkrk hük-
münde olan günefli bir
Kadîr-i Zülcelâl
in emriyle döndü-
rüp, o seyyarat o manevî iplerle ba¤layp tanzim etmek
ve günefli bütün seyyarat ile, saniyede befl saatlik bir
mesafeyi kestirecek kadar bir süratle, bir tahmine göre
Herkül Burcu tarafna veya fiemsüflflümus canibine sevk
etmek, elbette
Ezel ve Ebed Sultan
olan
Zat- Zülcelâl
in
kudretiyle ve emriyledir. Güya, haflmet-i rububiyetini
göstermek için, bu emirber neferleri hükmünde olan
Manzume-i fiemsiye ordusu ile bir manevra yaptrr.
Ey kozmo¤rafyac efendi! Hangi tesadüf bu ifllere ka-
rflabilir? Hangi esbabn eli buna ulaflabilir? Hangi kuvvet
buna yanaflabilir? Haydi sen söyle! Hiç böyle bir
Sultan-
Zülcelâl
, aczini gösterip mülküne baflkasn karfltrr m?
Bahusus kâinatn meyvesi, neticesi, gayesi, hulâsas olan
zîhayatlar baflka ellere verir mi? Baflkasn müdahale et-
tirir mi? Bahusus o meyvelerin en camii ve o neticelerin
SÖZLER | 1097
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
yetifltirmesi, uyum içinde idare
ve sevk etmesinin ihtiflam.
Herkül Burcu:
gökyüzünün ku-
zey yönünde Herkül ismi verilen
bir yldz kümesi.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal, faydal ve
tam yerli yerinde olmas.
hulâsa:
öz, esas.
hükmünde:
gibi, yerinde.
ibadullah:
Allahn kullar.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me, kantlama.
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kayt ve
flarta tâbi olmakszn her fleye
gücü yeten sonsuz kudret sahibi,
Allah.
Kadîr-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük, haflmet ve kudret sahibi, Al-
lah.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar.
kamer:
ay.
kyas:
karfllafltrma.
kozmo¤rafya:
gök bilimi, astro-
nomi.
kudret:
güç, kuvvet.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
manevî:
maddî olmayan, mana-
ya ait; ruha ve içe ait; fikrî, hissî;
görünmeyen.
manevra:
tatbikat, askeri hare-
ket.
manzume-i flemsiye:
günefl sis-
temi.
menzil:
yer.
mesafe:
uzaklk.
mesken-i seyyar:
gezici yer, me-
kân.
mihver:
eksen, merkez; yörünge.
mübarek:
bereketli, hayrl.
müdahale:
karflma.
mülk:
sahip olunan ve kullanlan
fley.
netice:
sonuç, öz.
sevk:
gönderme, yollama.
seyrangâh:
e¤lence ve gezme
yeri.
seyrüseyahat:
hareketli dolanfl.
seyyarat:
gezegenler.
seyyare:
gezegen, dünya.
Sultan- Zülcelâl:
sonsuz, haflmet
ve büyüklük sahibi sultan; Allah.
sürat:
çabukluk, hz.
flahadet:
flahitlik, tanklk.
flems:
günefl.
fiemsüflflümus:
günefllerin güne-
fli, en büyük günefl.
tanzim:
düzenleme.
tesadüf:
rast gelme, rastlant.
vahdet:
birlik.
vaziyet:
durum.
vücub-u vücut:
varl¤ gerekli ol-
mak, olmamas imkânsz olmak.
Zat- Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
ve haflmet sahibi olan Zat, Allah.
zîhayat:
hayat sahibi.
acz:
zayflk, güçsüzlük.
akrep:
saat üzerinde saat ra-
kamlarn gösteren ksa çu-
buk.
azîm:
büyük.
bahusus:
özellikle.
cami:
çeflitli özellikleri içinde
bulunduran.
canip:
taraf, yön.
cazibe:
çekim.
çkrk:
iplik sarmaya yarayan,
el veya ayakla çevrilen alet.
dakik:
ince, hassas.
emirber nefer:
emre göre
hareket eden asker.
esbap:
sebepler.
evkat:
vakitler, zamanlar.
Ezel Ebed Sultan:
bafllangç
ve sonu olmayan, hüküm ve
saltanat ezelden ebede de-
vam eden Sultan, Allah.
gaye:
maksat; yaratlfl amac.
güya:
sanki.
haflmet-i rububiyet:
Allahn
bütün varlklara muhtaç ol-
duklar fleyleri vermesi, onlar,