Sözler - page 1102

‹flte, göz önünde her vakit gördü¤ümüz bu had ve he-
saba gelmeyen yeni yeni hayatlar ve hayatlar›n as›llar› ve
zatlar› olan ruhlar, birden ve hiçten vücuda gelmeleri ve
gönderilmeleri, bir
Zat-› Vacibü’l-Vücud
ve
Hayy-› Kay-
yum
’un vücub-u vücudunu ve s›fât-› kudsiyesini ve Es-
ma-i Hüsnas›n›, lemaat›n günefli gösterdi¤i gibi gösteri-
yorlar. Günefli tan›mayan ve kabul etmeyen adam, nas›l
gündüzü dolduran ziyay› inkâr etmeye mecbur oluyor;
öyle de,
Hayy-› Kayyum, Muhyî ve Mümît
olan flems-i
ehadiyeti tan›mayan adam, zeminin yüzünü belki mazi
ve müstakbeli dolduran zîhayatlar›n vücudunu inkâr et-
meli ve yüz derece hayvandan afla¤› düflmeli, hayat mer-
tebesinden düflüp camit bir cahil-i echel olmal›.
Yirmi Dördüncü Pencere
1
n
¿ƒo
©n
Lr
ôo
J p
¬r
« n
d p
Gn
h o
ºr
µo
?r
G o
¬n
d o
¬n
¡r
Ln
h s
’p
G l
?p
dÉn
g m
Ar
?n
T t
?o
c n
ƒo
g s
’p
G n
¬'
dp
G n
Mevt, hayat kadar bir bürhan-› rububiyettir, gayet kuv-
vetli bir hüccet-i vahdaniyettir.
2
n
Iƒ'
«n
?r
Gn
h n
är
ƒn
Ÿr
G n
? n
?n
N …/
ò s
dn
G
delâletince, mevt adem, idam, fenâ, hiçlik, failsiz bir in-
k›raz de¤il, belki bir
Fail-i Hakîm
taraf›ndan hizmetten
terhis ve tahvil-i mekân ve tebdil-i beden ve vazifeden
paydos ve haps-i bedenden azat etmek ve muntazam bir
eser-i hikmet oldu¤u, Birinci Mektupta gösterilmifl.
Evet, nas›l zemin yüzündeki masnuat ve zîhayatlar ve
hayattar zemin yüzü bir Sâni-i Hakîmin vücub-u vücuduna
adem:
yokluk.
as›l:
esas; ayn›.
azat etmek:
serbest b›rakmak.
bürhan-› rububiyet:
Allah’›n bü-
tün varl›klara muhtaç olduklar›
fleyleri vermesi, onlar›, yetifltir-
mesi, uyum içinde idare ve sevk
etmesinin delili.
cahil-i echel:
en cahilden daha
cahil.
camit:
cans›z.
delâlet:
delil olma, iflaret etme.
eser-i hikmet:
hikmet eseri, be-
lirli gayelere yönelik, faydal›, yer-
li yerinde yap›lan ifl.
Esma-i Hüsna:
Allah’›n güzel
isimleri.
fail:
ifl yapan.
Fail-i Hakîm:
her fleyi hikmetle
yapan Allah.
fenâ:
yok olma.
had:
s›n›r.
haps-i beden:
beden hapsi.
hayat:
dirilik, canl›l›k.
hayattar:
canl›, yaflayan.
Hayy-› Kayyum:
her canl›ya ha-
yat veren ve onlar› ayakta tutan,
Allah.
helâk:
mahvolma, harap olma.
hesap:
sayma, say›.
hüccet-i vahdaniyet:
Allah’›n bir-
li¤inin delili.
hüküm:
karar.
hükümranl›k:
saltanat, hâkimi-
yet.
idam:
öldürme, yok etme.
‹lâh:
Allah.
inkâr:
reddetme, kabul etmeme.
ink›raz:
y›k›lma, son bulma, sön-
me.
lemaat:
par›lt›lar.
masnuat:
sanatla yap›lm›fl fleyler.
mazi:
geçmifl zaman.
mecbur olmak:
zorunda kalmak.
mertebe:
derece.
mevt:
ölüm, vefat.
Muhyî:
ölüleri dirilten, hayat ve-
ren Allah.
muntazam:
düzenli.
Mümît:
diriltip can verdi¤ini za-
man› gelince öldüren Cenab-›
Hak.
müstakbel:
gelecek zaman.
müstesna:
hariç, ayr›.
paydos:
bir ifli b›rakt›rmak için
söylenir.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanatla ve
hikmetle yaratan Allah.
s›fât-› kudsiye:
Allah’›n kusur
ve noksanlardan uzak s›fatla-
r›.
flems-i ehadiyet:
her bir var-
l›kta cilveleri görülen günefl;
Allah.
tahvil-i mekân:
mekân de-
¤iflmesi.
tebdil-i beden:
beden de¤ifl-
tirme.
terhis:
göreve son verme.
vücub-u vücut:
varl›¤› gerek-
li olma, olmamas› imkâns›z
olma.
vücuda gelme:
var olma, ya-
rat›lma.
vücut:
varl›k.
zat:
kendi.
Zat-› Vacibü’l-Vücud:
varl›¤›
zarurî ve zatî olan, varl›¤› bafl-
kas›n›n varl›¤›na ba¤l› de¤il,
kendinden olup ezelî ve ebe-
dî olan Allah’›n yüce zat›.
zemin:
yer.
zîhayat:
hayat sahibi.
ziya:
›fl›k.
1.
Ondan baflka hiçbir ilâh yoktur. Her fley helâk olup gidicidir—Ona bakan yüzü müstesna.
Hüküm ve hükümranl›k Onundur; siz de Ona döndürüleceksiniz. (Kasas Suresi: 88.)
2.
Ölümü de, hayat› da yaratan Odur. (Mülk Suresi: 2.)
1102 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,1092,1093,1094,1095,1096,1097,1098,1099,1100,1101 1103,1104,1105,1106,1107,1108,1109,1110,1111,1112,...1482
Powered by FlippingBook