Sözler - page 1099

olsun, hem havay› taras›n, gazat-› muz›rradan tasfiye et-
sin—tâ teneffüse kabil olsun-hem sular› biriktirip iddihar
etsin, hem zîhayata lâz›m olan sair madenlere menfle ve
medar olsun.
‹flte, bu vaziyet bir
Kadîr-i Mutlak
ve bir
Hakîm-i Ra-
hîm
’in vücub-u vücuduna ve vahdetine gayet kat’î ve
kuvvetli flahadet eder.
Ey co¤rafyac› efendi! Bunu ne ile izah edersin? Han-
gi tesadüf flu acaib-i masnuat ile dolu sefine-i Rabbaniye-
yi bir meflher-i acayip yaparak, yirmi dört bin sene bir
mesafede bir senede sür’atle çevirip, onun yüzünde dizil-
mifl eflyadan hiçbir fley düflürmesin?
Hem, zemin yüzündeki acip sanatlara bak; anas›rlar
ne derece hikmetle tavzif edilmifller, bir
Kadîr-i Hakîm
’in
emriyle zemin yüzündeki
Rahman
misafirlerine nas›l gü-
zel bak›yorlar, hizmetlerine kofluyorlar.
Hem, acip ve garip sanatlar içinde rengârenk acip
hikmetli zemin yüzünün simas›ndaki bu nak›fll› çizgilere
bak; nas›l sekenelerine enhar ve çaylar›, deniz ve ›rmak-
lar›, da¤ ve tepeleri ayr› ayr› mahlûklar›na ve ibad›na lâ-
y›k birer mesken ve vesait-i nakliye yapm›fl. Sonra, yüz
binler ecnas-› nebatat ve enva-› hayvanat› ile kemal-i hik-
met ve intizam ile doldurup, hayat vererek flenlendir-
mek, vakitbevakit muntazaman mevt ile terhis ederek
boflalt›p yine muntazaman ba’sü ba’delmevt suretinde
doldurmak, bir
Kadîr-i Zülcelâl
’in ve bir
Hakîm-i Zülke-
mal’
in vücub-u vücuduna ve vahdetine yüz binler lisan-
larla flahadet ederler.
SÖZLER | 1099
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
kat’î:
kesin, flüphesiz.
kemal-i hikmet ve intizam:
mü-
kemmel bir hikmet ve düzenlilik.
lây›k:
uygun.
lâz›m:
gerekli.
lisan:
dil.
mahlûk:
yarat›lm›fl, yarat›k.
medar:
kaynak, sebep.
menfle:
kaynak, bir fleyin ç›kt›¤›
yer.
mesafe:
uzakl›k.
mesken:
oturulacak yer.
meflher-i acayip:
flafl›rt›c› fleyle-
rin sergilendi¤i yer.
mevt:
ölüm.
muntazaman:
düzenli olarak.
nak›fl:
süs, iflleme.
Rahman:
rahmeti bütün herkese
yay›lan ve bütün yarat›lm›fllar›n
r›z›klar›n› ve geçim flekillerini içi-
ne alan rahmetin sahibi Allah.
sair:
di¤er.
sanat:
bir fleyi yapmada gösteri-
len ustal›k.
sefine-i Rabbaniye:
bütün varl›k-
lar› sevk ve idare eden Allah’›n bir
gemi gibi yaratarak uzayda gez-
dirdi¤i dünya.
sekene:
bir yerde oturanlar, sa-
kinler.
sima:
yüz, çehre.
suret:
biçim, flekil.
sür’at:
h›z.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
tasfiye:
ar›tma, temizleme.
tavzif:
görevlendirme.
teneffüs:
nefes alma, soluklan-
ma.
terhis:
göreve son verme, ser-
best b›rakma.
tesadüf:
rast gelme, rastlant›.
vahdet:
birlik.
vakit be vakit:
zamanla, zaman
zaman.
vaziyet:
durum, hâl.
vesait-i nakliye:
tafl›ma araçlar›.
vücub-u vücut:
varl›¤› gerekli ol-
mak, olmamas› imkâns›z olmak.
zemin:
yer.
zîhayat:
hayat sahibi.
acaib-i masnuat:
hayrette b›-
rakan sanat eserleri.
acip:
hayret veren, flafl›rtan.
anas›r:
unsurlar; her tarafta
bulunan maddeler ve varl›k-
lar.
ba’sü ba’delmevt:
ölümden
sonra yeniden dirilme.
ecnas-› nebatat:
bitki cinsle-
ri.
enhar:
nehirler
enva-› hayvanat:
hayvanla-
r›n çeflitleri.
eflya:
fleyler.
garip:
tuhaf.
gayet:
çok, son derece.
gazat-› muz›rra:
zararl› gaz-
lar.
Hakîm-i Rahîm:
her fleyi ga-
ye ve hikmetlerle yaratan,
çok çok merhametli, Allah.
Hakîm-i Zülkemal:
her fleyi
faydal› ve hikmetli yaratan,
Allah.
hikmet:
her fleyin belirli ga-
yelere yönelik olarak, manal›,
faydal› ve tam yerli yerinde
yap›lmas›.
ibad:
abdler, kullar.
iddihar:
depolama, toplama.
izah:
aç›klama.
kabil olma:
uygun olma.
Kadîr-i Hakîm:
her fleyi hik-
metle yaratan ve her fleye
kudreti yeten, Allah.
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kay›t
ve flarta tâbi olmaks›z›n her
fleye gücü yeten sonsuz kud-
ret sahibi, Allah.
Kadîr-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük, haflmet ve kudret sa-
hibi, Allah.
1...,1089,1090,1091,1092,1093,1094,1095,1096,1097,1098 1100,1101,1102,1103,1104,1105,1106,1107,1108,1109,...1482
Powered by FlippingBook