olsun, hem havay tarasn, gazat- muzrradan tasfiye et-
sintâ teneffüse kabil olsun-hem sular biriktirip iddihar
etsin, hem zîhayata lâzm olan sair madenlere menfle ve
medar olsun.
flte, bu vaziyet bir
Kadîr-i Mutlak
ve bir
Hakîm-i Ra-
hîm
in vücub-u vücuduna ve vahdetine gayet katî ve
kuvvetli flahadet eder.
Ey co¤rafyac efendi! Bunu ne ile izah edersin? Han-
gi tesadüf flu acaib-i masnuat ile dolu sefine-i Rabbaniye-
yi bir meflher-i acayip yaparak, yirmi dört bin sene bir
mesafede bir senede süratle çevirip, onun yüzünde dizil-
mifl eflyadan hiçbir fley düflürmesin?
Hem, zemin yüzündeki acip sanatlara bak; anasrlar
ne derece hikmetle tavzif edilmifller, bir
Kadîr-i Hakîm
in
emriyle zemin yüzündeki
Rahman
misafirlerine nasl gü-
zel bakyorlar, hizmetlerine kofluyorlar.
Hem, acip ve garip sanatlar içinde rengârenk acip
hikmetli zemin yüzünün simasndaki bu nakfll çizgilere
bak; nasl sekenelerine enhar ve çaylar, deniz ve rmak-
lar, da¤ ve tepeleri ayr ayr mahlûklarna ve ibadna lâ-
yk birer mesken ve vesait-i nakliye yapmfl. Sonra, yüz
binler ecnas- nebatat ve enva- hayvanat ile kemal-i hik-
met ve intizam ile doldurup, hayat vererek flenlendir-
mek, vakitbevakit muntazaman mevt ile terhis ederek
boflaltp yine muntazaman basü badelmevt suretinde
doldurmak, bir
Kadîr-i Zülcelâl
in ve bir
Hakîm-i Zülke-
mal
in vücub-u vücuduna ve vahdetine yüz binler lisan-
larla flahadet ederler.
SÖZLER | 1099
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
katî:
kesin, flüphesiz.
kemal-i hikmet ve intizam:
mü-
kemmel bir hikmet ve düzenlilik.
lâyk:
uygun.
lâzm:
gerekli.
lisan:
dil.
mahlûk:
yaratlmfl, yaratk.
medar:
kaynak, sebep.
menfle:
kaynak, bir fleyin çkt¤
yer.
mesafe:
uzaklk.
mesken:
oturulacak yer.
meflher-i acayip:
flaflrtc fleyle-
rin sergilendi¤i yer.
mevt:
ölüm.
muntazaman:
düzenli olarak.
nakfl:
süs, iflleme.
Rahman:
rahmeti bütün herkese
yaylan ve bütün yaratlmfllarn
rzklarn ve geçim flekillerini içi-
ne alan rahmetin sahibi Allah.
sair:
di¤er.
sanat:
bir fleyi yapmada gösteri-
len ustalk.
sefine-i Rabbaniye:
bütün varlk-
lar sevk ve idare eden Allahn bir
gemi gibi yaratarak uzayda gez-
dirdi¤i dünya.
sekene:
bir yerde oturanlar, sa-
kinler.
sima:
yüz, çehre.
suret:
biçim, flekil.
sürat:
hz.
flahadet:
flahitlik, tanklk.
tasfiye:
artma, temizleme.
tavzif:
görevlendirme.
teneffüs:
nefes alma, soluklan-
ma.
terhis:
göreve son verme, ser-
best brakma.
tesadüf:
rast gelme, rastlant.
vahdet:
birlik.
vakit be vakit:
zamanla, zaman
zaman.
vaziyet:
durum, hâl.
vesait-i nakliye:
taflma araçlar.
vücub-u vücut:
varl¤ gerekli ol-
mak, olmamas imkânsz olmak.
zemin:
yer.
zîhayat:
hayat sahibi.
acaib-i masnuat:
hayrette b-
rakan sanat eserleri.
acip:
hayret veren, flaflrtan.
anasr:
unsurlar; her tarafta
bulunan maddeler ve varlk-
lar.
basü badelmevt:
ölümden
sonra yeniden dirilme.
ecnas- nebatat:
bitki cinsle-
ri.
enhar:
nehirler
enva- hayvanat:
hayvanla-
rn çeflitleri.
eflya:
fleyler.
garip:
tuhaf.
gayet:
çok, son derece.
gazat- muzrra:
zararl gaz-
lar.
Hakîm-i Rahîm:
her fleyi ga-
ye ve hikmetlerle yaratan,
çok çok merhametli, Allah.
Hakîm-i Zülkemal:
her fleyi
faydal ve hikmetli yaratan,
Allah.
hikmet:
her fleyin belirli ga-
yelere yönelik olarak, manal,
faydal ve tam yerli yerinde
yaplmas.
ibad:
abdler, kullar.
iddihar:
depolama, toplama.
izah:
açklama.
kabil olma:
uygun olma.
Kadîr-i Hakîm:
her fleyi hik-
metle yaratan ve her fleye
kudreti yeten, Allah.
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kayt
ve flarta tâbi olmakszn her
fleye gücü yeten sonsuz kud-
ret sahibi, Allah.
Kadîr-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük, haflmet ve kudret sa-
hibi, Allah.