Öyle de, o kafann birer kelimesi olan nebatlar ve
a¤açlar dahi yapraklar, çiçekler, meyveler kelimeleriyle
intak edip, yine kemal-i sanatn ve cemal-i rahmetini
ilân ediyor; ve birer kelime olan çiçekleri ve meyveleri
dahi, tohumcuklar kelimeleriyle konuflturup, dekaik- sa-
natn ve kemal-i rububiyetini ehl-i fluura talim ediyor.
flte, bu hadsiz kelimat- tesbihiye içinde, yalnz tek bir
sümbül ve tek bir çiçe¤in tarz- ifadesine kulak verip din-
leyece¤iz; nasl flahadet eder, bilece¤iz.
Evet, her bir nebat, her bir a¤aç pek çok lisan ile Sâ-
nilerini öyle gösteriyorlar ki, ehl-i dikkati hayretlerde b-
rakr ve bakanlara Sübhanallah! Ne kadar güzel flaha-
det ediyor dedirtirler.
Evet, her bir nebatn çiçek açmas zamannda ve süm-
bül vermesi annda tebessümkârâne manevî tekellümleri
hengâmndaki tesbihleri, kendileri gibi güzel ve zahirdir.
Çünkü, her bir çiçe¤in güzel a¤z ile ve muntazam
sümbülün lisanyla ve mevzun tohumlarn ve muntazam
habbelerin kelimatyla hikmeti gösteren o nizam, bilmü-
flahede, ilmi gösteren bir mizan içindedir.
Ve o mizan ise, maharet-i sanat gösteren bir nakfl-
sanat içindedir.
Ve o nakfl- sanat, lütuf ve keremi gösteren bir ziynet
içindedir.
Ve o ziynet dahi, rahmet ve ihsan gösteren lâtif koku-
lar içindedir.
bilmüflahede:
gözle görüldü¤ü
gibi
cemal-i rahmet:
rahmetin güzel-
li¤i.
dekaik- sanat:
sanatn incelikle-
ri.
ehl-i dikkat:
dikkat sahipleri.
ehl-i fluur:
fluur sahipleri, bilinçli
varlklar.
habbe:
tane, tohum.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
hayret:
flaflknlk.
hengâm:
zaman, an.
hikmet:
belirli gayelere yönelik,
faydal, anlaml ve yerli yerinde
olufl.
ihsan:
iyilik etme, ikram etme.
ilân:
duyurma, bildirme.
ilim:
bilgi.
intak etmek:
konuflturmak.
kelimat:
kelimeler.
kelimat- tesbihiye:
Allah bütün
kusur ve noksan sfatlardan uzak
tutan, onu flanna lâyk ifadelerle
anan kelimeler.
kemal-i rububiyet:
Allahn bü-
tün varlklara muhtaç olduklar
fleyleri vermesi, onlar, yetifltir-
mesi, uyum içinde idare ve sevk
etmesinin mükemmelli¤i.
kemal-i sanat:
sanatn mükem-
melli¤i.
kerem:
cömertlik, ikram.
lâtif:
hofl, güzel.
lisan:
dil.
lütuf:
iyilik, ihsan.
maharet-i sanat:
sanattaki usta-
lk.
manevî:
maddî olmayan, mana-
ya ait; ruha ait, içe ait; fikrî, hissî;
görünmeyen.
mevzun:
ölçülü.
mizan:
ölçü, denge.
muntazam:
düzgün, düzenli.
nakfl- sanat:
sanatl nakfl, iflle-
me.
nebat:
bitki.
nizam:
düzen; ölçüler.
rahmet:
acma, merhamet etme,
flefkat gösterme.
Sâni:
her fleyi sanatl olarak yara-
tan Allah.
Sübhanallah:
Allah her türlü
eksiklikten, ayp ve kusurlar-
dan, her çeflit noksan sfatlar-
dan tenzih eder, bütün mü-
kemmel sfatlarla muttasf ol-
du¤unu kabul ederim mana-
sna gelen zikir ve tesbih sö-
zü.
sümbül:
baflak, bir çiçek cinsi.
flahadet:
flahitlik, tanklk.
talim:
ö¤retme.
tarz- ifade:
ifade tarz, anla-
tm flekli.
tebessümkârâne:
gülümser-
cesine.
tekellüm:
söyleme, konufl-
ma.
tesbih:
Allah bütün kusur ve
noksan sfatlardan uzak tut-
ma, onu flanna lâyk ifadeler-
le anma.
zahir:
görünen.
ziynet:
süs.
1090 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ