On Altnc Pencere
Rûy-i zeminde mevsimbemevsim tazelenen mahlûka-
tn icat ve tedbirlerindeki intizamat ve tanzimat, bilbeda-
he bir hikmet-i ammeyi gösterir. Sfat mevsufsuz olmad-
¤ndan, elbette o hikmet-i amme, bizzarure, bir
Hakîm
i
gösterir.
Hem, o perde-i hikmet içinde harika tezyinat, bilbeda-
he, bir inayet-i tammeyi gösterir; ve o inayet-i tamme,
bizzarure, inayetkâr bir
Hâlk- Kerîm
i gösterir. Ve o
perde-i inayette umuma flamil bir taltifat ve ihsanat, bil-
bedahe, bir rahmet-i vasiay gösterir. Ve o rahmet-i
vâsia, bizzarure bir
Rahman- Rahîm
i gösterir. Ve o per-
de-i rahmet üstünde dahi, bütün rzka muhtaç zîhayatla-
rn lâyk ve mükemmel bir tarzda iafleleri ve erzaklar, bil-
bedahe, terbiyekârâne bir rezzakyet ve flefkatkârâne bir
rububiyeti gösterir. Ve o terbiye ve idare, bizzarure bir
Rezzak- Kerîm
i gösterir.
Evet, zeminin yüzünde kemal-i hikmetle terbiye edilen
ve kemal-i inayetle tezyin edilen ve kemal-i rahmetle tal-
tif edilen ve kemal-i flefkatle iafle edilen bütün mahlûkat,
birer birer bir
Sâni-i Hakîm, Kerîm, Rahîm, Rezzak
n
vücubuna flahadet ve vahdetine iflaret ettikleri gibi; yer-
yüzünün mecmuunda tezahür eden ve umumunda görü-
len ve kast ve iradeyi bilbedahe gösteren hikmet-i am-
me; ve hikmeti dahi tazammun eden umum masnuata
flamil inayet-i tamme; ve inayet ve hikmeti tazammun
SÖZLER | 1083
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
lâyk:
yakflan.
mahlûkat:
yaratlmfllar, yaratk-
lar.
masnuat:
sanatla yaplmfl fleyler.
mecmu:
bütün, tamam.
mevsimbemevsim:
mevsim
mevsim, mevsimden mevsime.
mevsuf:
vasflanmfl, kendisinde
bir sfat bulunan.
muhtaç:
ihtiyac olan.
mükemmel:
noksansz, tam, ek-
siksiz.
perde-i hikmet:
hikmet perdesi.
perde-i inayet:
yardm perdesi.
perde-i rahmet:
rahmet perdesi.
Rahîm:
rahmeti her fleyi kuflatan
Allah.
Rahman- Rahîm:
Rahman ve
Rahîm olan Allah; dünya ve ahi-
rette yarattklarna sonsuz rah-
met flefkat ve merhametle mu-
amele eden Allah.
rahmet-i vâsia:
genifl rahmet.
Rezzak:
bütün varlklarn rzkla-
rn veren ve ihtiyaçlarn karflla-
yan Allah.
Rezzak- Kerîm:
ikram sahibi
olan rzk verici; Cenab- Hak.
rezzakyet:
rzk vericilik.
rzk:
yiyecek, içecek, gda, besin.
rububiyet:
rablk, Allahn her za-
man, her yerde, her yaratt¤na
muhtaç oldu¤u fleyleri vermesi,
terbiye ve tedbiri, besleyicilik ve
malikiyet durumu.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi belirli ga-
yelere yönelik, faydal, yerli ye-
rinde ve sanatl olarak yaratan
Allah.
sfat:
nitelik, vasf.
flahadet:
flahitlik, tanklk.
flamil:
içine alan, kaplayan.
flefkatkârâne:
flefkatli olarak.
taltif:
lütuf ve ihsanda bulunma.
taltifat:
taltifler, lütuf ve ihsanlar-
da bulunmalar.
tanzimat:
düzenlemeler.
tarz:
biçim flekil.
tazammun:
içine alma, kapsama.
tedbir:
idare etme, çekip çevir-
me.
terbiye:
besleme, yetifltirme, bü-
yütme.
terbiyekârâne:
terbiye edene
yakflr flekilde.
tezahür:
görünme.
tezyin:
süslemek.
tezyinat:
süsler, süslemeler.
umum:
bütün, genel, tüm.
vahdet:
birlik.
vücup:
varl¤ zorunlu olma.
zemin:
yer.
zîhayat:
hayat sahibi.
bilbedahe:
apaçk bir flekilde.
bizzarure:
kesinlikle, zorunlu
olarak.
erzak:
yiyecek, içecekler, be-
sinler, gdalar.
Hakîm:
her fleyi belirli gaye-
leri yönelik, faydal ve yerli
yerinde yaratan Allah.
Hâlk- Kerîm:
her fleyi bol ik-
ram ile yaratan Allah.
harika:
ola¤anüstü.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydal ve yerli yerinde
olufl.
hikmet-i amme:
her fleyi ku-
flatan hikmet, gaye ve fayda.
iafle:
beslemek.
icat:
yoktan var etme, yarat-
ma.
ihsanat:
ihsanlar, iyilikler, ba-
¤fllar.
inayet:
yardm.
inayet-i tamme:
tam ve ek-
siksiz yardm.
inayetkâr:
yardm ve iyilik
eden.
intizamat:
düzenlemeler, dü-
zenler.
irade:
dileme, isteme, tercih.
iflaret:
gösterme, bildirme.
kast:
bilerek yapma; amaç.
kemal-i hikmet:
tam ve mü-
kemmel bir hikmet.
kemal-i inayet:
mükemmel
bir yardm.
kemal-i rahmet:
flefkat, mer-
hamet ve ihsann en mükem-
meli.
kemal-i flefkat:
tam ve ek-
siksiz flefkat.
Kerîm:
ikram ve bol olan,
sonsuz cömertlik sahibi Allah.