heyet-i mecmuasyla gayet parlak bir tarzda kemal-i
kudretini ve vahdetini gösterdi¤i gibi;
terkibat- mevcudat tabir edilen terkip ve tahlil hen-
gâmndaki teceddütte nihayet derecede ihtilât ve karfl-
ma içinde nihayet derecede bir imtiyaz ve tefrik ile, me-
selâ topraktaki tohumlarn ve köklerin çok karflk oldu-
¤u hâlde hiç flaflrmayarak, bir surette sümbüllenmeleri-
ni ve vücutlarn temyiz ve tefrik etmek ve a¤açlara giren
karflk maddeleri yaprak ve çiçek ve meyvelere tefrik et-
mek ve hüceyrat- bedene karflk bir surette giden gdaî
maddeleri kemal-i hikmetle ve kemal-i mizanla ayrp tef-
rik etmek, yine o
Hakîm-i Mutlak
ve o
Alîm-i Mutlak
ve
o
Kadîr-i Mutlak
n vücub-u vücudunu ve kemal-i kudre-
tini ve vahdetini gösterdi¤i gibi;
zerreler âlemini hadsiz ve genifl bir tarla hükmüne
getirip, her dakikada kemal-i hikmetle ekip biçip, yeni
yeni kâinatlar mahsulâtn ondan almak ve o camide,
âcize, cahile olan zerrata gayet fluurkârâne ve gayet ha-
kîmâne ve muktedirâne hadsiz muntazam vazifeleri gör-
dürmek, yine o
Kadîr-i Zülcelâl
in ve o
Sâni-i Zülkemal
in
vücub-u vücudunu ve kemal-i kudretini ve azamet-i rubu-
biyetini ve vahdetini ve kemal-i rububiyetini gösterir.
flte, bu dört yol ile, büyük bir pencere Marifetullaha
açlr ve büyük bir mikyasta, bir
Sâni-i Hakîm
i akla gös-
terir.
fiimdi, ey bedbaht gafil! fiu hâlde Onu görmek ve ta-
nmak istemezsen akln çkar at, hayvan ol, kurtul!
âciz:
güçsüz.
âlem:
dünya.
Alîm-i Mutlak:
sonsuz ve snrsz
ilim sahibi Allah.
azamet-i rububiyet:
Allahn bü-
tün varlklara muhtaç olduklar
fleyleri vermesi, onlar, yetifltir-
mesi, uyum içinde idare ve sevk
etmesinin büyüklü¤ü.
bedbaht:
bahtsz, zavall.
cahil:
bilgisiz.
camit:
cansz.
gafil:
gerçekleri görmeyen,
önemsemeyen, iyi düflünmeyen.
gayet:
son derece, çok.
gdaî:
gdayla ilgili, besleyici.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
hakîmâne:
belirli gayeleri göze-
terek, faydal ve yerli yerinde ola-
rak.
Hakîm-i Mutlak:
sonsuz hikmet
sahibi ve her fleyi her hangi bir
kayda ve flarta ba¤l olmakszn
gayeli ve faydal yaratan Allah.
hengâm:
zaman, an.
heyet-i mecmua:
hepsi birden,
tamam.
hüceyrat- beden:
beden hücre-
leri.
ihtilât:
karflklk.
imtiyaz:
ayrlma, farkllk.
iflaret:
gösterme.
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kayt ve
flarta tâbi olmakszn her fleye
gücü yeten sonsuz kudret sahibi,
Allah.
Kadîr-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
lük, haflmet ve kudret sahibi, Al-
lah.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar.
kemal-i hikmet:
tam ve mükem-
mel bir hikmet.
kemal-i kudret:
kudretin mü-
kemmelli¤i.
kemal-i mizan:
ölçünün tam ve
kusursuz oluflu, tam ölçü.
kemal-i rububiyet:
Allahn bü-
tün varlklara muhtaç olduklar
fleyleri vermesi, onlar, yetifltir-
mesi, uyum içinde idare ve sevk
etmesinin mükemmelli¤i.
kemal-i vahdet:
birli¤in mükem-
melli¤i.
mahsulât:
ürünler.
Marifetullah:
Allah bilme, isim
ve sfatlaryla tanma.
mikyas:
ölçü, ölçek.
muktedirâne:
tam bir güç ve ik-
tidarla.
muntazam:
düzenli.
nihayet:
son derece, çok.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanat-
la ve hikmetle yaratan Allah.
Sâni-i Zülkemal:
sonsuz ke-
mal sahibi ve her fleyi sanatla
yaratan Allah.
suret:
flekil, biçim.
sümbüllenme:
baflak ve çi-
çek verme.
fluurkârâne:
bilinçli bir flekil-
de.
tabir etme:
adlandrma.
tahlil:
çözümleme, ayrma.
tarz:
biçim, flekil.
teceddüt:
tazelenme, yeni-
lenme.
tefrik:
ayrma.
temyiz:
ayrma.
terkibat- mevcudat:
varlk-
larn de¤iflik elementlerin bir-
leflmesiyle meydana geliflleri.
terkip:
birlefltirme.
vahdet:
birlik.
vücub-u vücut:
varl¤ gerek-
li olmak, olmamas imkânsz
olmak.
vücut:
varlk, beden; flekil ve
yap.
zerrat:
en küçük parçalar,
atomlar.
zerre:
en küçük parça, atom.
1074 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ