Sözler - page 1071

için, mevsimlerdeki gibi gayet muntazam tahavvülâtlar
dahi ayn› o Kadîr-i Zülcelâl’in vücup ve vahdetini ve ke-
mal-i rububiyetini gösterir.
Hem, nas›l berde ve bahirde kemal-i rahmetle r›z›kla-
r› verilen ve kemal-i hikmetle muhtelif flekiller giydirilen
ve kemal-i rububiyetle türlü türlü duygular ile teçhiz edi-
len bütün hayvanat, birer birer yine o Kadîr-i Zülcelâl’in
vücuduna flahadet ve vahdetine iflaret etmekle beraber,
hey’et-i mecmuas›yla gayet genifl bir mikyasta azamet-i
ulûhiyetini ve kemal-i rububiyetini gösterir; öyle de, ba¤-
lardaki muntazam nebatat ve nebatat›n gösterdikleri mü-
zeyyen çiçekler ve çiçeklerin gösterdikleri mevzun mey-
veler ve meyvelerin gösterdikleri müzeyyen nak›fllar, bi-
rer birer yine o Sâni-i Hakîm’in vücuduna flahadet ve
vahdetine iflaret etmekle beraber, külliyetleriyle gayet fla-
flaal› bir surette cemal-i rahmetini ve kemal-i rububiyeti-
ni gösterir.
Hem, nas›l cevv-i semadaki bulutlardan mühim hik-
metler ve gayeler ve lüzumlu faydalar ve semereler için
tavzif edilen ve gönderilen katreler, katreler adedince yi-
ne o Sâni-i Hakîm’in vücubunu ve vahdetini ve kemal-i
rububiyetini gösterir; öyle de, zemindeki bütün da¤lar›n
ve da¤lar içindeki madenlerin ayr› ayr› hasiyetleriyle be-
raber, ayr› ayr› maslahatlar için ihzar ve iddiharlar›, da¤
metanetinde bir kuvvetle yine o Sâni-i Hakîm’in vücup
ve vahdetini ve kemal-i rububiyetini gösterir.
Hem, nas›l sahralarda ve da¤lardaki küçük küçük
tepelerin türlü türlü muntazam çiçeklerle süslenmeleri,
SÖZLER | 1071
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
lüzum:
gereklik.
maden:
toprak alt›ndan ç›kar›l-
d›ktan sonra ar›t›larak kal›ba dö-
külebilen madde.
maslahat:
fayda, yarar.
metanet:
sa¤laml›k.
mevzun:
ölçülü, düzgün.
mikyas:
ölçü, ölçek.
muhtelif:
çeflitli, farkl›.
muntazam:
düzenli.
müzeyyen:
süslenmifl, süslü.
nak›fl:
iflleme.
nebatat:
bitkiler.
r›z›k:
yiyecek, içecek fley.
sahra:
çöl.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanatla ve
hikmetle yaratan Allah.
semere:
meyve, netice.
suret:
biçim.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
flaflaa:
gösterifl.
flaflaal› surette:
gösteriflli biçim-
de.
tahavvülât:
de¤iflmeler.
tavzif:
vazifelendirme, görevlen-
dirme.
teçhiz:
donatma.
vahdet:
birlik.
vücub-u vahdet:
Allah’›n birli¤i-
nin zorunlu oluflu.
vücup:
varl›¤› zorunlu olma.
zemin:
yer.
âdet:
rakam, tane, miktar.
azamet-i ulûhiyet:
Cenab-›
Hakk›n ilâhl›¤›n›n ve ma’budi-
yetinin büyüklü¤ü.
bahir:
deniz.
ber:
toprak, yeryüzü.
cemal-i rahmet:
rahmetin
güzelli¤i.
cevv-i sema:
gökyüzü.
gaye:
maksat, amaç; netice.
gayet:
çok, son derece.
hasiyet:
özellik.
hayvanat:
hayvanlar.
hey’et-i mecmua:
hepsi bir-
den, tamam›.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik olarak, manal›, faydal›
ve tam yerli yerinde olma.
iddihar:
depolama, y›¤›lma.
ihzar:
haz›rlama.
iflaret:
gösterme, bildirme.
Kadîr-i Zülcelâl:
sonsuz bü-
yüklük, haflmet ve kudret sa-
hibi, Allah.
katre:
damla.
kemal-i hikmet:
tam ve ek-
siksiz bir hikmet.
kemal-i rahmet:
flefkat, mer-
hamet ve ihsan›n en mükem-
meli.
kemal-i rububiyet:
rububi-
yetin mükemmelli¤i; Allah’›n
bütün varl›klara muhtaç ol-
duklar› fleyleri vermesi, onlar›,
yetifltirmesi, uyum içinde ida-
re ve sevk etmesinin mü-
kemmelli¤i.
külliyet:
bolluk, çokluk.
1...,1061,1062,1063,1064,1065,1066,1067,1068,1069,1070 1072,1073,1074,1075,1076,1077,1078,1079,1080,1081,...1482
Powered by FlippingBook