Sözler - page 1072

her biri bir Sâni-i Hakîm’in vücubuna flahadet ve vahde-
tine iflaret etmekle beraber, hey’et-i mecmuas›yla hafl-
met-i saltanat›n› ve kemal-i rububiyetini gösterir; öyle de,
bütün otlarda ve a¤açlardaki bütün yapraklar›n türlü tür-
lü eflkâl-i muntazamalar› ve ayr› ayr› vaziyetleri ve cezbe-
kârâne mevzun hareketleri, yapraklar adedince yine o
Sâni-i Hakîm’in vücub-u vücudunu ve vahdetini ve ke-
mal-i rububiyetini gösterir.
Hem, nas›l bütün ecsam-› nâmiyede, büyümek zama-
n›nda muntazaman hareketleri ve türlü türlü alât ile teç-
hizleri ve çeflit çeflit meyvelere fluurkârâne teveccühleri,
her biri ferden ferda yine o Sâni-i Hakîm’in vücub-u vü-
cuduna flahadet ve vahdetine iflaret eder ve heyet-i mec-
muas›yla gayet büyük bir mikyasta ihata-i kudretini ve
flümul-ü hikmetini ve cemal-i sanat›n› ve kemal-i rububi-
yetini gösterir; öyle de, bütün hayvanî cesetlerde kemal-i
hikmetle nefislerini, ruhlar›n› yerlefltirmek, türlü türlü ci-
hazat ile kemal-i intizam ile teslih etmek, türlü türlü hiz-
metlerde kemal-i hikmetle göndermek, hayvanat adedin-
ce, belki cihazatlar› say›s›nca yine o Sâni-i Hakîm’in vü-
cub-u vücuduna ve vahdetine flahadet ve iflaret ettikleri
gibi, heyet-i mecmuas›yla gayet parlak bir surette ce-
mal-i rahmetini ve kemal-i rububiyetini gösterir.
Hem, nas›l bütün kalplere, insan ise her nevi ulûm ve
hakikatleri bildiren, hayvan ise her nevi hacetlerinin te-
darikini ö¤reten bütün ilhamat-› gaybiye, bir Rabb-i Ra-
hîm’in vücudunu ihsas eder ve rububiyetine iflaret eder;
öyle de, gözlere kâinat bostan›ndaki manevî çiçekleri
adet:
say›, miktar.
alât:
aletler.
bostan:
bahçe.
cemal-i rahmet:
‹lâhî rahmetteki
güzellik.
cemal-i sanat:
sanat›n güzelli¤i.
cezbekârâne:
kendinden geçmifl
bir flekilde.
cihazat:
cihazlar, organlar.
ecsam-› nâmiye:
büyüyen cisim-
ler, geliflen varl›klar.
eflkâl-i muntazama:
düzenli fle-
killer.
ferden ferda:
teker teker, tek
tek.
gayet:
son derece, çok.
hacet:
ihtiyaç.
hakikat:
gerçek.
haflmet-i saltanat:
hâkimiyetinin
büyüklü¤ü.
hayvanat:
hayvanlar.
hey’et-i mecmua:
hepsi birden,
tamam›.
ihata-i kudret:
Allah’›n kudreti-
nin her fleyi kuflatmas›.
ihsas:
hissettirme.
ilhamat-› gaybiye:
gayp âlemin-
den gelen ilhamlar; canl›lar›n ihti-
yaçlar›n› gidermelerinde onlara
yol gösteren ilhamlar.
iflaret:
gösterme, bildirme.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kalp:
gönül.
kemal-i hikmet:
tam ve eksiksiz
bir hikmet.
kemal-i intizam:
tam ve eksiksiz
düzen.
kemal-i rububiyet:
rububiyetin
mükemmelli¤i; Allah’›n bütün
varl›klara muhtaç olduklar› fleyle-
ri vermesi, onlar›, yetifltirmesi,
uyum içinde idare ve sevk etme-
sinin mükemmelli¤i.
manevî:
maddî olmayan, mana-
ya ait; ruha ait, içe ait; fikrî, hissî;
görünmeyen.
mevzun:
ölçülü.
mikyas:
ölçek, ölçü.
muntazaman:
düzenli olarak.
nefis:
hayat, can.
nevi:
türlü, çeflit, cins.
Rabb-i Rahîm:
flefkat ve merha-
met sahibi olan Cenab-› Hak.
rububiyet:
rabl›k, Allah’›n her za-
man, her yerde, her yaratt›¤›na
muhtaç oldu¤u fleyleri ver-
mesi, terbiye ve tedbiri, bes-
leyicilik ve malikiyet durumu.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanat-
la ve hikmetle yaratan Allah.
suret:
biçim, flekil.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
fluurkârâne:
bilinçli bir flekil-
de.
flümul-ü hikmet:
Allah’›n hik-
metinin her fleyi kaplamas›.
teçhiz:
cihazlanma, donan-
ma.
tedarik:
sa¤lama, karfl›lama.
teslih:
silâhland›rma.
teveccüh:
yönelme.
ulûm:
ilimler.
vahdet:
birlik.
vaziyet:
durum, hâl.
vücub-u vücut:
varl›¤› gerek-
li olmak, olmamas› imkâns›z
olmak.
vücup:
varl›¤› zorunlu olma.
vücut:
varl›k.
1072 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,1062,1063,1064,1065,1066,1067,1068,1069,1070,1071 1073,1074,1075,1076,1077,1078,1079,1080,1081,1082,...1482
Powered by FlippingBook