Sen kendine bak: Zahirî ve bâtnî hasselerin ve onla-
rn levazmat gibi, elin yetiflmedi¤i ne kadar eflyaya
muhtaçsn. Bütün zîhayatlar kendine kyas et. flte bütün
onlar, birer birer
Vücub-u Vacib
e flahadet ve vahdetine
iflaret ettikleri gibi, heyet-i mecmuasyla, güneflin ziyas
günefli gösterdi¤i gibi, o hâl ve bu keyfiyet, perde-i gayp
arkasnda bir
Vacibül-Vücud
u, bir
Vahid-i Ehad
i, hem
gayet
Kerîm, Rahîm, Mürebbî, Müdebbir
ünvanlar için-
de akla gösterir.
fiimdi ey münkir-i cahil ve ey fask- gafil! Bu faaliyet-i
hakîmâneyi, basîrâneyi, rahîmâneyi ne ile izah edebilir-
sin? Sa¤r tabiatla m, kör kuvvetle mi, sersem tesadüfle
mi, âciz, camit esbapla m izah edebilirsin?
kinci Pencere
Eflya, vücut ve teflahhusatlarnda, nihayetsiz imkânat
yollar içinde mütereddit, mütehayyir, flekilsiz bir surette
iken birden bire gayet muntazam, hakîmâne öyle bir
teflahhus-u veçhî veriliyor ki; meselâ, her bir insann yü-
zünde bütün ebna-i cinsinden her birisine karfl birer alâ-
met-i farika o küçük yüzde bulundu¤u ve zahir ve bâtn
duygularyla kemal-i hikmetle teçhiz edildi¤i cihetle, o
yüz, gayet parlak bir sikke-i ehadiyet oldu¤unu ispat
eder. Her bir yüz, yüzer cihetle bir
Sâni-i Hakîm
in vücu-
duna flahadet ve vahdetine iflaret ettikleri gibi, bütün yüz-
lerin heyet-i mecmuasyla izhar ettikleri o sikke bütün
eflyann
Hâlk
na mahsus bir hatem oldu¤unu akl gözü-
ne gösterir.
SÖZLER | 1067
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
lillerle gösterme.
iflaret:
gösterme, bildirme.
izah:
açklama yapma.
izhar:
gösterme.
kemal-i hikmet:
tam ve eksiksiz
bir hikmet.
Kerîm:
ikram ve ihsan bol olan
Allah.
keyfiyet:
durum, özellik.
kyas:
karfllafltrma.
kuvvet:
güç.
levazmat:
ihtiyaç maddeleri.
mahsus:
özel.
muhtaç:
ihtiyac olan.
muntazam:
düzenli.
Müdebbir:
ilmiyle her fleyin so-
nunu görüp ona göre hikmetle ifl
yapan Allah.
münkir-i cahil:
cahil inkârc.
Mürebbî:
terbiye eden, yetiflti-
ren, büyüten Allah.
mütehayyir:
ne yapaca¤n bil-
meyen, flaflkn.
mütereddit:
kararsz.
nihayetsiz:
sonsuz.
perde-i gayp:
gayp perdesi; ma-
nevî âlemlerin görünmesini en-
gelleyen mahiyeti bizce bilinme-
yen perde.
Rahîm:
rahmeti, flefkati ve mer-
hametiyle her fleyi kuflatan Allah.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanatla ve
hikmetle yaratan Allah.
sersem:
aklsz.
sikke:
mühür, iflaret.
sikke-i ehadiyet:
Allahn birli¤i-
nin her bir fleyde bir mühür gibi
görünmesi .
suret:
biçim, flekil; durum.
flahadet:
flahitlik, tanklk.
tabiat:
do¤a, canl ve cansz var-
lklar.
teçhiz:
donatma.
tesadüf:
rastlant.
teflahhus:
flahslanma, bir flekil
ve kimlik kazanma.
teflahhusat:
flahslanmalar, bir
flekil ve kimlik kazanmalar.
ünvan:
ad, isim.
Vacibül-Vücud:
varl¤ zarurî ve
zatî olan; varl¤ zarurî ve zatî
olan, varl¤ baflkasnn varl¤na
ba¤l de¤il, kendinden olup ezelî
ve ebedî olan Allah.
vahdet:
birlik, teklik.
Vahid-i Ehad:
bir olan ve birli¤i
her bir fleyde tecelli eden Allah.
vecih:
yön; flekil.
Vücub-u Vacip:
varl¤ zorunlu
olan Allahn varl¤.
vücut:
var olma, varlk.
zahir:
görünen; açk, belli, mey-
danda.
zahirî:
görünen, görünürdeki, gö-
rünüflteki.
zîhayat:
hayat sahibi, canl.
ziya:
flk.
âciz:
güçsüz.
alâmet-i farika:
farkllk ifla-
reti, ayrc özellik.
bâtn:
görünmeyen, gizli.
bâtnî:
içe ait, görünmeyen,
gizli.
camit:
cansz.
cihet:
yön; bakmndan.
ebna-i cins:
ayn cinsten
olanlar.
esbap:
sebepler.
eflya:
varlklar.
faaliyet-i hakîmâne ve basî-
râne ve rahîmâne:
flefkat,
merhametle görerek ve bile-
rek yaplan hikmetli ifller, ic-
raatlar.
fask- gafil:
Allahn emir ve
yasaklarndan habersiz dav-
ranan, önemsemeyen günah-
kâr.
gayet:
çok, pek çok, son de-
rece.
hakîmâne:
gayeli, faydal, ve
yerli yerinde olarak.
hâl:
durum.
Hâlk:
her fleyi yoktan var
eden Allah.
hasse:
duygu, duyu.
hatem:
mühür, damga.
heyet-i mecmua:
hepsi bir-
den, tamam.
imkânat yollar:
bir fleyin ol-
mas ve olmamasnn ihtimal-
leri.
ispat:
kantlama, do¤ruyu de-