Sözler - page 1060

Sual:
O kadar büyük ve hâlî bir Cennet neye yarar?
Elcevap:
Nas›l ki, e¤er mümkün olsayd›, hayal sür’a-
tiyle zeminin aktâr›n› ve y›ld›zlar›n ekserîsini gezsen,
“Bütün âlem benimdir” diyebilirsin. Melâike ve insan ve
hayvanlar›n ifltirakleri, senin o hükmünü bozmaz. Öyle
de, o Cennet dahi dolu olsa, “O Cennet benimdir” diye-
bilirsin. Hadiste, “Baz› ehl-i Cennete verilen befl yüz se-
nelik bir Cennet” s›rr›, Yirmi Sekizinci Sözde ve ‹hlâs
Lem’as›nda beyan edilmifltir.
DOKUZUNCU ‹fiARET
‹man ve muhabbetullah›n neticesi, ehl-i keflif ve tahki-
kin ittifak›yla, dünyan›n bin sene hayat-› mes’udânesi,
bir saatine de¤meyen Cennet hayat› ve Cennet hayat›-
n›n dahi bin senesi, bir saat müflahedesine de¤meyen bir
kudsî, münezzeh cemal ve kemal sahibi olan Zat-› Zülce-
lâl’in müflahedesi, rü’yetidir ki,
(HAfi‹YE)
hadis-i kat’î ile ve
Kur’ân’›n nass›yla sabittir. Hazret-i Süleyman Aleyhisse-
lâm gibi bir muhteflem kemal ile meflhur bir zat›n rü’ye-
tine ifltiyakl› bir merak, Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm gibi
bir cemal ile mümtaz bir zat›n fluhuduna merakl› bir iflti-
yak, herkes vicdanen hisseder. Acaba, dünyan›n bütün
mehasin ve kemalât›ndan binler derece yüksek olan
Cennetin bütün mehasin ve kemalât› bir cilve-i cemali ve
aktâr:
taraflar, yanlar.
âlem:
dünya.
beyan:
anlatma, izah.
cemal:
güzellik.
cilve-i cemal:
‹lâhî güzelli¤in gö-
rüntüsü.
ehl-i keflif:
baz› s›rlar›, hakikatle-
ri, Cenab-› Hakk›n lütuf ve ihsan›
ile bilen velîler.
ehl-i tahkik:
hakikatleri delille-
riyle bilen âlimler.
ekserî:
çok defa.
hadis:
Hz. Peygamberin sözü.
hadis-i kat’î:
hadis oldu¤u kesin
olan Hz. Peygamberin sözü.
hâli:
›ss›z, tenha.
hafliye:
dipnot.
hayat-› mes’udâne:
mutlu hayat.
hüküm:
karar.
iman:
inanma, itikat.
ifltirak:
kat›lma.
ifltiyak:
afl›r› istek, arzu.
ittifak:
fikir birli¤i.
kemal:
olgunluk, tam ve eksiksiz
olma, mükemmellik.
kemalât:
faziletler, olgunluklar,
mükemmellikler.
kudsî:
mukaddes, kutlu.
mehasin:
güzellikler.
melâike:
melekler.
meflhur:
tan›nm›fl, ünlü.
muhabbetullah:
Allah sevgisi.
mümtaz:
seçkin.
münezzeh:
temiz, tenzih
edilmifl, uzak.
müflahede:
görme, seyretme.
nas:
aç›k hüküm.
netice:
sonuç.
rü’yet:
görme.
sual:
soru.
fluhut:
müflahede etme, gör-
me.
vicdanen:
vicdan ile.
zat:
kifli, flah›s.
Zat-› Zülcelâl:
celâl ve büyük-
lük sahibi olan Cenab-› Hak.
zemin:
yeryüzü.
1. Münzirî,
Tergip ve Terhip
, 4:556.
1060 | SÖZLER
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
HAfi‹YE:
Hadisin nass›yla, “O fluhut, bütün lezaiz-i Cennetin o derece
fevkindedir ki, onlar› unutturur ve fluhuttan sonra, ehl-i fluhudun hüsnü-
cemali o derece fazlalafl›r ki, döndükleri vakit, saraylar›ndaki aileleri çok
dikkat ile, zor ile onlar› tan›yabilirler”
1
hadiste varit olmufltur.
1...,1050,1051,1052,1053,1054,1055,1056,1057,1058,1059 1061,1062,1063,1064,1065,1066,1067,1068,1069,1070,...1482
Powered by FlippingBook