ciddî arzu edip bekalarna dua etmek, tâ onlarn yüzün-
den daha ziyade sevap kazanaym diye samimî hürmet-
le onlarn elini öpmek, ulvî bir lezzet-i ruhanî almaktr.
Yoksa nefsanî, dünya itibaryla olsa, onlar ihtiyar olduk-
lar ve sana bâr olacak bir vaziyete girdikleri zaman, en
süflî ve en alçak bir his ile, vücutlarn istiskal etmek, se-
beb-i hayatn olan o muhterem zatlarn mevtlerini arzu
etmek gibi vahflî, kederli, ruhanî bir elemdir.
Evlâdna muhabbet ise, Cenab- Hakkn senin nezare-
tine ve terbiyene emanet etti¤i sevimli, ünsiyetli o mah-
lûklara muhabbet ise, saadetli bir muhabbet, bir nimettir.
Ne musibetleriyle fazla elem çekersin, ne de ölümleriyle
meyusâne feryat edersin. Sabkan geçti¤i gibi, onlarn
Hâlklar hem Hakîm, hem Rahîm oldu¤undan, Onlar
hakknda o mevt, bir saadettir dersin. Senin hakknda
da, onlar sana veren Zatn rahmetini düflünürsün, firak
eleminden kurtulursun.
Ahbaplara muhabbetin ise, madem Allah içindir; o
ahbaplarn firaklar, hatta ölümleri, sohbetinize ve uhuv-
vetinize mâni olmad¤ için, o manevî muhabbet ve ru-
hanî irtibattan istifade edersin. Ve mülâkat lezzeti daimî
olur. Allah için olmazsa, bir günlük mülâkat lezzeti, yüz
günlük firak elemini netice verir.
(HAfiYE)
Enbiya ve evliyaya muhabbetin ise, ehl-i gaflete karan-
lkl bir vahfletgâh görünen âlem-i berzah, o nuranîlerin
ahbap:
dostlar.
âlem-i berzah:
kabir âlemi.
arzu:
istemek.
bâr:
sknt, yük.
beka:
bâkîlik, ebedîlik.
ehl-i gaflet:
dünyaya dald¤ndan
dolay ahiretin farknda olmayan.
elem:
dert, üzüntü.
enbiya:
nebîler, peygamberler.
evlât:
çocuklar.
evliya:
velîler, Allah dostlar.
feryat:
szlanma, flikâyet.
firak:
ayrlk.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, hikmet
sahibi Allah.
Hâlk:
her fleyi yoktan var eden,
Allah.
hafliye:
dipnot.
his:
duygu.
hürmet:
riayet, ihtiram.
irtibat:
ba¤lant, münasebet.
istifade:
faydalanma.
istiskal:
a¤r görme, hofllanma-
ma.
itibaryla:
bakmndan, saylmak
üzere.
keder:
tasa, hüzün.
lezzet-i ruhanî:
ruha ait lezzet.
lillâh:
Allah için.
mahlûk:
Allah tarafndan yaratl-
mfl.
manevî:
mana ile ilgili.
mâni:
engel.
meyusâne:
ümitsizce.
mevt:
ölüm.
muhabbet:
sevgi.
muhterem:
sayg de¤er.
musibet:
felâket, belâ.
mülâkat:
kavuflma.
nefsanî:
nefsin arzularna ait.
netice:
sonuç.
nezaret:
gözetme, idare.
nimet:
lütuf, ihsan.
nuranî:
nurlu.
Rahîm:
sonsuz merhamet sahib
olan Allah.
rahmet:
acma, ba¤fllama, flefkat
gösterme.
ruhanî:
ruh ile ilgili.
saadet:
mutluluk.
sabkan:
geçmifl, az önce
geçti¤i gibi.
samimî:
içten, gönülden.
sebeb-i hayat:
yaflama sebe-
bi.
sevap:
hayrl bir ifle karfl Al-
lah tarafndan verilen mükâ-
fat.
süflî:
alçak, adî.
terbiye:
yetifltirme, kabiliyet-
lerini gelifltirme, e¤itim.
uhuvvet:
kardefllik.
ulvî:
yüksek, yüce.
ünsiyetli:
alfllmfl.
vahfletgâh:
korku veren yer.
vahflî:
insanlk dfl.
vaziyet:
durum.
Zat:
azamet ve ululuk sahibi
Allah.
ziyade:
çok, fazla.
1050 | SÖZLER
O
TUZ
KNC
S
ÖZ
HAfiYE:
Allah için bir saniye mülâkat, bir senedir. Dünya için olsa, bir
sene, bir saniyedir.