Nasl ki, bir orduda dört yüz muhtelif taifeler bulundu-
¤unu farz ediyoruz ki, her bir taife, be¤endi¤i elbiseleri
ayr, hofluna gitti¤i erzak ayr, rahatla istimal edece¤i si-
lâhlar ayr ve mizacna deva olacak ilâçlar ayr oldukla-
r hâlde, bütün o dört yüz taife, ayr ayr, takm, bölük
tefrik edilmeyerek, belki birbirine karflk oldu¤u hâlde,
onlar kemal-i flefkat ve merhametinden ve harikulâde
iktidarndan ve mucizâne ilim ve ihatasndan ve fevkalâ-
de adalet ve hikmetinden, misilsiz bir tek padiflah, onla-
rn hiçbirini flaflrmayarak, hiçbirini unutmayarak, bütün
ayr ayr onlara lâyk elbise, erzak, ilâç ve silâhlarn mu-
insiz olarak bizzat kendisi verse, o zat, acaba ne kadar
muktedir, müflfik, âdil, kerîm bir padiflah oldu¤unu anlar-
sn. Çünkü, bir taburda on milletten efrat bulunsa, onla-
r ayr ayr giydirmek ve teçhiz etmek çok müflkül oldu-
¤undan, bilmecburiye, ne cinsten olursa olsun, bir tarz-
da teçhiz edilir.
flte öyle de, Cenab- Hakkn adl ve hikmet içindeki
ism-i Hak ve Rahmanirrahîmin cilvesini görmek ister-
sen, bahar mevsiminde zeminin yüzünde çadrlar kurul-
mufl muhteflem dört yüz bin milletten mürekkep nebatat
ve hayvanat ordusuna bak ki; bütün o milletler, o taife-
ler, birbiri içinde olduklar hâlde, her birinin libas ayr,
erzak ayr, silâh ayr, tarz- hayat ayr, talimat ayr, ter-
hisat ayr olduklar hâlde ve o hacatlarn tedarik edecek
iktidarlar ve o metalibi isteyecek dilleri olmad¤ hâlde,
daire-i hikmet ve adl içinde, mizan ve intizam ile, Hak ve
Rahman, Rezzak ve Rahîm, Kerîm ünvanlarn seyret,
SÖZLER | 1047
O
TUZ
KNC
S
ÖZ
me, idareyi elde bulundurma.
intizam:
düzgünlük, nizam.
ism-i Hak:
varl¤ hak olan ve her
hakkn sahibi olan Allahn bir is-
mi.
istimal:
kullanma.
kemal-i flefkat:
tam ve eksiksiz
flefkat.
Kerîm:
ikram ve ihsan bol olan
Allah.
lâyk:
uygun, münasip.
libas:
elbise.
merhamet:
acmak, flefkat gös-
termek.
metalip:
istekler, arzular.
misil:
benzer.
mizaç:
tabiat, ftrat.
mizan:
ölçü.
mucizâne:
mucizeli.
muhtelif:
çeflitli.
muin:
yardmc.
muktedir:
iktidarl, güçlü.
müflfik:
flefkatli.
müflkül:
güç, zor.
nebatat:
bitkiler.
padiflah:
sultan.
Rahîm:
sonsuz merhamet sahibi
olan Allah.
Rahman:
rahmeti bütün herkese
yaylan ve bütün yaratlmfllarn
rzklarn ve geçim flekillerini içi-
ne alan rahmetin sahibi Allah.
Rahmanirrahîm:
Cenab- Hakkn
yarattklarn flefkatiyle besleme-
si korumas ve merhamet etmesi.
Rezzak:
bütün yaratlmfllarn rz-
kn veren ve ihtiyaçlarn karflla-
yan Allah.
tabur:
alaydan küçük askerî bir-
lik.
taife:
bölük, güruh.
talimat:
talimler, e¤itimler.
tarz- hayat:
yaflama flekli.
teçhiz:
donatma.
tedarik:
hazrlama.
tefrik:
ayrma.
terhisat:
terhisler.
zat:
kifli.
zemin:
yeryüzü.
adalet:
hakkaniyet.
âdil:
adaletli.
adl:
adalet.
bilmecburiye:
mecburiyetle.
bizzat:
flahsen.
cilve:
tecelli.
daire-i hikmet:
gizli srlarn
ve icraatlarn altndaki hakikî
sebeplerin dairesi.
deva:
ilâç, çare.
efrat:
fertler.
erzak:
yenilecek, içilecek
fleyler, azklar.
farz:
sayma, öyle kabul etme.
fevkalâde:
ola¤anüstü.
hacat:
hacetler, ihtiyaçlar.
Hak:
her fleyi hakkyla yara-
tan ve her hakkn sahibi olan
Allah.
harikulâde:
ola¤anüstü.
hikmet:
lâhî gaye, yüksek
bilgi.
ihata:
kuflatma.
iktidar:
güç yetirme, yapabil-