verir, ne zeval ve fenâs sana sknt verir. Kemal-i rahat-
la o misafirhanede müddet-i ikametini geçirirsin. Yoksa,
ehl-i gaflet gibi seversen, yüz defa sana söylemifliz ki, s-
kntl, ezici, bo¤ucu, fenâya mahkûm, neticesiz bir mu-
habbet içinde bo¤ulur gidersin.
flte baz mahbuplarn, Kurânn irflat etti¤i surette ol-
du¤u vakit, her birisinden yüzde ancak bir letafetini gös-
terdik; Kurânn gösterdi¤i yolda olmazsa, yüzden bir
mazarratna iflaret ettik. fiimdi, flu mahbuplarn dâr- be-
kada, âlem-i ahirette, Kurân- Hakîmin ayat- beyyina-
tyla iflaret etti¤i neticeleri iflitmek ve anlamak istersen,
iflte o çeflit meflru muhabbetlerin dâr- ahiretteki netice-
lerini, bir Mukaddime ve Dokuz flaretle, yüzden bir fay-
dasn icmalen gösterece¤iz.
Mukaddime
Cenab- Hak celîl ulûhiyetiyle, cemîl rahmetiyle, kebir
rububiyetiyle, kerîm refetiyle, azîm kudretiyle, lâtif hik-
metiyle, flu küçük insann vücudunu bu kadar havâs ve
hissiyat ile, bu derece cevarih ve cihazat ile ve muhtelif
aza ve alât ile ve mütenevvi letaif ve maneviyat ile teçhiz
ve tezyin etmifltir ki, tâ mütenevvi ve pek çok alât ile,
hadsiz enva- nimetini, aksam- ihsanatn, tabakat- rah-
metini o insana ihsas etsin, bildirsin, tattrsn, tanttrsn.
Hem, tâ bin bir esmasnn hadsiz enva- tecelliyatlarn,
insana o alât ile bildirsin, tarttrsn, sevdirsin. Ve o insan-
daki pek kesretli alât ve cihazatn her birisinin ayr ayr
SÖZLER | 1053
O
TUZ
KNC
S
ÖZ
dünya; ahiret.
ehl-i gaflet:
dünyaya dald¤ndan
dolay ahiretin farknda olmayan.
enva-i nimet:
nimet çeflitleri.
enva- tecelliyat:
Allahn tecelli-
lerinin çeflitleri.
esma:
isimler.
fenâ:
yok olma, ölümlülük.
hadsiz:
snrsz.
havas:
hasseler, duyular.
hikmet:
herkesin bilmedi¤i gizli
sebep.
hissiyat:
duygular.
icmalen:
ksaca, özetle.
ihsas:
hissettirme.
irflat:
do¤ru yolu gösterme.
kebir:
büyük.
kemal-i rahat:
tam rahat.
kerîm:
ikram ve ihsan bol olma.
kesretli:
çok fazla.
kudret:
kuvvet, iktidar.
Kurân- Hakîm:
her ayet ve su-
resinde saysz hikmet ve fayda-
lar bulunan Kurân.
lâtif:
hofl, güzel.
letafet:
hoflluk, güzellik.
letaif:
manevî duygular.
mahbup:
sevgili.
mahkûm:
hükümlü, mecbur.
maneviyat:
manaya ait.
mazarrat:
zararlar, ziyanlar.
meflru:
fleriata uygun.
muhtelif:
çeflitli.
mukaddime:
ön söz, takdim.
müddet-i ikamet:
bir yerde kal-
ma müddeti.
mütenevvi:
çeflit çeflit.
netice:
sonuç.
rahmet:
acma, merhamet etme,
flefkat gösterme.
refet:
koruma, merhamet etme.
rububiyet:
rablk; Allahn her bir
varl¤a muhtaç oldu¤u fleyleri
vermesi, onlar terbiye edip idare
ve hâkimiyeti altnda bulundur-
mas.
tabakat- rahmet:
rahmet taba-
kalar; derece ve basamaklar.
teçhiz:
donatma; gereken cihaz-
lar takma.
tezyin:
süsleme, ziynetlendirme.
ulûhiyet:
itaat ve ibadet edilme-
yi, ancak Kendisi hak eden; Ken-
disine kulluk yaplan Allah.
zeval:
sona erme, yok olma.
aksam- ihsanat:
ihsan ve lü-
tuflarn çeflitleri.
alât:
aletler.
âlem-i ahiret:
ahiret âlemi.
ayat- beyyinat:
apaçk ayet-
ler.
aza:
organlar, uzuvlar.
azîm:
büyük, yüce.
celil:
celâl sahibi, büyük, ulu.
cemîl:
güzel.
cevarih:
el, ayak gibi organ-
lar.
cihazat:
cihazlar, azalar.
dâr- ahiret:
ahiret yurdu.
dâr- beka:
bâkî ve sonsuz