kemali olan bir Zat›n rü’yeti, ne kadar mergup, meraka-
ver ve fluhudu ne derece matlûp ve ifltiyakaver oldu¤unu
k›yas edebilirsen, et.
n
án
eÉn
?p
àr
°Sp
’r
G n
h n
?r
«n
d p
G BÉ n
æo
Hu
ôn
?o
j Én
e s
Öo
Mn
h n
?s
Ño
M Én
«r
ft
ódG p
‘ Én
ær
bo
Rr
QG s
ºo
¡
s
?dn
G
1
n
?n
àn
jrD
ho
Qn
h n
?n
àn
ªr
Mn
Q p
In
ôp
N'
’r
G p
‘n
h n
är
ôn
en
G BÉ n
ªn
c
2
o
º«/
µ n
`?r
G o
º«/
? n
©r
dG n
âr
fn
G n
?s
f p
G BÉ
'
æ n
à r
ªs
? n
Y É
n
e
s
’ p
G BÉ '
æn
d
n
º r
?p
Y
n
’ n
?n
fÉ n
ër
Ñ
°o
S
/
¬p
d'
G = '
¤n
Yn
h n
Ú
/
ª n
dÉn
© r
? p
d k
án
ªr
Mn
Q o
¬n
à r
?n
°Sr
Qn
G r
øn
e '
¤n
Y r
º u
?°n
Sn
h pq
?n
°U s
ºo
¡
s
?dn
G
3
@ n
Ú/
e'
G n
Ú/
©n
ªr
Ln
G =/
¬p
Ñr
ën
°Un
h
* * *
Tembih
fiu Sözün ahirinde uzun tafsilât› uzun görme. Ehem-
miyetine nispeten k›sad›r; daha uzun ister.
Bütün Sözlerde konuflan ben de¤ilim. Belki, iflarat-›
Kur’âniye nam›na hakikattir. Hakikat ise hak söyler,
do¤ru konuflur. E¤er yanl›fl bir fley gördünüz; muhakkak
biliniz ki, haberim olmadan fikrim kar›flm›fl, kar›flt›rm›fl,
yanl›fl etmifl.
SÖZLER | 1061
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
ahir:
son.
ahiret:
k›yametten sonra kurula-
cak olan âlem.
Âl ve Ashab›:
sülâlesi ve dostlar›.
âlem:
dünya, cihan.
âmin:
“Yâ Rabbi! Öyle olsun, ka-
bul eyle!”
cemal:
güzellik.
ehemmiyet:
önemli olma, de¤er-
lilik.
ehl-i fluhut:
hakikatleri keflfeden
ve gören.
fevk:
üst.
hadis:
Hz. Peygamberin sözü.
hakikat:
gerçek.
hafliye:
dipnot.
hikmet:
‹lâhî gaye, yüksek bilgi.
hüsnücemal:
güzellik
istikamet:
do¤ruluk.
iflarat-› Kur’âniye:
Kur’ân’›n ifla-
retleri.
ifltiyakaver:
çok istekli, fliddetli
arzulu.
kemal:
olgunluk, mükemmellik.
k›yas:
karfl›laflt›rma.
lezaiz-i Cennet:
Cennetin lezzet-
leri.
matlûp:
istenilen.
merakaver:
merakland›rc›.
mergup:
istenen, be¤enilen.
muhakkak:
flüphesiz.
nispeten:
nispetle, k›yaslayarak,
oranla.
noksan:
eksiklik.
rahmet:
esirgeme, ba¤›fllama,
ac›ma, merhamet etme, flefkat
gösterme.
resul:
peygamber.
rü’yet:
görme.
r›z›k:
yiyecek, içecek fley.
salât:
Muhammed’e, Ashab›na,
Ailesine Allah’›n rahmet ve ma¤-
firetini, meleklerin isti¤far›n› ve
mü’minlerin dualar›n› dileme.
fluhut:
müflahede etme, görme.
tafsilât:
aç›klamalar.
tembih:
uyarma, ikaz.
tenzih:
Allah’› her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
Zat:
azamet ve ululuk sahibi Al-
lah.
1.
Allah’›m! Bizi, dünyada Senin sevgin ve bizi Sana ve Senin emretti¤in gibi istikametli olma-
ya yaklaflt›racak fleylerin sevgisiyle, ahirette ise rahmetin ve cemalini bize göstermeke r›z›k-
land›r.
2.
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize ö¤retti¤inden baflka bizim hiçbir bilgi-
miz yoktur. Sen her fleyi hakk›yla bilir, her ifli hikmetle yapars›n. (Bakara Suresi: 32.)
3.
Allah’›m, âlemlere rahmet olarak gönderdi¤in Resulüne, onun bütün Âl ve Ashab›na salât
ve selâm eyle. Âmin.