Sözler - page 1054

hizmeti, ubudiyeti oldu¤u gibi, ayr› ayr› lezzeti, elemi, va-
zifesi ve mükâfat› vard›r.
Meselâ, göz suretlerdeki güzelliklerini ve âlem-i mub-
s›ratta güzel mu’cizat-› kudretin enva›n› temafla eder. Va-
zifesi, nazar-› ibretle Sâniine flükrand›r. Nazara mahsus
lezzet ve elem malûmdur, tarife hacet yok.
Meselâ, kulak sedalar›n envalar›n›, lâtif na¤melerini ve
mesmuat âleminde Cenab-› Hakk›n letaif-i rahmetini his-
seder. Ayr› bir ubudiyet, ayr› bir lezzet, ayr› da bir mükâ-
fat› var.
Meselâ, kuvve-i flamme kokular taifesindeki letaif-i
rahmeti hisseder. Kendine mahsus bir vazife-i flükraniye-
si, bir lezzeti vard›r. Elbette, mükâfat› dahi vard›r. Mese-
lâ, dildeki kuvve-i zaika bütün mat’umat›n ezvak›n› anla-
makla, gayet mütenevvi bir flükr-ü manevî ile vazife gö-
rür.
Ve hakeza, bütün cihazat-› insaniyenin ve kalp ve ak›l
ve ruh gibi büyük ve mühim letaifin böyle ayr› ayr› vazi-
feleri, lezzetleri ve elemleri vard›r.
‹flte, Cenab-› Hak ve Hakîm-i Mutlak, bu insanda istih-
dam etti¤i bu cihazat›n, elbette her birerlerine lây›k üc-
retlerini verecektir. O müteaddit enva-› muhabbetin sab›-
kan beyan edilen dünyadaki muaccel neticelerini herkes
vicdan ile hisseder. Ve bir hads-i sad›k ile ispat edilir. Ahi-
retteki neticeleri ise, kat’iyen vücutlar› ve tahakkuklar›,
icmalen Onuncu Sözün on iki hakikat-i kàt›a-i sat›as›yla
ahiret:
k›yametten sonra kurula-
cak olan âlem.
âlem:
dünya.
âlem-i mubs›rat:
görünen varl›k-
lar âlemi.
beyan:
anlatma, izah.
cihazat:
cihazlar, azalar.
cihazat-› insaniye:
insandaki
maddî manevî organlar.
elem:
dert, üzüntü.
enva:
çeflitler.
enva-› muhabbet:
muhabbet çe-
flitleri.
ezvak:
tatlar, zevkler.
gayet:
çok, son derece.
hacet:
ihtiyaç.
hads-i sad›k:
tam ve do¤ru idrak
etme.
hakeza:
böylece.
hakikat-i kàt›a-i sat›a:
parlak ve
kesin hakikat.
Hakîm-i Mutlak:
sonsuz hikmet
sahibi olan Allah.
hizmet:
ifl yapmak, çal›flmak.
hissetmek:
anlama, sezme.
icmalen:
k›saca, özetle.
ispat:
bir fleyi delil göstererek ka-
n›tlamak.
istihdam:
hizmette kullanma.
kat’iyen:
kesin olarak.
kuvve-i flamme:
koklama duy-
gusu.
kuvve-i zaika:
tat alma duygusu.
lâtif:
hofl, güzel.
lây›k:
uygun, münasip.
letaif:
manevî duygular.
letaif-i rahmet:
rahmetinin gü-
zellikleri, hofllu¤u, inceli¤i.
mahsus:
has, özel.
malûm:
bilinen.
mat’umat:
yenecek fleyler.
mesmuat:
iflitilen fleyler.
muaccel:
acele olunmufl, peflin.
mu’cizat-i kudret:
kudret mu’ci-
zeleri.
mühim:
önemli.
mükâfat:
ödül.
müteaddit:
çeflitli.
mütenevvi:
çeflitli.
na¤me:
güzel ses.
nazar:
bak›fl.
nazar-› ibret:
ibret al›nacak ba-
k›fl.
netice:
sonuç.
sab›kan:
geçmifl, az önce
geçti¤i gibi.
Sâni:
her fleyi sanatl› olarak
yaratan Allah.
seda:
ses.
suret:
biçim, tarz.
flükran:
teflekkür etme, min-
nettarl›k.
flükr-ü manevî:
insan›n ken-
disine verilen duygu ve or-
ganlar› Cenab-› Hakk›n istedi-
¤i tarzda kullanmas›.
tahakkuk:
gerçekleflme.
taife:
k›s›m.
temafla:
bak›p seyretme.
ubudiyet:
kulluk.
vazife:
görev.
vazife-i flükraniye:
flükür va-
zifesi.
vicdan:
hayr› flerden ay›rt et-
meye yard›mc› olan ahlâkî
duygu.
1054 | SÖZLER
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,1044,1045,1046,1047,1048,1049,1050,1051,1052,1053 1055,1056,1057,1058,1059,1060,1061,1062,1063,1064,...1482
Powered by FlippingBook