Sözler - page 1044

‹flte, bütün tadat etti¤imiz muhabbetler, e¤er bu suret-
le olsa, hem elemsiz bir lezzet verir, hem bir cihette ze-
valsiz bir visaldir, hem muhabbet-i ‹lâhiyeyi ziyadelefltirir,
hem meflru bir muhabbettir, hem ayn-› lezzet bir flükür-
dür, hem ayn-› muhabbet bir fikirdir.
Meselâ, nas›l ki bir padiflah-› âlî,
(HAfi‹YE)
sana bir elma-
y› ihsan etse, o elmaya iki muhabbet ve onda iki lezzet
var:
Biri: Elma, elma oldu¤u için sevilir. Ve elmaya mahsus
ve elma kadar bir lezzet var. fiu muhabbet padiflaha ait
de¤il. Belki, huzurunda o elmay› a¤z›na at›p yiyen adam,
padiflah› de¤il, elmay› sever ve nefsine muhabbet eder.
Bazen olur ki, padiflah, o nefisperverâne olan muhabbe-
ti be¤enmez, ondan nefret eder. Hem, elma lezzeti dahi
cüz’îdir, hem zeval bulur; elmay› yedikten sonra o lezzet
dahi gider, bir teessüf kal›r.
‹kinci muhabbet ise, elma içindeki, elma ile gösterilen
iltifatat-› flahanedir. Güya, o elma iltifat-› flahanenin nu-
munesi ve mücessemidir diye bafl›na koyan adam, padi-
flah› sevdi¤ini izhar eder. Hem, iltifat›n g›laf› olan o mey-
vede öyle bir lezzet var ki, bin elma lezzetinin fevkinde-
dir. ‹flte flu lezzet, ayn-› flükrand›r; flu muhabbet, padifla-
ha karfl› hürmetli bir muhabbettir.
Aynen onun gibi, bütün nimetlere ve meyvelere, zat-
lar› için muhabbet edilse, yaln›z maddî lezzetleriyle gafi-
lâne telezzüz etse, o muhabbet nefsanîdir; o lezzetler de
afliret:
kabile.
ayn-› lezzet:
lezzetin tâ kendisi.
ayn-› muhabbet:
muhabbetin tâ
kendisi.
ayn-› flükran:
flükrün kendisi.
cihet:
yön.
cüz’î:
küçük.
elem:
üzüntü, tasa.
fevkinde:
üstünde.
gafilâne:
iyi düflünmeden.
g›laf:
k›l›f.
güya:
sanki.
hafliye:
dipnot.
huzur:
kat, hürmet edilmesi ge-
reken büyük kimselerin yan›.
hürmet:
haysiyet, fleref, sayg›.
ihsan:
ba¤›fllama, ikram etme.
iltifat:
teveccüh etme, iyilik et-
me.
iltifatat-› flahane:
padiflaha yak›-
fl›r iltifatlar.
izhar:
a盤a vurma, gösterme.
lezzet:
tat.
mahsus:
has, özel.
meflru:
fleriata uygun.
muhabbet:
sevgi.
muhabbet-i ‹lâhiye:
Allah sevgi-
si.
mücessem:
cisimleflmifl.
nefis:
insanda flehvet, gazap,
fazilet gibi fleylerin kayna¤›.
nefisperverâne:
nefsini çok
severek.
nefret:
tiksinme.
nefsanî:
nefsin arzular›na ait.
nimet:
lütuf, ihsan, ba¤›fl.
numune:
örnek.
padiflah:
sultan.
padiflah-› âlî:
yüce hüküm-
dar.
reis:
baflkan.
suret:
biçim, görünüfl.
flükür:
hoflnutluk, minnettar-
l›k.
tadat:
sayma.
teessüf:
üzülme.
telezzüz:
lezzet alma.
vaziyet:
durum.
visal:
kavuflma.
zat:
kendi.
zeval:
sona erme, yok olma.
ziyade:
artma, ço¤alma.
1044 | SÖZLER
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
HAfi‹YE:
Bir zaman iki afliret reisi bir padiflah›n huzuruna girmifller, ya-
z›lan ayn› vaziyette bulunmufllar.
1...,1034,1035,1036,1037,1038,1039,1040,1041,1042,1043 1045,1046,1047,1048,1049,1050,1051,1052,1053,1054,...1482
Powered by FlippingBook