flte, bütün tadat etti¤imiz muhabbetler, e¤er bu suret-
le olsa, hem elemsiz bir lezzet verir, hem bir cihette ze-
valsiz bir visaldir, hem muhabbet-i lâhiyeyi ziyadelefltirir,
hem meflru bir muhabbettir, hem ayn- lezzet bir flükür-
dür, hem ayn- muhabbet bir fikirdir.
Meselâ, nasl ki bir padiflah- âlî,
(HAfiYE)
sana bir elma-
y ihsan etse, o elmaya iki muhabbet ve onda iki lezzet
var:
Biri: Elma, elma oldu¤u için sevilir. Ve elmaya mahsus
ve elma kadar bir lezzet var. fiu muhabbet padiflaha ait
de¤il. Belki, huzurunda o elmay a¤zna atp yiyen adam,
padiflah de¤il, elmay sever ve nefsine muhabbet eder.
Bazen olur ki, padiflah, o nefisperverâne olan muhabbe-
ti be¤enmez, ondan nefret eder. Hem, elma lezzeti dahi
cüzîdir, hem zeval bulur; elmay yedikten sonra o lezzet
dahi gider, bir teessüf kalr.
kinci muhabbet ise, elma içindeki, elma ile gösterilen
iltifatat- flahanedir. Güya, o elma iltifat- flahanenin nu-
munesi ve mücessemidir diye baflna koyan adam, padi-
flah sevdi¤ini izhar eder. Hem, iltifatn glaf olan o mey-
vede öyle bir lezzet var ki, bin elma lezzetinin fevkinde-
dir. flte flu lezzet, ayn- flükrandr; flu muhabbet, padifla-
ha karfl hürmetli bir muhabbettir.
Aynen onun gibi, bütün nimetlere ve meyvelere, zat-
lar için muhabbet edilse, yalnz maddî lezzetleriyle gafi-
lâne telezzüz etse, o muhabbet nefsanîdir; o lezzetler de
afliret:
kabile.
ayn- lezzet:
lezzetin tâ kendisi.
ayn- muhabbet:
muhabbetin tâ
kendisi.
ayn- flükran:
flükrün kendisi.
cihet:
yön.
cüzî:
küçük.
elem:
üzüntü, tasa.
fevkinde:
üstünde.
gafilâne:
iyi düflünmeden.
glaf:
klf.
güya:
sanki.
hafliye:
dipnot.
huzur:
kat, hürmet edilmesi ge-
reken büyük kimselerin yan.
hürmet:
haysiyet, fleref, sayg.
ihsan:
ba¤fllama, ikram etme.
iltifat:
teveccüh etme, iyilik et-
me.
iltifatat- flahane:
padiflaha yak-
flr iltifatlar.
izhar:
aç¤a vurma, gösterme.
lezzet:
tat.
mahsus:
has, özel.
meflru:
fleriata uygun.
muhabbet:
sevgi.
muhabbet-i lâhiye:
Allah sevgi-
si.
mücessem:
cisimleflmifl.
nefis:
insanda flehvet, gazap,
fazilet gibi fleylerin kayna¤.
nefisperverâne:
nefsini çok
severek.
nefret:
tiksinme.
nefsanî:
nefsin arzularna ait.
nimet:
lütuf, ihsan, ba¤fl.
numune:
örnek.
padiflah:
sultan.
padiflah- âlî:
yüce hüküm-
dar.
reis:
baflkan.
suret:
biçim, görünüfl.
flükür:
hoflnutluk, minnettar-
lk.
tadat:
sayma.
teessüf:
üzülme.
telezzüz:
lezzet alma.
vaziyet:
durum.
visal:
kavuflma.
zat:
kendi.
zeval:
sona erme, yok olma.
ziyade:
artma, ço¤alma.
1044 | SÖZLER
O
TUZ
KNC
S
ÖZ
HAfiYE:
Bir zaman iki afliret reisi bir padiflahn huzuruna girmifller, ya-
zlan ayn vaziyette bulunmufllar.