Sözler - page 1034

bütün evvelki yoldaki zulümat› da¤›t›r, bütün dalâlet ve
helâket kap›lar›n› kapat›r. fiöyle ki:
‹nsan›n zaaf ve aczini ve fakr ve ihtiyac›n›, bir Kadîr-i
Rahîm’e tevekkül ile tedavi eder. Hayat ve vücudun yü-
künü, Onun kudretine, rahmetine teslim edip, kendine
yüklemeyip, belki kendisi o hayat›na ve nefsine biner
hükmünde bir rahat makam bulur. Kendisinin nat›k bir
hayvan de¤il, belki hakikî bir insan ve makbul bir misa-
fir-i Rahman oldu¤unu bildirir. Dünyay› bir misafirhane-i
Rahman oldu¤unu göstermekle ve dünyadaki mevcudat
ise, esma-i ‹lâhiyenin âyineleri olduklar›n› ve masnuat›
ise, her vakit tazelenen mektubat-› Samedâniye oldukla-
r›n› bildirmekle, insan›n fenâ-i dünyadan ve zeval-i eflya-
dan ve hubb-u fâniyattan gelen yaralar›n› güzelce tedavi
eder ve evham›n zulümat›ndan kurtar›r.
Hem, mevt ve eceli âlem-i berzaha giden ve âlem-i be-
kada olan ahbaplara visal ve mülâkat mukaddimesi ola-
rak gösterir. Ehl-i dalâletin nazar›nda bütün ahbab›ndan
bir firak-› ebedî telâkki etti¤i ölüm yaralar›n› böylece te-
davi eder. Ve o firak, ayn-› lika oldu¤unu ispat eder.
Hem, kabrin âlem-i rahmete ve dâr-› saadete ve ba¤is-
tan-› Cinana ve nuristan-› Rahman’a aç›lan bir kap› ol-
du¤unu ispat etmekle, beflerin en müthifl korkusunu iza-
le edip, en elîm ve kasavetli ve s›k›nt›l› olan berzah seya-
hatini, en leziz ve ünsiyetli ve ferahl› bir seyahat oldu¤u-
nu gösterir. Kabir ile ejderha a¤z›n› kapat›r, güzel bir
bahçeye kap› açar. Yani, kabir ejderha a¤z› olmad›¤›n›,
acz:
zay›fl›k, güçsüzlük.
ahbap:
dostlar.
âlem-i beka:
sonsuzluk âlemi,
ahiret.
âlem-i berzah:
ruhlar›n k›yamete
kadar kalacaklar› âlem; kabir âle-
mi.
âlem-i rahmet:
rahmet dünyas›.
âyine:
ayna.
ayn-› lika:
gerçek kavuflma.
ba¤istan-› cinan:
Cennet ba¤lar›,
bahçeleri.
berzah:
ruhlar›n k›yamete kadar
bekleyece¤i, dünya ile ahiret ara-
s›ndaki yer.
befler:
insanl›k.
dalâlet:
iman ve ‹slâmiyetten ay-
r›lmak, azmak.
dâr-› saadet:
mutluluk yeri.
ecel:
Allah taraf›ndan takdir edi-
len ölüm vakti.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli, azg›n
ve sapk›n kimseler.
ejderha:
korkunç ve hayalî bir
hayvan.
elîm:
çok ac› verici, ac›kl›.
esma-i ‹lâhiye:
Allah’›n isimleri.
evham:
vehimler, zanlar.
evvelki:
önceki.
fakr:
fakirlik.
fenâ-i dünya:
dünyan›n fânî, ge-
çici yönü.
ferah:
rahat, iç aç›c›.
firak:
ayr›l›k.
firak-i ebedî:
ebedî, sonsuz ayr›-
l›k.
hakikî:
gerçek.
helâket:
y›k›lma, mahvolma.
hubb-u fâniyat:
gelip geçici fley-
leri sevmek.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
izale:
giderme, ortadan kald›rma.
kabir:
mezar.
Kadîr-i Rahîm:
çok merhametli
olan ve her fleye gücü yeten, Al-
lah.
kasavet:
gam, keder, kayg›.
kudret:
kuvvet, iktidar.
makam:
durak, yer.
makbul:
kabul edilmifl , geçerli.
masnuat:
sanatla yap›lm›fl fleyler.
mektubat-› Samedâniye:
Cenab-
› Hakk›n isim ve s›fatlar›n› anla-
tan, Allah’›n birli¤ini gösteren var-
l›klar.
mevcudat:
var olan her fley,
mahlûklar.
mevt:
ölüm.
misafirhane-i Rahman:
Cenab-›
Hakk›n bir misafirhanesi fleklinde
nimetlerle donat›lan flu dünya
hayat›, her türlü r›zk› veren
Allah’›n misafiri.
mukaddime:
bafllangݍ.
mülâkat:
buluflma, görüflme.
nat›k:
konuflan.
nazar:
bak›fl, itibar.
nefis:
flehvet, gazap, fazilet
gibi fleylerin kayna¤›.
nuristan-› Rahman:
her varl›-
¤›n r›zk›n ummad›¤› yerden
veren Cenab-› Hakk›n ayd›nl›k
âlemi.
rahmet:
ac›ma, merhamet
etme, ba¤›fllama.
telâkki:
kabul etme, anlama.
tevekkül:
Allah’a dayanma
ve güvenme.
ünsiyet:
al›flkanl›k.
visal:
kavuflma.
zaaf:
zay›fl›k, kuvvetsizlik.
zeval-i eflya:
eflyan›n, fleyle-
rin yok olmas›.
zulümat:
karanl›klar.
1034 | SÖZLER
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,1024,1025,1026,1027,1028,1029,1030,1031,1032,1033 1035,1036,1037,1038,1039,1040,1041,1042,1043,1044,...1482
Powered by FlippingBook