Sözler - page 1030

kederli bir fânî hayvan hükmünde olup, bütün sevdi¤i ve
alâka peyda etti¤i bütün eflyadan mütemadiyen firak ele-
mini çeke çeke, nihayette bakî kalan bütün ahbab›n› bir
firak-› elîm içinde b›rak›p, kabrin zulümat›na yaln›z ola-
rak gider. Hem, müddet-i hayat›nda gayet cüz’î bir ihti-
yar ve küçük bir iktidar ve k›sac›k bir hayat ve az bir
ömür ve sönük bir fikir ile nihayetsiz elemler ile ve emel-
ler ile faydas›z çarp›fl›r. Ve hadsiz arzular›n ve makas›d›n
tahsiline semeresiz boflu bofluna çal›fl›r. Hem, kendi vü-
cudunu yükleyemedi¤i hâlde, koca dünya yükünü bîçare
beline ve kafas›na yüklenir. Daha Cehenneme gitmeden
Cehennem azab›n› çeker.
Evet, flu elîm elemi ve dehfletli manevî azab› hissetme-
mek için, ehl-i dalâlet, iptal-i his nev’inden, gaflet sar-
hofllu¤uyla muvakkaten hissetmez. Fakat, hissedece¤i
zaman, yani kabre yak›n oldu¤u vakit birden hisseder.
Çünkü, Cenab-› Hakka hakikî abd olmazsa, kendi kendi-
ne malik zannedecek. Hâlbuki, o cüz’î ihtiyar, o küçük
iktidar› ile flu f›rt›nal› dünyada vücudunu idare edemiyor.
Hayat›na muz›r mikroptan tut, tâ zelzeleye kadar binler
taife düflmanlar›, hayat›na karfl› tehacüm vaziyetinde gö-
rür. Elîm bir korku dehfleti içinde, her vakit kendine müt-
hifl görünen kabir kap›s›na bak›yor.
Hem, bu vaziyette iken, insaniyet itibar›yla, nev-i insa-
nî ile ve dünya ile alâkadar oldu¤u hâlde, dünyay› ve in-
san› bir Hakîm, Alîm, Kadîr, Rahîm, Kerîm bir Zat›n ta-
sarrufunda tasavvur etmedi¤i ve onlar› tesadüf ve tabiata
havale etti¤i için, dünyan›n ehvali ve insan›n ahvali onu
abd:
kul.
ahbap:
dostlar.
ahval:
hâller.
alâka:
iliflki, ba¤.
alâkadar:
ilgili, münasebetli.
Alîm:
her fleyi hakk›yla bilen Al-
lah.
arzu:
istek, heves.
azap:
ceza, iflkence.
bâkî:
sürekli ve kal›c› olan.
bîçare:
çaresiz.
cüz’î ihtiyar:
insana Cenab-› Hak
taraf›ndan verilen az bir arzu ser-
bestli¤i, irade, seçme.
cüz’î:
küçük.
dehfletli:
korkunç.
ehl-i dalâlet:
dalâlet ehli; azg›n
ve sapk›n kimseler.
ehval:
korkular.
elem:
üzüntü, tasa.
elîm:
çok ac› verici, ac›kl›.
emel:
ümit, arzu.
fânî:
ölümlü, geçici.
fikir:
düflünce.
firak:
ayr›l›k.
firak-› elîm:
ac›kl› ayr›l›k.
gaflet:
Allah’tan uzaklafl›p nefsi-
nin arzular›na dalma.
gayet:
çok, son derece.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hakikî:
gerçek.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, hikmet
sahibi Allah.
havale:
gönderme.
hayat:
yaflam.
hissetmek:
alg›lamak.
hükmünde:
de¤erinde.
idare:
çevirme, yönetme.
ihtiyar:
tercih, irade.
iktidar:
güç, irade
insaniyet:
insanl›k.
insaniyet:
insanl›k.
iptal-i his:
duygular› iptal etme,
uyuflturma.
kabir:
mezar.
Kadîr:
kudret sahibi olan ve her
fleye gücü yeten Allah.
keder:
tasa, hüzün.
Kerîm:
ikram ve ihsan› bol olan
Allah.
makas›d:
maksatlar, gayeler.
malik:
sahip.
manevî:
mana ile ilgili.
muvakkaten:
geçici olarak.
muz›r:
zararl›.
müddet-i hayat:
yaflam süresi.
mütemadiyen:
devaml› olarak.
müthifl:
dehflet, korkunç.
nev:
tür, çeflit.
nev-i insanî:
insan cinsi.
nihayet:
sonuç.
nihayetsiz:
sonsuz.
peyda:
meydana gelme, ol-
ma.
Rahîm:
sonsuz merhamet sa-
hibi olan Allah.
semere:
meyve, netice.
tabiat:
maddî âlem.
tahsil:
elde etme.
taife:
bölük, güruh.
tasarruf:
güzel idare etme.
tasavvur:
bir fleyi tahayyül
etme, düflünme.
tehacüm:
hücum etme.
vaziyet:
durum.
vücut:
varl›k, beden.
Zat:
azamet ve ululuk sahibi
Allah.
zelzele:
yer sars›nt›s›.
zulümat:
karanl›klar.
1030 | SÖZLER
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,1020,1021,1022,1023,1024,1025,1026,1027,1028,1029 1031,1032,1033,1034,1035,1036,1037,1038,1039,1040,...1482
Powered by FlippingBook