Sözler - page 1022

Elbette flu tahsin ve tenvir manas›n› çal›flt›ran, lütuf ve
kerem manas›d›r. Evet, o iki mana, onda o derece hük-
meder ki, âdeta, o çiçek bir lütf-u mücessem, o heykel
bir kerem-i mütecessittir.
fiimdi, bu mana-i kerem ve lütfu çal›flt›ran ve tahrik
eden, teveddüt ve tearrüf manalar›d›r. Yani, kendini hü-
neri ile tan›tt›rmak ve halka kendini sevdirmek manalar›
arkada hükmediyor. Bu tan›tt›rmak ve sevdirmek, elbet-
te meyl-i merhamet ve irade-i nimetten geliyor.
Madem rahmet ve irade-i nimet, arkada hükmediyor;
öyle ise, o heykeli, nimetin enva›yla dolduracak, tezyin
edecek, o çiçe¤in suretini de bir hediyeye takacak.
‹flte, o heykelin ellerini, kuca¤›n› ve ceplerini k›ymet-
tar nimetler ile doldurdu ve o çiçek suretini de bir mü-
cevherata takt›. Demek bu rahmet ve irade-i nimeti ça-
l›flt›ran, terahhum ve tahannündür. Yani, ac›mak ve flef-
kat etmek manas›, rahmet ve nimeti tahrik ediyor.
Ve o müsta¤ni ve hiç kimseye ihtiyac› olmayan zatta
olan terahhum ve tahannün manas›n› tahrik eden ve iz-
hara sevk eden, elbette o zattaki manevî cemal ve ke-
maldir ki; tezahür etmek isterler. Ve o cemalin en flirin
cüz’ü olan muhabbet ve en tatl› k›sm› olan rahmet ise,
sanat âyinesiyle görünmek ve müfltaklar›n gözleriyle
kendilerini görmek isterler. Yani, cemal ve kemal—çün-
kü bizzat sevilirler—her fleyden ziyade kendi kendini se-
verler. Hem hüsündür, hem aflkt›rlar. Hüsün ve aflk›n it-
tihad› bu noktadand›r. Cemal, madem kendini sever;
kendini âyinelerde görmek ister. ‹flte heykele konulan ve
âdeta:
sanki.
âyine:
ayna.
bizzat:
zat›nda.
cemal:
iç ve d›fl güzellik.
cüz’:
parça.
enva:
çeflitler.
hükmetmek:
de¤er katmak,
emir yerine geçmek.
hüner:
ustal›k, maharet.
hüsün:
güzellik.
irade-i nimet:
nimetlendirme is-
te¤i.
ittihat:
birleflme.
izhar:
a盤a vurma.
kemal:
yetkinlik, taml›k, mükem-
mellik.
kerem:
cömertlik, lütuf, ihsan.
kerem-i mütecessit:
vücut pey-
da eden ihsan ve lütuf.
k›ymettar:
k›ymetli.
lütf-u mücessem:
cisimleflmifl
güzellik.
lütuf:
hoflluk, güzellik.
mana:
anlam.
mana-i kerem:
iyilik etmenin, ik-
ram etmenin anlam›.
manevî:
manaya ait.
meyl-i merhamet:
ac›ma hissi.
mücevherat:
mücevherler.
müsta¤ni:
minnetsiz, muhtaç bu-
lunmayan.
müfltak:
ifltiyakl›, arzulu.
nimet:
lütuf, ihsan, ba¤›fl.
nokta:
husus.
rahmet:
merhamet etme, ba-
¤›fllama, flefkat gösterme.
sevk:
yönlendirme.
suret:
biçim, görünüfl.
flefkat:
ac›yarak, içten ve kar-
fl›l›ks›z merhamet.
tahannün:
flefkat etme.
tahrik:
harekete geçirme.
tahsin:
süsleme, güzellefltir-
me.
tearrüf:
karfl›l›kl› anlaflma, ta-
n›flma.
tenvir:
nurland›rma.
terahhum:
merhamet etme,
ac›ma.
teveddüt:
sevgi gösterme,
dostluk.
tezahür:
ortaya ç›kma, gö-
rünme.
tezyin:
süsleme, ziynetlendir-
me.
Zat:
azamet ve ululuk sahibi
Allah.
ziyade:
çok, fazla.
1022 | SÖZLER
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,1012,1013,1014,1015,1016,1017,1018,1019,1020,1021 1023,1024,1025,1026,1027,1028,1029,1030,1031,1032,...1482
Powered by FlippingBook