Sonra, o lütuf ve keremi flu cilveye sevk eden, elbette
teveddüt ve tearrüftür, yani Kendini zîhayata sevdirmek
ve zîfluura bildirmek flenleridir ki,
Lâtif, Kerîm
isimleri-
nin arkalarnda
Vedûd
ve
Maruf
isimlerini okutuyor ve
masnuun lisan- hâlinden iflitiliyor.
Sonra, o müzeyyen mevcudu, o güzel mahlûku leziz
meyveler, sevimli neticelerle süslendirip, ziynetten nime-
te, lütuftan rahmete çevirir,
Münim
ve
Rahîm
ismini
okutturur ve zahirî perdeler arkasnda o iki ismin cilvesi-
ni gösterir.
Sonra, bu
Rahîm
ve
Kerîm
i, Müsta¤ni-i Aleltlak olan
Zatta bu cilveye sevk eden, elbette bir terahhum, tahan-
nün flenleridir ki; ism-i
Hannan
ve
Rahman
okutturu-
yor ve gösteriyor.
fiu terahhum, tahannün manalarn cilveye sevk eden,
elbette bir cemal ve kemal-i zatîdir ki, tezahür etmek is-
ter.
Cemîl
ismini ve Cemîl isminde münderiç olan
Vedûd
ve
Rahîm
isimlerini okutturuyor. Çünkü cemal bizzat se-
vilir. Zîcemal ve cemal, kendi kendini sever. Hem hüsün-
dür, hem muhabbettir. Kemal dahi bizzat mahbuptur, se-
bepsiz olarak sevilir; hem muhiptir, hem mahbuptur.
Madem nihayetsiz derece-i kemalde bir cemal ve niha-
yetsiz derece-i cemalde bir kemal, nihayet derecede se-
vilir, muhabbete ve aflka lâyktr; elbette, âyinelerde ve
âyinelerin kabiliyetlerine göre lemaatn ve cilvelerini
görmek ve göstermekle tezahür etmek ister.
âyine:
ayna.
bizzat:
kendisi, zatnda.
cemal:
Cenab- Hakkn lütuf ve
ihsan ile tecellisi.
cemal:
iç ve dfl güzellik.
Cemîl:
güzellik sahibi Allah.
cilve:
güzel ve hofl bir biçimde
görünme, tecelli.
derece-i cemal:
güzellik derecesi.
derece-i kemal:
yücelik ve mü-
kemmellik derecesi.
hüsün:
güzellik.
ism-i Hannan:
çok merhametli
olan Allahn Hannan ismi.
kabiliyet:
istidat, yetenek.
kemal:
yetkinlik, tamlk, mükem-
mellik.
kemal-i zatî:
zatnn lâzm olan
ve ondan hiç ayrlmayan kusur-
suz kemal.
kerem:
cömertlik, lütuf, ihsan.
Kerîm:
ikram ve ihsan bol olan
Allah.
lâtif:
hofl, güzel, tatl, flirin.
lâyk:
uygun, yakflr.
lemaat:
lemalar, parltlar.
lisan- hâl:
bir fleyin duruflu ve
görünüflü ile bir mana ifade et-
mesi.
lütuf:
hoflluk, güzellik.
mahbup:
sevilen.
mahlûk:
yaratlmfl.
mana:
anlam.
Maruf:
bütün yaratlmfllar tara-
fndan bilinen ve tannan Allah.
masnu:
sanatla yaplmfl.
mevcut:
varlk.
muhip:
seven.
münderiç:
içinde bulunduran.
Münim:
nimet veren.
Müsta¤ni-i Aleltlak:
her cihette
zengin olan hiçbir fleye muhtaç
olmayan Allah.
müzeyyen:
ziynetlendirilmifl,
süslenmifl.
netice:
sonuç.
nihayet:
son derece.
nihayetsiz:
sonsuz.
nimet:
lütuf, ihsan, ba¤fl.
perde:
örtü.
Rahîm:
sonsuz merhamet sahibi
olan Allah.
Rahman:
rahmeti bütün herkese
yaylan ve bütün yaratlmfllarn
rzklarn ve geçim flekillerini
içine alan rahmetin sahibi Al-
lah.
rahmet:
merhamet etme, ba-
¤fllama, flefkat gösterme.
flen:
hâl, ifl.
tahannün:
flefkat etme.
tearrüf:
karfllkl anlaflma, ta-
nflma.
terahhum:
merhamet etme,
acma.
teveddüt:
sevgi gösterme.
tezahür:
zuhur etme, görün-
me.
Vedûd:
çok flefkatli olan ve
çok sevgi beslenen, seven ve
sevilen Allah.
zahirî:
görünen.
Zat:
azamet ve ululuk sahibi
Allah.
zîcemal:
güzellik sahibi.
zîhayat:
hayat sahibi.
zîfluur:
fluur sahibi.
ziynet:
süs.
1024 | SÖZLER
O
TUZ
KNC
S
ÖZ