Sözler - page 1018

kemalât-› ‹lâhiyeye medar ve hüccet, onu gösteriyorsun
ve âfl›kane ondan bahsediyorsun.”
E l c ev ap :
Dünyan›n üç yüzü var.
Birinci yüzü
, Cenab-› Hakk›n esmas›na bakar; onlar›n
nukuflunu gösterir, mana-i harfiyle, onlara âyinedarl›k
eder. Dünyan›n flu yüzü, hadsiz mektubat-› Samedâniye-
dir. Bu yüzü gayet güzeldir; nefrete de¤il, aflka lây›kt›r.
‹kinci yüzü
, ahirete bakar; ahiretin tarlas›d›r, Cennetin
mezraas›d›r, rahmetin mezheresidir. fiu yüzü dahi, evvel-
ki yüzü gibi güzeldir; tahkire de¤il, muhabbete lây›kt›r.
Üçüncü yüzü
, insan›n hevesat›na bakan ve gaflet per-
desi olan ve ehl-i dünyan›n mel’abe-i hevesat› olan yüz-
dür. fiu yüz çirkindir. Çünkü fânîdir, zaildir, elemlidir, al-
dat›r. ‹flte, hadiste varit olan tahkir ve ehl-i hakikatin et-
ti¤i nefret, bu yüzdedir.
Kur’ân-› Hakîm’in kâinattan ve mevcudattan ehemmi-
yetkârâne, istihsankârâne bahsi ise, evvelki iki yüze ba-
kar. Sahabelerin ve sair ehlullah›n mergup dünyalar›, ev-
velki iki yüzdedir.
fiimdi, dünyay› tahkir edenler dört s›n›ft›r.
Birincisi
, ehl-i marifettir ki, Cenab-› Hakk›n marifeti-
ne ve muhabbet ve ibadetine set çekti¤i için tahkir eder.
‹kincisi
, ehl-i ahirettir ki; ya dünyan›n zarurî iflleri
onlar› amel-i uhrevîden menetti¤i için, veyahut fluhut
derecesinde iman ile Cennetin kemalât ve mehasinine
ahiret:
k›yametten sonra kurula-
cak olan âlem.
amel-i uhrevî:
ahirete ait fiil.
âfl›kane:
âfl›kça, âfl›k gibi.
âyinedar:
ayna tutan.
Cenab-› Hak:
Allah.
ehemmiyetkârâne:
pek çok
önem verircesine.
ehl-i ahiret:
ahiretini düflünenler.
ehl-i dünya:
dünyaya ba¤l›.
ehl-i hakikat:
hakikati arzula-
yanlar, Allah adam›.
ehl-i marifet:
bilgi ve irfan sahibi
kimseler.
ehlullah:
Allah dostu.
elcevap:
cevap olarak.
elem:
üzüntü, tasa.
esma:
isimler.
evvelki:
önceki.
fânî:
ölümlü, geçici.
gaflet perdesi:
nefsine uyma ve
Allah’a ve ahirete unutma.
gayet:
çok, son derece.
hadis:
Hz. Peygamberin sözü.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hevesat:
hevesler.
hüccet:
delil.
ibadet:
Allah’a karfl› kulluk vazi-
fesini yapma.
iman:
inanma, itikat.
istihsankârâne:
be¤enerek, gü-
zel bularak.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kemalât:
faziletler, mükemmel-
likler.
kemalât-› ‹lâhiye:
‹lâhî güzellik
ve mükemmellikler.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
lây›k:
uygun, yarafl›r.
mana-i harfî:
bir fleyin yarat›c›s›-
na bakan onu tan›tan manas›.
marifet:
bilgi.
medar:
sebep, vesile.
mehasin:
güzellikler.
mektubat-› Samedâniye:
Cenab-
› Hakk›n isim ve s›fatlar›n› anla-
tan, Allah’›n birli¤ini gösteren var-
l›klar.
mel’abe-i hevesat:
arzu ve heves
uyand›ran oyunlar.
men:
mâni olma.
mergup:
ra¤bet edilmifl, be¤enil-
mifl.
mevcudat:
var olan her fley,
mahlûklar.
mezher:
çiçek bahçesi.
mezraa:
tarla, ekilecek yer.
muhabbet:
sevgi, sevme.
nefret:
bir fleyden veya kim-
seden tiksinme.
nukufl:
nak›fllar, süslemeler.
rahmet:
merhamet etme, ba-
¤›fllama, flefkat gösterme.
Sahabe:
Hz. Muhammed’in
mübarek yüzünü görmekle
flereflenen ve onun sohbetle-
rine kat›lan mü’min kimse.
sair:
di¤er, öteki.
fluhut:
flahit olma, görme.
tahkir:
hakaret etme, hor
görme, küçük görme.
varit:
vürut eden, ulaflan.
zail:
zeval bulan, yok olan.
zarurî:
mecburî.
1018 | SÖZLER
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,1008,1009,1010,1011,1012,1013,1014,1015,1016,1017 1019,1020,1021,1022,1023,1024,1025,1026,1027,1028,...1482
Powered by FlippingBook