Hem meselâ
, mahir bir sanatperver, maharetini gös-
termeyi sever bir usta, güzel, plâksz konuflan fonograf
gibi bir sanat icat ettikten sonra, onu kurup tecrübe edi-
yor; gösteriyor. O sanatkârn düflündü¤ü ve istedi¤i neti-
celeri en mükemmel bir tarzda gösterse, onun mucidi ne
kadar iftihar eder, ne kadar memnun olur, ne derece ho-
fluna gider; kendi kendine Bârekâllah der.
flte, küçücük bir insan, icatsz, srf sûrî bir sanatç¤
ile, bir fonografn güzel ifllemesiyle böyle memnun olsa;
acaba bir Sâni-i Zülcelâl, koca kâinat bir musiki, bir fo-
nograf hükmünde icat etti¤i gibi, zemini ve zemin için-
deki bütün zîhayat ve bilhassa zîhayat içinde insann ba-
fln öyle bir fonograf- Rabbanî ve bir musika-i lâhî tar-
znda yapmfl ki; hikmet-i befler, o sanat karflsnda hay-
retinden parma¤n sryor. flte bütün o masnuat, bütün
onlardan matlûp neticeleri nihayet derecede ve gayet
güzel bir surette gösterdiklerinden ve ibadat- mahsusa
ve tesbihat- hususiye ve tahiyyat- muayyene ile tabir
edilen evamir-i tekviniyeye karfl onlarn itaatleri ve on-
lardan matlûp olan makasd- Rabbaniyenin husulünden
hâsl olan ve iftihar ve memnuniyet ve ferahla, tabir ede-
medi¤imiz maani-i mukaddese ve fluun-u münezzeh, o
derece âlî ve mukaddestir ki; bütün ukul-ü befler ittihat
edip bir akl olsa, yine onlarn künhüne yetiflemez ve iha-
ta edemez.
Hem meselâ
, adaletperver, ihkak- hakk sever ve
ondan zevk alr bir hâkim, mazlumlarn haklarn ver-
mekten ve mazlumlarn teflekkürlerinden ve zalimleri
SÖZLER | 1015
O
TUZ
KNC
S
ÖZ
ihata:
kuflatma.
ihkak- hak:
haklya hakkn ver-
me.
itaat:
boyun e¤me, uyma.
ittihat:
fikir birli¤i etme.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar.
künh:
bir fleyin asl, hakikati.
maani-i mukaddese:
her türlü
kusur ve noksandan yüce, mu-
kaddes ve saf manalar.
maharet:
ustalk, beceriklilik.
mahir:
maharetli.
makasd- Rabbaniye:
terbiye
edici olan Cenab- Hakkn mak-
satlar.
masnuat:
sanatla yaplmfl fleyler.
matlûp:
talep edilen, istenilen.
mazlum:
zulme u¤ramfl.
memnuniyet:
memnunluk.
mucit:
icat eden.
mukaddes:
takdis edilmifl, kutsal.
musika-i lâhî:
lâhî müzikler, ftrî
sesler.
netice:
sonuç.
nihayet:
son derece.
sanatkâr:
sanatla u¤raflan.
sanatperver:
sanatsever.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz celâl sahi-
bi ve her fleyi sanatl yaratan Al-
lah.
suret:
biçim, tarz.
sûrî:
görünüflte.
fluun-u münezzeh:
Cenab- Hak-
kn yüce sfatlarnn mahiyetlerin-
de bulunan ve onlar tecelliye
sevk eden Zatna ait münezzeh
özellikler.
tabir:
ifade, yorumlama.
tahiyyat- muayyen:
belirlenmifl
selâm ve dualar, manevî hediye-
ler.
tesbihat- hususî:
her varl¤n
kendi lisanyla Allah zikir ve tes-
bih etmesi.
ukul-ü befler:
insanlarn akllar.
zalim:
zulmeden.
zemin:
yeryüzü.
zîhayat:
hayat sahibi.
adaletperver:
adalet sever.
âlî:
yüce, yüksek.
Bârekâllah:
Allah mübarek
etsin.
bilhassa:
özellikle.
evamir-i tekviniye:
varl¤n
yaratlflyla ilgili ifller.
ferah:
gönül açkl¤, sevinme.
fonograf:
sesleri kaydeden
ve kaydedilmifl sesleri çalan
cihaz.
fonograf- Rabbanî:
lâhî ve
canl olan ses cihazlar.
gayet:
çok, son derece.
hâkim:
her fleyi hükmü altn-
da tutan, adaletle hükmeden.
hâsl:
ortaya çkan.
hikmet-i befler:
insanlarn
anlayfl, bilgisi.
husul:
meydana gelme.
ibadat- mahsusa:
her bir
varl¤n kendine has ibadeti.
icat:
vücuda getirme.
iftihar:
övünme.