Sözler - page 1031

daima iz’aç eder. Kendi elemiyle beraber insanlar›n ele-
mini de çeker. Dünyan›n zelzelesi, taunu, tufan›, kahtu-
galâs›, fenâ ve zevali, ona gayet müz’iç ve karanl›kl› bi-
rer musibet suretinde, onu tazip eder.
Hem, flu hâldeki insan merhamet ve flefkate lây›k de-
¤ildir. Çünkü, kendi kendine bu dehfletli vaziyeti veriyor.
Sekizinci Sözde, kuyuya girmifl iki kardeflin muvazene-i
hâlinde denildi¤i gibi, nas›l bir adam güzel bir bahçede,
güzel bir ziyafette, güzel ahbaplar içinde nezahetli, tatl›,
namuslu, hofl, meflru bir lezzet ve e¤lenceye kanaat et-
meyip, gayrimeflru ve mülevves bir lezzet için çirkin ve
necis bir flarab› içse, sarhofl olup kendini k›fl ortas›nda,
pis bir yerde vahflî canavarlar içinde tahayyül etse, titre-
yip ba¤›r›p ça¤›rsa, nas›l merhamete lây›k de¤il. Çünkü,
ehl-i namus ve mübarek arkadafllar›n› canavar tasavvur
eder, onlara karfl› hakaret eder; hem, ziyafetteki leziz ta-
amlar› ve temiz kaplar›, mülevves, pis tafllar tasavvur
eder, k›rmaya bafllar; hem, mecliste muhterem kitaplar›
ve manidar mektuplar› manas›z ve adî nak›fllar tasavvur
eder, y›rtarak ayak alt›na atar, ve hakeza… Böyle bir fla-
h›s, nas›l merhamete müstahak de¤ildir, belki tokada
müstahakt›r; öyle de, suiihtiyar›ndan nefl’et eden küfür
sarhofllu¤u ile ve dalâlet divaneli¤iyle Sâni-i Hakîm’in flu
misafirhane-i dünyas›n› tesadüf ve tabiat oyunca¤› oldu-
¤unu tevehhüm edip ve cilve-i esma-i ‹lâhiyeyi tazelendi-
ren masnuat›n, zaman›n geçmesiyle vazifelerinin bitti¤in-
den âlem-i gayba geçmelerini adem ile idam tasavvur ede-
rek ve tesbihat sedalar›n› zeval ve firak-› ebedî vaveylâs›
SÖZLER | 1031
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
kanaat:
elindekiyle yetinme.
küfür:
Allah’›n varl›¤›na, birli¤ine
inanmama.
lây›k:
uygun, liyakatli, yak›fl›r.
manas›z:
anlams›z.
manidar:
ince manal›.
masnuat:
sanatla yap›lm›fl fleyler.
meclis:
topluluk.
merhamet:
ac›mak, flefkat gös-
termek.
meflru:
fler’an caiz.
misafirhane-i dünya:
dünya mi-
safirhanesi.
muhterem:
sayg› de¤er.
musibet:
felâket, belâ.
muvazene-i hâl:
farkl› hâl ve va-
ziyetlerin karfl›laflt›r›lmas›.
mübarek:
bereketli, kutlu.
mülevves:
kirli, pis.
müstahak:
hak etmifl.
müz’iç:
s›kan, rahats›z eden.
nak›fl:
süs.
namuslu:
iffetli.
necis:
pis.
nefl’et:
meydana gelme, oluflma.
nezahet:
nezihlik, temizlik.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanatla ve
hikmetle yaratan Allah.
seda:
ses.
suiihtiyar:
kötü seçim.
suret:
biçim, görünüfl.
flefkat:
ac›yarak, içten ve karfl›l›k-
s›z merhamet.
taam:
yemek.
tabiat:
maddî âlem.
tahayyül:
hayal etme, düflünme.
tasavvur:
bir fleyi tahayyül etme,
düflünme, zihinde tasarlama.
taun:
veba.
tazip:
azap verme, eziyet etme.
tesadüf:
rastlant›.
teflbihat:
benzetmeler.
tevehhüm:
vehimlenme, zannet-
me.
tufan:
çok fliddetli ya¤mur ve sel.
vaveylâ:
盤l›k, feryat.
vazife:
görev.
vaziyet:
durum.
zelzele:
yer sars›nt›s›, deprem.
zeval:
sona erme, yok olma.
adem:
yokluk.
adî:
baya¤›, de¤ersiz.
ahbap:
dostlar.
âlem-i gayp:
görülmeyen
âlem.
cilve-i esma-i ‹lâhiye:
Al-
lah’›n isimlerinin tecellileri.
dalâlet:
iman ve ‹slâmiyetten
ayr›lmak, azmak.
divanelik:
delilik
ehl-i namus:
namus sahibi.
elem:
üzüntü, tasa.
fenâ:
ölümlülük, geçicilik.
firak-i ebedî:
ebedî, sonsuz
ayr›l›k.
gayet:
çok, son derece.
gayrimeflru:
meflru olmayan.
hakaret:
hor görme, afla¤›la-
ma.
hakeza:
böylece, bunun gibi.
idam:
yok olma, hiçlik.
iz’aç:
rahats›z etme.
kaht-u gala:
yokluk, k›tl›k, fa-
kirlik.
1...,1021,1022,1023,1024,1025,1026,1027,1028,1029,1030 1032,1033,1034,1035,1036,1037,1038,1039,1040,1041,...1482
Powered by FlippingBook