Sözler - page 1036

düflmanl›k vaziyetini alan mikroptan tâ taun ve tufan ve
kaht ve zelzeleye kadar bütün eflyan›n dizginleri o Ra-
hîm-i Hakîm’in elindedirler. O Hakîm’dir, abes ifl yap-
maz; Rahîm’dir, rahîmiyeti çoktur. Yapt›¤› her iflinde bir
nevi lütuf var.
Hem der: fiu âlem, çendan, fânîdir; fakat ebedî bir
âlemin levaz›mat›n› yetifltiriyor. Çendan, zaildir, geçici-
dir; fakat bâkî meyveler veriyor, bâkî bir Zat›n bâkî es-
mas›n›n cilvelerini gösteriyor. Ve çendan, lezzetleri az,
elemleri çoktur; fakat Rahman-› Rahîm’in iltifatat›, zeval-
siz, hakikî lezzetlerdir. Elemler ise, sevap cihetiyle mane-
vî lezzet yetifltiriyor. Madem meflru daire, ruh ve kalp ve
nefsin bütün lezzetlerine, safalar›na, keyiflerine kâfidir;
gayrimeflru daireye girme. Çünkü, o dairedeki bir lezze-
tin bazen bin elemi var. Hem hakikî ve daimî lezzet olan
iltifatat-› Rahmaniyeyi kaybetmeye sebeptir.
Hem, dalâletin yolunda sab›kan beyan edildi¤i gibi,
esfel-i safilîne insan› öyle bir sukut ettiriyor ki, hiçbir me-
deniyet, hiçbir felsefe ona çare bulamad›klar› ve o derin
zulümat kuyusundan hiçbir terakkiyat-› befleriye, hiçbir
kemalât-› fenniye insan› ç›karamad›¤› hâlde, Kur’ân-›
Hakîm, iman ve amel-i salih ile o esfel-i safilîne sukuttan
insan› âlây›illiyyine ç›kar›r. Ve delâil-i kat’iye ile ç›karma-
s›n› ispat ediyor. Ve o derin kuyuyu terakkiyat-› manevi-
yenin basamaklar›yla ve tekemmülât-› ruhiyenin cihaza-
t›yla dolduruyor.
abes:
bofl, saçma.
âlây›illiyyin:
yüceler yücesi.
âlem:
dünya, cihan.
amel-i salih:
Allah r›zas›na uygun
hay›rl› ifl.
bâkî:
sürekli ve kal›c› olan.
beyan:
anlatma.
cihazat:
cihazlar, azalar.
cihet:
yön.
cilve:
tecelli.
çendan:
gerçi.
daimî:
sürekli, devaml›.
dalâlet:
iman ve ‹slâmiyetten ay-
r›lmak, azmak, küfre girme.
delâil-i kat’iye:
kesin deliller.
dizgin:
yönetim, idare.
ebedî:
zevalsiz, sonu olmayan.
elem:
üzüntü, tasa.
esfel-i safilîn:
afla¤›lar›n en afla¤›-
s›.
esma:
isimler.
fânî:
ölümlü, geçici.
felsefe:
etrafl›, derin görüfl ve dü-
flünüfl.
gayrimeflru:
meflru olmayan.
hakikî:
gerçek.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan Allah.
iltifatat:
iltifatlar.
iltifatat-› rahmaniye:
hiç bir fleyi
hariç b›rakmayarak her fleye flef-
kat ve merhametle bakan Al-
lah’›n iltifatlar›.
iman:
inanma.
kâfi:
yeter.
kaht:
k›tl›k, kurakl›k.
kemalât-› fenniye:
fenlerden ge-
len iyilikler, mükemmellikler.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
levaz›mat:
lüzumlu maddeler.
lütuf:
hoflluk, güzellik.
manevî:
manaya ait.
medeniyet:
medenîlik, uygarl›k.
meflru:
fler’an caiz.
nefis:
insandaki flehvet, gazap,
fazilet gibi fleylerin kayna¤›.
nev:
çeflit.
Rahîm:
sonsuz merhamet sahibi
olan Allah.
Rahîm-i Hakîm:
her fleyi hikmet-
le yapan merhamet sahibi Allah.
rahîmiyet:
merhamet edicilik.
Rahman-i Rahîm:
dünya ve ahi-
rette yaratt›klar›na sonsuz rah-
met, flefkat ve merhametiyle
muamele eden Allah.
sab›kan:
geçmifl, biraz önce.
safa:
rahat ve huzurlu olma, gö-
nül rahatl›¤›.
sevap:
Allah’›n r›zas›na sebep
olan hay›rl› ifl ve davran›fl.
sukut:
düflme.
taun:
veba.
tekemmülât-› ruhiye:
ruha
ait olgunlaflmalar, mükem-
melleflme.
terakkiyat-› befleriye:
insan-
l›¤›n geliflimi, ilerlemeleri.
terakkiyat-› manevîye:
ma-
nevî yükselifller, manevî geli-
flim.
tufan:
çok fliddetli ya¤mur ve
sel.
vaziyet:
durum.
zail:
zeval bulan, sona eren.
zat:
azamet ve ululuk sahibi.
zelzele:
yer sars›nt›s›.
zeval:
sona erme, yok olma.
zulümat:
zulüm ve küfür.
1036 | SÖZLER
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,1026,1027,1028,1029,1030,1031,1032,1033,1034,1035 1037,1038,1039,1040,1041,1042,1043,1044,1045,1046,...1482
Powered by FlippingBook