düflmanlk vaziyetini alan mikroptan tâ taun ve tufan ve
kaht ve zelzeleye kadar bütün eflyann dizginleri o Ra-
hîm-i Hakîmin elindedirler. O Hakîmdir, abes ifl yap-
maz; Rahîmdir, rahîmiyeti çoktur. Yapt¤ her iflinde bir
nevi lütuf var.
Hem der: fiu âlem, çendan, fânîdir; fakat ebedî bir
âlemin levazmatn yetifltiriyor. Çendan, zaildir, geçici-
dir; fakat bâkî meyveler veriyor, bâkî bir Zatn bâkî es-
masnn cilvelerini gösteriyor. Ve çendan, lezzetleri az,
elemleri çoktur; fakat Rahman- Rahîmin iltifatat, zeval-
siz, hakikî lezzetlerdir. Elemler ise, sevap cihetiyle mane-
vî lezzet yetifltiriyor. Madem meflru daire, ruh ve kalp ve
nefsin bütün lezzetlerine, safalarna, keyiflerine kâfidir;
gayrimeflru daireye girme. Çünkü, o dairedeki bir lezze-
tin bazen bin elemi var. Hem hakikî ve daimî lezzet olan
iltifatat- Rahmaniyeyi kaybetmeye sebeptir.
Hem, dalâletin yolunda sabkan beyan edildi¤i gibi,
esfel-i safilîne insan öyle bir sukut ettiriyor ki, hiçbir me-
deniyet, hiçbir felsefe ona çare bulamadklar ve o derin
zulümat kuyusundan hiçbir terakkiyat- befleriye, hiçbir
kemalât- fenniye insan çkaramad¤ hâlde, Kurân-
Hakîm, iman ve amel-i salih ile o esfel-i safilîne sukuttan
insan âlâyilliyyine çkarr. Ve delâil-i katiye ile çkarma-
sn ispat ediyor. Ve o derin kuyuyu terakkiyat- manevi-
yenin basamaklaryla ve tekemmülât- ruhiyenin cihaza-
tyla dolduruyor.
abes:
bofl, saçma.
âlâyilliyyin:
yüceler yücesi.
âlem:
dünya, cihan.
amel-i salih:
Allah rzasna uygun
hayrl ifl.
bâkî:
sürekli ve kalc olan.
beyan:
anlatma.
cihazat:
cihazlar, azalar.
cihet:
yön.
cilve:
tecelli.
çendan:
gerçi.
daimî:
sürekli, devaml.
dalâlet:
iman ve slâmiyetten ay-
rlmak, azmak, küfre girme.
delâil-i katiye:
kesin deliller.
dizgin:
yönetim, idare.
ebedî:
zevalsiz, sonu olmayan.
elem:
üzüntü, tasa.
esfel-i safilîn:
afla¤larn en afla¤-
s.
esma:
isimler.
fânî:
ölümlü, geçici.
felsefe:
etrafl, derin görüfl ve dü-
flünüfl.
gayrimeflru:
meflru olmayan.
hakikî:
gerçek.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan Allah.
iltifatat:
iltifatlar.
iltifatat- rahmaniye:
hiç bir fleyi
hariç brakmayarak her fleye flef-
kat ve merhametle bakan Al-
lahn iltifatlar.
iman:
inanma.
kâfi:
yeter.
kaht:
ktlk, kuraklk.
kemalât- fenniye:
fenlerden ge-
len iyilikler, mükemmellikler.
Kurân- Hakîm:
her ayet ve su-
resinde saysz hikmet ve fayda-
lar bulunan Kurân.
levazmat:
lüzumlu maddeler.
lütuf:
hoflluk, güzellik.
manevî:
manaya ait.
medeniyet:
medenîlik, uygarlk.
meflru:
fleran caiz.
nefis:
insandaki flehvet, gazap,
fazilet gibi fleylerin kayna¤.
nev:
çeflit.
Rahîm:
sonsuz merhamet sahibi
olan Allah.
Rahîm-i Hakîm:
her fleyi hikmet-
le yapan merhamet sahibi Allah.
rahîmiyet:
merhamet edicilik.
Rahman-i Rahîm:
dünya ve ahi-
rette yarattklarna sonsuz rah-
met, flefkat ve merhametiyle
muamele eden Allah.
sabkan:
geçmifl, biraz önce.
safa:
rahat ve huzurlu olma, gö-
nül rahatl¤.
sevap:
Allahn rzasna sebep
olan hayrl ifl ve davranfl.
sukut:
düflme.
taun:
veba.
tekemmülât- ruhiye:
ruha
ait olgunlaflmalar, mükem-
melleflme.
terakkiyat- befleriye:
insan-
l¤n geliflimi, ilerlemeleri.
terakkiyat- manevîye:
ma-
nevî yükselifller, manevî geli-
flim.
tufan:
çok fliddetli ya¤mur ve
sel.
vaziyet:
durum.
zail:
zeval bulan, sona eren.
zat:
azamet ve ululuk sahibi.
zelzele:
yer sarsnts.
zeval:
sona erme, yok olma.
zulümat:
zulüm ve küfür.
1036 | SÖZLER
O
TUZ
KNC
S
ÖZ