Sözler - page 1046

Hem, alâkadar oldu¤un ve periflaniyetlerinden müte-
essir oldu¤un senin bir nevi hanen ve içindeki mevcudat
senin o hanenin ünsiyetli levaz›mat› ve sevimli müzeyye-
nat› hükmünde olan dünyay› ve içindeki mahlûkat› ke-
mal-i hikmet ile tanzim ve tedbir ve terbiye eden Zat›n
Hakîm ismine ve Mürebbî ünvan›na, senin ruhun ne ka-
dar muhtaç, ne kadar müfltak oldu¤unu, dikkat etsen an-
lars›n.
Hem, bütün alâkadar oldu¤un ve zevalleriyle müteel-
lim oldu¤un insanlar›, mevtleri hengâm›nda adem zulü-
mat›ndan kurtar›p flu dünyadan daha güzel bir yerde yer-
lefltiren bir Zat›n Vâris, Bâis isimlerine, Bâkî, Kerîm,
Muhyî ve Muhsin ünvanlar›na, ne kadar ruhun muhtaç
oldu¤unu, dikkat etsen, anlars›n.
‹flte, insan›n mahiyeti ulviye, f›trat› camia oldu¤undan,
binler enva-› hacat ile bin bir esma-i ‹lâhiyeye, her bir is-
min çok mertebelerine f›traten muhtaçt›r. Muzaaf ihti-
yaç, ifltiyakt›r; muzaaf ifltiyak, muhabbettir; muzaaf mu-
habbet dahi, aflkt›r. Ruhun tekemmülât›na göre meratib-
i muhabbet, meratib-i esmaya göre inkiflaf eder. Bütün
esmaya muhabbet dahi—çünkü, o esma Zat-› Zülcelâl’in
ünvanlar› ve cilveleri oldu¤undan—muhabbet-i zatiyeye
döner. fiimdi, yaln›z numune olarak, bin bir esmadan
yaln›z Adl ve Hakem ve Hak ve Rahîm isimlerinin bin bir
mertebelerinden bir mertebeyi beyan edece¤iz. fiöyle ki:
Hikmet ve adl içindeki Rahmanirrahîm ve Hak ismini
azamî bir dairede görmek istersen, flu temsile bak:
adem:
yokluk.
Adl:
adalet, adaletli, Allah’›n isim-
lerinden.
alâkadar:
iliflkili, münasebetli.
azamî:
nihayet derecede.
Bâis:
yeniden yaratan manas›nda
Allah’›n bir ismi.
Bâkî:
bütün varl›klar yok olduk-
tan sonra da zat›yla var olacak
tek varl›k; Allah.
beyan:
anlatma.
camia:
topluluk.
cilve:
tecelli.
enva-i hacat:
türlü türlü ihtiyaç-
lar.
esma:
isimler.
esma-i ‹lâhiye:
Allah’›n isimleri.
f›trat:
yarat›l›fl, mizaç.
f›traten:
f›trî olarak, yarat›l›fltan.
Hak:
her fleyi hakk›yla yaratan ve
her hakk›n sahibi olan Allah.
Hakem:
hakl›y› haks›zdan ay›ran
Allah.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan Allah.
hane:
ev.
hengâm:
zaman.
hikmet:
‹lâhî gaye, yüksek bilgi.
inkiflaf:
aç›lma, keflfolma.
ifltiyak:
afl›r› istek.
kemal-i hikmet:
tam ve eksiksiz
bir hikmet.
Kerîm:
ikram ve ihsan› bol olan.
levaz›mat:
lüzumlu maddeler.
mahiyet:
iç yüzü, nitelik.
mahlûkat:
Allah taraf›ndan yara-
t›lanlar.
meratip-i esma:
isimlerin merte-
be ve dereceleri.
meratip-i muhabbet:
sevginin
dereceleri.
mertebe:
derece.
mevcudat:
var olanlar, mahlûk-
lar.
mevt:
ölüm.
muhabbet-i zatiye:
Allah’›n yüce
zat›na sevgi.
Muhsin:
sonsuz iyilik ve ihsanda
bulunan Allah.
muhtaç:
ihtiyaç içinde olan.
Muhyî:
ölüleri dirilten, hayat ve-
ren Allah.
muzaaf:
kat kat.
Mürebbî:
terbiye eden, besleyip,
yetifltiren Allah.
müfltak:
ifltiyakl›, arzulu.
müteellim:
elemli.
müteessir:
kederli, mahzun.
müzeyyenat:
ziynetlendirilmifl,
süslenmifl fleyler.
nev:
çeflit.
numune:
örnek.
periflaniyet:
periflanl›k.
Rahîm:
sonsuz merhamet sahibi
olan Allah.
Rahmanirrahîm:
dünya ve
ahirette yaratt›klar›na sonsuz
rahmet, flefkat ve merhame-
tiyle davranan Cenab-› Hak.
tanzim:
düzenleme.
tedbir:
idare etme, çekip çe-
virme.
tekemmülât:
tekemmüller,
olgunlaflmalar.
temsil:
k›yaslama tarz›nda
benzetme.
terbiye:
besleme, yetifltirme,
büyütme.
ulviye:
yüksek, yüce.
ünsiyet:
al›flkanl›k.
ünvan:
ad, nam.
Vâris:
bâkî olan, her fleyin
kendisine dönece¤i, vârislerin
en hay›rl›s› Allah.
zat:
azamet ve ululuk sahibi.
Zat-› Zülcelâl:
celâl ve büyük-
lük sahibi olan Cenab-› Hak.
zeval:
sona erme, yok olma.
zulümat:
karanl›klar.
1046 | SÖZLER
O
TUZ
‹
K‹NC‹
S
ÖZ
1...,1036,1037,1038,1039,1040,1041,1042,1043,1044,1045 1047,1048,1049,1050,1051,1052,1053,1054,1055,1056,...1482
Powered by FlippingBook