Sözler - page 1096

pek çok mütefavit ve sür’at-i hareketleri çok mütenevvi
oldu¤u hâlde, kemal-i intizam ve hikmet ile ve kemal-i
mizan ile ve bir saniye kadar flafl›rmayarak, hareketleri
ve deveranlar› ve güneflle cazibe kanunu tabir edilen bir
kanun-u ‹lâhî ile ba¤lanmalar›, yani onlar imamlar›na ik-
tidalar›, büyük bir mikyasta, bir azamet-i kudret-i ‹lâhiye-
yi ve vahdaniyet-i Rabbaniyeyi gösterir. Çünkü, o camit
cirimleri, o fluursuz büyük kütleleri nihayet derecede in-
tizam ve mizan-› hikmet içinde muhtelif flekillerde ve
muhtelif mesafelerde, muhtelif hareketlerde döndürmek,
istihdam etmek, ne derece bir kudreti ve bir hikmeti is-
pat etti¤ini k›yas et. Bu büyük ve a¤›r ifle zerre miktar te-
sadüf kar›flsa, öyle bir patlay›fl verecek ki, kâinat› da¤›ta-
cak. Çünkü, bir dakika tesadüf, birisini tevkif etse, mih-
verinden ç›kmas›na sebebiyet verir, baflkalar› ile müsade-
me etmesine yol açar. Küre-i arzdan bin defa büyük ci-
rimlerle müsademenin ne derece dehfletli oldu¤unu k›yas
edebilirsin.
Manzume-i fiemsiyenin, yani flemsin, me’mumlar› ve
meyveleri olan on iki seyyarenin acayibini ilm-i muhit-i
‹lâhîye havale edip, yaln›z gözümüzün önünde seyyare-
miz bulunan arza bak›yoruz, görüyoruz ki; bu seyyaremiz
bir azamet-i flevket-i rububiyeti ve haflmet-i saltanat-› ulû-
hiyeti ve kemal-i rahmet ve hikmeti gösterir bir surette,
güneflin etraf›nda emr-i Rabbanî ile, Üçüncü Mektupta
beyan edildi¤i gibi, pek büyük bir hizmet için, bir uzun
seyrüseyahat ona ettiriliyor. Bir sefine-i Rabbaniye ola-
rak, acaib-i masnuat-› ‹lâhiye ile doldurulmufl ve zîfluur
acaib-i masnuat-› ‹lâhiye:
Al-
lah’›n hayrette b›rakan sanat
eserleri.
acayip:
flafl›rt›c› ve hayret verici.
arz:
dünya.
azamet-i kudret-i ‹lâhiye:
Al-
lah’›n kudretinin büyüklü¤ü.
azamet-i flevket-i rububiyet:
Al-
lah’›n varl›klar› uyum içinde sevk
ve idare etmesinin heybeti ve
büyüklü¤ü.
beyan:
aç›klama, anlatma.
camit:
cans›z.
cazibe:
çekim.
cirim:
kütle, cisim.
dehfletli:
korkutucu, ürkütücü.
deveran:
dönüfl.
emr-i Rabbanî:
bütün varl›klar›
uyum içinde sevk ve idare eden
Allah’›n emri.
haflmet-i saltanat-› ulûhiyet:
Al-
lah’›n saltanat›n›n, hâkimiyetinin
heybet ve büyüklü¤ü.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde yap›lmas›.
iktida:
tâbi olma, uyma.
ilm-i muhit-i ‹lâhiye:
Allah’›n her
fleyi kuflatan ilmi.
imam:
önder.
intizam:
düzen, düzenlilik.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me, kan›tlama.
istihdam:
hizmet ettirme, çal›flt›r-
ma.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kanun-u ‹lâhî:
Allah’›n koydu¤u
kanun.
kemal-i intizam ve hikmet:
mü-
kemmel bir düzen ve hikmet.
kemal-i mizan:
mükemmel ve
kusursuz bir ölçü, denge.
kemal-i rahmet ve hikmet:
mü-
kemmel ve kusursuz bir rahmet
ve hikmet.
k›yas:
karfl›laflt›rma.
kudret:
güç, kuvvet.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
kütle:
büyük parça, bütün.
manzume-i flemsiye:
günefl sis-
temi.
me’mum:
tâbi olan, uyan, ba¤l›;
ileridekine uyan.
mesafe:
uzakl›k.
mihver:
eksen, merkez; yörünge.
mikyas:
ölçek, ölçü.
mizan-› hikmet:
hikmet ölçüsü.
muhtelif:
farkl›, çeflitli.
müsademe:
çarp›flma.
mütefavit:
farkl›, çeflitli.
mütenevvi:
çeflitli.
nihayet:
son derece.
sefine-i Rabbaniye:
bütün
varl›klar› sevk ve idare eden
Allah’›n bir gemi gibi yarata-
rak uzayda gezdirdi¤i dünya.
seyrüseyahat:
hareket etme
ve gezme.
seyyare:
gezegen.
suret:
biçim, flekil.
sür’at-i hareket:
hareketteki
h›z›.
flems:
günefl.
fluursuz:
bilinçsiz, ak›ls›z.
tabir etme:
isimlendirme.
tesadüf:
rastgelme, rastlant›.
tevkif:
durdurma.
vahdaniyet-i Rabbaniye:
bü-
tün varl›klar›n ihtiyaçlar›n› gi-
deren, yetifltiren ve onlar›
uyum içinde sevk ve idare
eden Allah’›n birli¤i.
zerre miktar:
az›c›k, çok az.
zîfluur:
fluur sahibi, bilinçli.
1096 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,1086,1087,1088,1089,1090,1091,1092,1093,1094,1095 1097,1098,1099,1100,1101,1102,1103,1104,1105,1106,...1482
Powered by FlippingBook