pek çok mütefavit ve sürat-i hareketleri çok mütenevvi
oldu¤u hâlde, kemal-i intizam ve hikmet ile ve kemal-i
mizan ile ve bir saniye kadar flaflrmayarak, hareketleri
ve deveranlar ve güneflle cazibe kanunu tabir edilen bir
kanun-u lâhî ile ba¤lanmalar, yani onlar imamlarna ik-
tidalar, büyük bir mikyasta, bir azamet-i kudret-i lâhiye-
yi ve vahdaniyet-i Rabbaniyeyi gösterir. Çünkü, o camit
cirimleri, o fluursuz büyük kütleleri nihayet derecede in-
tizam ve mizan- hikmet içinde muhtelif flekillerde ve
muhtelif mesafelerde, muhtelif hareketlerde döndürmek,
istihdam etmek, ne derece bir kudreti ve bir hikmeti is-
pat etti¤ini kyas et. Bu büyük ve a¤r ifle zerre miktar te-
sadüf karflsa, öyle bir patlayfl verecek ki, kâinat da¤ta-
cak. Çünkü, bir dakika tesadüf, birisini tevkif etse, mih-
verinden çkmasna sebebiyet verir, baflkalar ile müsade-
me etmesine yol açar. Küre-i arzdan bin defa büyük ci-
rimlerle müsademenin ne derece dehfletli oldu¤unu kyas
edebilirsin.
Manzume-i fiemsiyenin, yani flemsin, memumlar ve
meyveleri olan on iki seyyarenin acayibini ilm-i muhit-i
lâhîye havale edip, yalnz gözümüzün önünde seyyare-
miz bulunan arza bakyoruz, görüyoruz ki; bu seyyaremiz
bir azamet-i flevket-i rububiyeti ve haflmet-i saltanat- ulû-
hiyeti ve kemal-i rahmet ve hikmeti gösterir bir surette,
güneflin etrafnda emr-i Rabbanî ile, Üçüncü Mektupta
beyan edildi¤i gibi, pek büyük bir hizmet için, bir uzun
seyrüseyahat ona ettiriliyor. Bir sefine-i Rabbaniye ola-
rak, acaib-i masnuat- lâhiye ile doldurulmufl ve zîfluur
acaib-i masnuat- lâhiye:
Al-
lahn hayrette brakan sanat
eserleri.
acayip:
flaflrtc ve hayret verici.
arz:
dünya.
azamet-i kudret-i lâhiye:
Al-
lahn kudretinin büyüklü¤ü.
azamet-i flevket-i rububiyet:
Al-
lahn varlklar uyum içinde sevk
ve idare etmesinin heybeti ve
büyüklü¤ü.
beyan:
açklama, anlatma.
camit:
cansz.
cazibe:
çekim.
cirim:
kütle, cisim.
dehfletli:
korkutucu, ürkütücü.
deveran:
dönüfl.
emr-i Rabbanî:
bütün varlklar
uyum içinde sevk ve idare eden
Allahn emri.
haflmet-i saltanat- ulûhiyet:
Al-
lahn saltanatnn, hâkimiyetinin
heybet ve büyüklü¤ü.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak, manal, faydal ve
tam yerli yerinde yaplmas.
iktida:
tâbi olma, uyma.
ilm-i muhit-i lâhiye:
Allahn her
fleyi kuflatan ilmi.
imam:
önder.
intizam:
düzen, düzenlilik.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me, kantlama.
istihdam:
hizmet ettirme, çalfltr-
ma.
kâinat:
bütün âlemler, varlklar.
kanun-u lâhî:
Allahn koydu¤u
kanun.
kemal-i intizam ve hikmet:
mü-
kemmel bir düzen ve hikmet.
kemal-i mizan:
mükemmel ve
kusursuz bir ölçü, denge.
kemal-i rahmet ve hikmet:
mü-
kemmel ve kusursuz bir rahmet
ve hikmet.
kyas:
karfllafltrma.
kudret:
güç, kuvvet.
küre-i arz:
dünya, yer küre.
kütle:
büyük parça, bütün.
manzume-i flemsiye:
günefl sis-
temi.
memum:
tâbi olan, uyan, ba¤l;
ileridekine uyan.
mesafe:
uzaklk.
mihver:
eksen, merkez; yörünge.
mikyas:
ölçek, ölçü.
mizan- hikmet:
hikmet ölçüsü.
muhtelif:
farkl, çeflitli.
müsademe:
çarpflma.
mütefavit:
farkl, çeflitli.
mütenevvi:
çeflitli.
nihayet:
son derece.
sefine-i Rabbaniye:
bütün
varlklar sevk ve idare eden
Allahn bir gemi gibi yarata-
rak uzayda gezdirdi¤i dünya.
seyrüseyahat:
hareket etme
ve gezme.
seyyare:
gezegen.
suret:
biçim, flekil.
sürat-i hareket:
hareketteki
hz.
flems:
günefl.
fluursuz:
bilinçsiz, aklsz.
tabir etme:
isimlendirme.
tesadüf:
rastgelme, rastlant.
tevkif:
durdurma.
vahdaniyet-i Rabbaniye:
bü-
tün varlklarn ihtiyaçlarn gi-
deren, yetifltiren ve onlar
uyum içinde sevk ve idare
eden Allahn birli¤i.
zerre miktar:
azck, çok az.
zîfluur:
fluur sahibi, bilinçli.
1096 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ