Yirmi Yedinci Pencere
1
l
?«
/
c
n
h m
A r
?n
T u
?o
c '
¤n
Y n
ƒo
gn
h m
Ar
?n
T u
?o
c
o
?p
dÉn
N *n
G
Kâinatta, esbap ve müsebbebat görünen eflyaya bak›-
yoruz ve görüyoruz ki, en âlâ bir sebep, en adî bir mü-
sebbebe kuvveti yetmiyor. Demek, esbap bir perdedir;
müsebbepleri yapan baflkad›r.
Meselâ, hadsiz masnuattan yaln›z cüz’î bir misal ola-
rak, insan bafl› içinde bir hardal küçüklü¤ünde bir yerde
yerlefltirilen kuvve-i haf›zaya bak›yoruz, görüyoruz ki; öy-
le bir cami kitap, belki kütüphane hükmündedir ki, bü-
tün sergüzeflt-i hayat›, içinde kar›flt›r›lmaks›z›n yaz›l›yor.
Acaba flu mu’cize-i kudrete hangi sebep gösterilebilir: te-
lâfif-i dima¤iye mi, basit fluursuz hüceyrat zerreleri mi,
tesadüf rüzgârlar› m›? Hâlbuki, o mu’cize-i sanat, öyle
bir zat›n sanat› olabilir ki, beflerin haflirde neflredilecek
büyük defter-i a’malinden muhasebe vaktinde hat›ra ge-
tirilecek ve iflledi¤i her fiilleri, yaz›ld›¤›n› bildirmek için
bir küçük senet istinsah edip, yaz›p, akl›n›n eline verecek
bir Sâni-i Hakîm’in sanat› olabilir.
‹flte, beflerin kuvve-i haf›zas›na misal olarak bütün yu-
murtalar›, çekirdekleri, tohumlar› k›yas et; ve bu cami’,
küçücük mu’cizelere sair müsebbebat› da k›yas et. Çün-
kü, hangi müsebbebe ve masnua baksan, o derece hari-
ka bir sanat var ki; de¤il onun adî, basit sebebi, belki bü-
tün esbap toplansa, ona karfl› izhar-› acz edecekler. Me-
selâ, büyük bir sebep zannedilen günefli ihtiyarl›, fluurlu
adî:
de¤ersiz, s›radan, basit.
âlâ:
yüce, yüksek.
basit:
baya¤›, k›ymetsiz, s›radan.
befler:
insan, insanl›k.
cami:
toplayan, çeflitli fleyleri
içinde bulunduran.
cüz’î:
küçük.
defter-i a’mal:
insanlar›n iflledi¤i
ve yapt›¤› fleylerin kaydedildi¤i
defter.
esbap:
sebepler.
eflya:
fleyler, varl›klar.
fiil:
ifl, olufl; amel, hareket.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hâlbuki:
hakikat ve do¤rusu flu-
dur ki.
hardal:
çok küçük tohumlar› olan
bir bitki.
harika:
ola¤anüstü vas›flar tafl›-
yan ve hayranl›k hissi uyand›ran.
haflir:
Allah’›n k›yametten sonra
ölen bütün insanlar› diriltip bir
yere toplamas›.
hat›ra getirilmek:
hat›rlat›lmak.
hüceyrat:
hücreler, hücrecikler.
hükmünde:
gibi, de¤erinde.
ihtiyar:
seçme gücü, tercih, irade.
istinsah:
kopya etme.
izhar-› acz:
âcizli¤ini gösterme.
kâinat:
evren, varl›klar.
k›yas:
karfl›laflt›rma.
kuvve-i haf›za:
haf›za gücü.
kuvvet:
güç.
masnu:
sanatla yap›lm›fl fley.
masnuat:
sanatla yap›lm›fl fleyler.
meselâ:
örnek olarak.
misal:
örnek.
mu’cize:
Allah’›n kudretiyle mey-
dana gelen benzerini yapmaktan
insanlar›n âciz kald›¤› fley.
mu’cize-i kudret:
Cenab-› Hakk›n
kudretinin mu’cizesi.
mu’cize-i sanat:
sanat mu’cizesi.
muhasebe:
hesap görme, sorgu.
müsebbebat:
bir sebeple mey-
dana gelenler, sebeplerin sonuç-
lar›.
müsebbep:
bir sebeple meydana
gelen, sebebin sonucu.
neflredilmek:
yaymak.
perde:
örtü.
sair:
di¤er, baflka.
sanat:
eser; ustal›k, güzellik.
Sâni-i Hakîm:
her fleyi sanatla ve
hikmetle yaratan Allah.
sebep:
neden.
sergüzeflt-i hayat:
hayat se-
rüveni, hikâyesi.
fluur:
bilinç, kavrama gücü,
anlay›fl.
telâfif-i dima¤iye:
beyinde
bulunan k›vr›mlar.
tesadüf:
rast gelme, rastlant›.
vakit:
zaman.
zat:
kifli, flah›s.
zerre:
en küçük parça, atom.
1.
Allah her fleyin yarat›c›s›d›r ve O her fley üzerinde hakk›yla görüp gözeticidir. (Zümer Sure-
si: 62.)
1108 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ