kâinat, bir âlem gider, biri gelir. Demek, bir Kadîr-i Zül-
celâl var ki, bu kâinat hiçten icat ederek, her senede,
belki her mevsimde, belki her günde birisini icat eder,
ehl-i fluura gösterir ve sonra onu alr, baflkasn getirir.
Birbiri arkasna takp, zincirleme bir surette zamann fle-
ridine asyor. Elbette, bu âlem gibi, birer kâinat- müte-
ceddide hükmünde olan her bahar da, gözümüzün önün-
de hiçten gelen ve giden kâinatlar icat eden bir Zat- Ka-
dîrin mucizat- kudretidirler. Elbette, âlem içinde her va-
kit âlemleri halk edip de¤ifltiren zat, mutlaka flu âlemi da-
hi o halk etmifltir ve flu âlemi ve rûy-i zemini o büyük mi-
safirlere misafirhane yapmfltr.
Gelelim
imkân
bahsine.
Mütekellimîn demifller ki:
mkân, mütesaviyyütta-
rafeyndir. Yani, adem ve vücut, ikisi de müsavi olsa, bir
tahsis edici, bir tercih edici, bir mucit lâzmdr. Çünkü,
mümkinat birbirini icat edip, teselsül edemez. Yahut, o
onu, o da onu icat edip, devir suretinde dahi olamaz.
Öyle ise, bir Vacibül-Vücud vardr ki, bunlar icat ediyor.
Devir ve teselsülü on iki bürhan, yani arflî ve süllemî
gibi namlar ile müsemma meflhur on iki delil-i katî ile
devri iptal etmifller ve teselsülü muhal göstermifller. Silsi-
le-i esbab kesip, Vacibül-Vücudun vücudunu ispat et-
mifller.
Biz de deriz ki:
Esbap, teselsülün berahiniyle âlemin
nihayetinde kesilmesinden ise, her fleyde
Hâlk- Külli
fiey
e has sikkeyi göstermek daha katî, daha kolaydr.
adem:
yokluk.
âlem:
dünya, kâinat.
arflî ve süllemî:
varlklarn zincir-
leme sebepler neticesinde birbiri-
ni meydana getirdi¤i görüflü olan
devir ve teselsülün batl oldu-
¤unu ispatlamak için kullanlan
mantkî bir delil.
bahis:
konu, mevzu.
berahin:
deliller, kantlar.
bürhan:
delil.
delil-i katî:
kesin delil.
devir:
varlklarn birbirini meyda-
na getirdi¤i veya zincirleme se-
beplerin neticesi oldu¤unu savu-
nan batl bir görüfl.
ehl-i fluur:
fluur ve bilinç sahiple-
ri.
esbap:
sebepler.
Hâlk- külli fley:
kâinatta var
olan her fleyin yaratcs, Allah.
halk:
yaratma, yaratfl.
hükmünde:
gibi.
icat:
yoktan var etme, yaratma.
imkân:
olabilirlik; varl¤ ile yok-
lu¤u eflitken Allahn var etmesiy-
le var olan, Allahn varl¤n ispat-
layan delil.
iptal:
geçersiz klmak.
ispat:
do¤ruyu delilleriyle ortaya
koyma, kantlama.
Kadîr-i Zülcelâl:
kudreti her fleyi
kuflatan, sonsuz büyüklük ve yü-
celik sahibi Allah.
kâinat:
evren, âlem, varlklar.
kâinat- müteceddide:
devaml
yenilenen kâinat, evren.
lâzm:
gerek, gerekli.
meflhur:
flöhretli, bilinen.
misafirhane:
misafirlerin a¤rlan-
d¤ yer.
mucit:
yeni bir fley icat eden,
yoktan var eden.
mucizat- kudret:
kudret muci-
zeleri.
muhal:
imkânsz.
mutlaka:
kesinlikle, flüphesiz.
mümkinat:
yaratlanlar, müm-
kün olanlar, imkân dahilindekiler,
olabilir fleyler.
müsavi:
eflit, denk.
müsemma:
isimlendirilmifl.
mütekellimîn:
kelâm âlimleri;
iman esaslarn izah ve ispat eden
âlimler.
mütesaviyyüttarafeyn:
iki tara-
fn birbirine denk olmas, varlk
veya yokluk konusunda eflit du-
rumda olma.
nam:
ad, isim.
nihayet:
son.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
sikke:
mühür, damga.
silsile-i esbap:
sebepler zinci-
ri.
suret:
biçim, flekil.
tahsis:
ayrma.
tercih:
seçme, daha çok be-
¤enme.
teselsül:
art arda gelme, bir-
birini takip etme, zincirleme.
Vacibül-Vücud:
varl¤ zarurî
ve zatî olan; varl¤ baflkasnn
varl¤na ba¤l de¤il, kendin-
den olup ezelî ve ebedî olan
Allah.
vücut:
var olma, varlk.
Zat:
büyüklük ve yücelik sa-
hibi Allah.
Zat- Kadîr:
her fleye gücü
yeten sonsuz güç ve kudret
sahibi Allah.
1116 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ