Sözler - page 1116

kâinat, bir âlem gider, biri gelir. Demek, bir Kadîr-i Zül-
celâl var ki, bu kâinat› hiçten icat ederek, her senede,
belki her mevsimde, belki her günde birisini icat eder,
ehl-i fluura gösterir ve sonra onu al›r, baflkas›n› getirir.
Birbiri arkas›na tak›p, zincirleme bir surette zaman›n fle-
ridine as›yor. Elbette, bu âlem gibi, birer kâinat-› müte-
ceddide hükmünde olan her bahar da, gözümüzün önün-
de hiçten gelen ve giden kâinatlar› icat eden bir Zat-› Ka-
dîr’in mu’cizat-› kudretidirler. Elbette, âlem içinde her va-
kit âlemleri halk edip de¤ifltiren zat, mutlaka flu âlemi da-
hi o halk etmifltir ve flu âlemi ve rûy-i zemini o büyük mi-
safirlere misafirhane yapm›flt›r.
Gelelim
imkân
bahsine.
Mütekellimîn demifller ki:
“‹mkân, mütesaviyyütta-
rafeyndir. Yani, adem ve vücut, ikisi de müsavi olsa, bir
tahsis edici, bir tercih edici, bir mucit lâz›md›r. Çünkü,
mümkinat birbirini icat edip, teselsül edemez. Yahut, o
onu, o da onu icat edip, devir suretinde dahi olamaz.
Öyle ise, bir Vacibü’l-Vücud vard›r ki, bunlar› icat ediyor.”
Devir ve teselsülü on iki bürhan, yani arflî ve süllemî
gibi namlar ile müsemma meflhur on iki delil-i kat’î ile
devri iptal etmifller ve teselsülü muhal göstermifller. Silsi-
le-i esbab› kesip, Vacibü’l-Vücud’un vücudunu ispat et-
mifller.
Biz de deriz ki:
Esbap, teselsülün berahiniyle âlemin
nihayetinde kesilmesinden ise, her fleyde
Hâl›k-› Külli
fiey
’e has sikkeyi göstermek daha kat’î, daha kolayd›r.
adem:
yokluk.
âlem:
dünya, kâinat.
arflî ve süllemî:
varl›klar›n zincir-
leme sebepler neticesinde birbiri-
ni meydana getirdi¤i görüflü olan
“devir ve teselsül”ün bat›l oldu-
¤unu ispatlamak için kullan›lan
mant›kî bir delil.
bahis:
konu, mevzu.
berahin:
deliller, kan›tlar.
bürhan:
delil.
delil-i kat’î:
kesin delil.
devir:
varl›klar›n birbirini meyda-
na getirdi¤i veya zincirleme se-
beplerin neticesi oldu¤unu savu-
nan bat›l bir görüfl.
ehl-i fluur:
fluur ve bilinç sahiple-
ri.
esbap:
sebepler.
Hâl›k-› külli fley:
kâinatta var
olan her fleyin yarat›c›s›, Allah.
halk:
yaratma, yarat›fl.
hükmünde:
gibi.
icat:
yoktan var etme, yaratma.
imkân:
olabilirlik; varl›¤› ile yok-
lu¤u eflitken Allah’›n var etmesiy-
le var olan, Allah’›n varl›¤›n› ispat-
layan delil.
iptal:
geçersiz k›lmak.
ispat:
do¤ruyu delilleriyle ortaya
koyma, kan›tlama.
Kadîr-i Zülcelâl:
kudreti her fleyi
kuflatan, sonsuz büyüklük ve yü-
celik sahibi Allah.
kâinat:
evren, âlem, varl›klar.
kâinat-› müteceddide:
devaml›
yenilenen kâinat, evren.
lâz›m:
gerek, gerekli.
meflhur:
flöhretli, bilinen.
misafirhane:
misafirlerin a¤›rlan-
d›¤› yer.
mucit:
yeni bir fley icat eden,
yoktan var eden.
mu’cizat-› kudret:
kudret mu’ci-
zeleri.
muhal:
imkâns›z.
mutlaka:
kesinlikle, flüphesiz.
mümkinat:
yarat›lanlar, müm-
kün olanlar, imkân dahilindekiler,
olabilir fleyler.
müsavi:
eflit, denk.
müsemma:
isimlendirilmifl.
mütekellimîn:
kelâm âlimleri;
iman esaslar›n› izah ve ispat eden
âlimler.
mütesaviyyüttarafeyn:
iki tara-
f›n birbirine denk olmas›, varl›k
veya yokluk konusunda eflit du-
rumda olma.
nam:
ad, isim.
nihayet:
son.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
sikke:
mühür, damga.
silsile-i esbap:
sebepler zinci-
ri.
suret:
biçim, flekil.
tahsis:
ay›rma.
tercih:
seçme, daha çok be-
¤enme.
teselsül:
art arda gelme, bir-
birini takip etme, zincirleme.
Vacibü’l-Vücud:
varl›¤› zarurî
ve zatî olan; varl›¤› baflkas›n›n
varl›¤›na ba¤l› de¤il, kendin-
den olup ezelî ve ebedî olan
Allah.
vücut:
var olma, varl›k.
Zat:
büyüklük ve yücelik sa-
hibi Allah.
Zat-› Kadîr:
her fleye gücü
yeten sonsuz güç ve kudret
sahibi Allah.
1116 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,1106,1107,1108,1109,1110,1111,1112,1113,1114,1115 1117,1118,1119,1120,1121,1122,1123,1124,1125,1126,...1482
Powered by FlippingBook