gayet basit bir tarzda bak›lsa dahi, yine gayet parlak nu-
ranî bir pencere-i camiad›r. O pencere ne kadar kat’î ve
parlak ve nuranî oldu¤unu Yirmi Beflinci Söz olan ‹’caz-›
Kur’ân Risalesine ve On Dokuzuncu Mektubun On Se-
kizinci ‹flaretine havale ediyoruz. Ve Kur’ân’› bize gönde-
ren Zat-› Zülcelâl’in Arfl-› Rahmanîsine niyaz edip deriz:
n
ór
©n
H Én
æn
Hƒo
?o
b r
Æ p
õo
J n
’ Én
æ s
Hn
Q
1
@ Én
fr
É n
£r
Nn
G r
hn
G BÉ n
æ«°/
ùn
f r
¿p
G B É n
fr
ò p
NGnD
ƒo
Jn
’ Én
æ s
Hn
Q
r
Öo
Jn
h
3
@ o
º«/
?n
© r
dG o
™«/
ªs
°ùdG n
âr
fn
G n
?s
f p
G = É s
æ p
e r
?s
Ñn
?n
J Én
æ s
Hn
Q
2
@ Én
æn
àr
jn
ón
g r
Pp
G
4
o
º«/
Ms
ôdG o
ÜGs
ƒs
àdG n
âr
`fn
G n
?s
fp
G BÉ n
æ r
« n
? n
Y
‹htar
fiu Otuz Üç Pencereli olan Otuz Üçüncü Mektup,
iman› olmayan› inflaallah imana getirir, iman› zay›f ola-
n›n iman›n› kuvvetlefltirir, iman› kavi ve taklidî olan›n
iman›n› tahkikî yapar, iman› tahkikî olan›n iman›n› ge-
nifllendirir, iman› genifl olana bütün kemalât-› hakikiye-
nin medar› ve esas› olan marifetullahta terakkiyat verir,
daha nuranî, daha parlak manzaralar› açar.
‹flte bunun için, “Bir pencere bana kâfi geldi, yeter”
diyemezsin. Çünkü, senin akl›na kanaat geldi, hissesini
ald› ise, kalbin de hissesini ister, ruhun da hissesini ister,
hatta hayal de o nurdan hissesini isteyecek. Binaena-
leyh, her bir pencerenin ayr› ayr› faydalar› vard›r. Miraç
Risalesinde as›l muhatap mü’min idi; mülhit ikinci dere-
cede, istima makam›nda idi. fiu risalede ise, muhatap
arfl-› Rahmanî:
bütün yarat›lm›fl-
lar›n flefkat ve merhametle bes-
leyip büyüten Rahman isminin
tasarruf dairesi, makam›.
as›l:
esas.
basit:
sade, ola¤an..
esas:
as›l, temel.
gayet:
çok, son derece.
hata:
yanl›fl.
havale:
b›rakma, gönderme.
hayal:
hayal duygusu.
hesap:
sorgulama.
hisse:
pay.
i’caz-› Kur’ân:
Kur’ân’›n mu’cizeli-
¤i.
ihtar:
hat›rlatma.
iman:
inanma, inanç.
inflaallah:
Allah isterse, Allah di-
lerse
istima:
dinleme.
kâfi:
yeterli.
kalp:
gönül.
kanaat:
inanma.
kat’î:
kesin.
kavi:
kuvvetli.
kemalât-› hakikiye:
gerçek mü-
kemmellikler, faziletler, olgunluk-
lar.
kusur:
eksiklik, noksan.
makam:
k›yam edilen, durulan,
durulacak yer; durak.
manzara:
görüntü.
marifetullah:
Allah’› isim ve s›fat-
lar›yla tan›ma, anlama, bilme.
medar:
dayanak noktas›, kaynak.
merhamet:
ac›mak, flefkat gös-
termek.
muhakkak:
flüphesiz, kesinlikle.
muhatap:
hitap olunan, kendisi-
ne söz söylenilen.
mülhit:
dinsiz, inkâr eden.
mü’min:
Allah’a iman eden, ina-
nan.
niyaz:
yalvarma, yakarma.
nuranî:
nurlu.
pencere-i camia:
genifl kapsaml›
pencere.
Rab:
besleyen, yetifltiren, verdi¤i
nimetlerle yaratt›klar›n› ›slah ve
terbiye eden Allah; yaratan, bü-
yüten, terbiye eden.
ruh:
insan ve hayvanlardaki diri-
lik kayna¤›, hayat›n temeli ve se-
bebi olan maddî olmayan cevher,
manevî varl›k.
tahkikî:
araflt›rmaya dayanan
taklidî:
araflt›rmadan taklide da-
yal›
tarz:
biçim, flekil.
terakkiyat:
yükselmeler, ilerle-
meler, geliflmeler.
tevbe:
ifllenmifl bir günahtan pifl-
manl›k duyup bir daha iflleme-
mek üzere söz verme, Allah’tan
af dileme.
Zat-› Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
ve haflmet sahibi olan zat, Allah.
1.
Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düfler de bir kusur ifllersek bizi onunla hesaba çekme.
(Bakara Suresi: 286.)
2.
Ey Rabbimiz! Bizi do¤ru yola erifltirdikten sonra kalplerimizi sap›kl›¤a meylettirme. (›-i ‹m-
ran Suresi: 8.)
3.
Ey Rabbimiz! Bu hizmetimizi kabul buyur. Her fleyi hakk›yla ifliten de, her fleyi hakk›yla bi-
len de ancak Sensin. (Bakara Suresi: 127.)
4.
Muhakkak ki tevbeleri çok kabul eden ve çok merhamet eden ancak Sensin. (Bakara Su-
resi: 128.)
1124 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ