Tembih
Bu
Lemaat
namındaki eserin, sair divanlar gibi bir tarzda bir
iki mevzu ile gitmediğinin sebebi: Eski eserlerinden
Hakikat Çe-
kirdekleri
namındaki, kısacık vecizeleri bir derece izah etmek
için, hem nesir tarzında yazılmış, hem de sair divanlar gibi ha-
yalâta, mizansız hissiyata girilmemiş olmasıdır. Baştan aşağıya
mantık ile hakaik-ı Kur’âniye ve imaniye olarak, yanında bulu-
nan biraderzadesi gibi bazı talebelerine bir ders-i ilmîdir, belki
bir ders-i imanî ve Kur’ânîdir. Üstadımızın baştaki ifadesinde
dediği gibi, biz de anlamışızdır ki, nazma ve şiire hiç meyli ve
onlarla iştigali de yoktur.
(1)
n
ôr
©°u
ûdG o
?Én
æ`r
ª s
?n
Y Én
en
h
sırrının bir nu-
munesini gösteriyor.
Bu eser. birçok meşagil ve Dârülhikmet’teki vazife içinde,
yirmi gün ramazanda, günde iki veya iki buçuk saat çalışmak
suretiyle manzum gibi yazılmıştır. Bu kadar kısa zamanda ve
manzum bir sahife on sahife kadar müşkül olduğu cihetle, bir-
den, dikkatsiz, tashihsiz böyle söylenmiş, tabedilmiştir. Bizce
Risale-i Nur hesabına bir harikadır. Hiçbir nazımlı divan bunun
gibi tekellüfsüz, nesren okunabilir görülmüyor. İnşaallah bu eser
bir zaman Risale-i Nur Şakirtlerine bir nevi mesnevî olacak.
Hem bu eser, kendisinden on sene sonra çıkan ve yirmi üç
senede tamamlanan Risale-i Nur’un mühim eczalarına bir işa-
ret-i gaybiye nev’inden müjdeli bir fihrist hükmündedir.
Risale-i Nur Şakirtlerinden
Sungur, Mehmed Feyzi, Hüsrev
* * *
izah:
açıklama.
mantık:
düşünce ve muhakeme
doğruluğu; doğru fikir ve akla uy-
gun söz söyleme.
manzum:
nazım, şiir; düzenli, di-
zili.
Mesnevî:
edebî bir tür olan mes-
nevî şeklinde yazılmış eser, her
beytinin mısraları kendi araların-
da kafiyeli nazım şekli; Mevlâ-
na’nın divanı.
meşagil:
insanı uğraştıran işler.
mevzu:
konu.
mizansız:
ölçüsüz, kafiyesiz.
mühim:
önemli.
müjde:
sevinçli haber.
müşkül :
zor, güç.
nam:
isim, ünvan.
nazım:
şiir.
nesir:
düz yazı.
nesren:
düz yazı şeklinde.
nev:
tür, çeşit.
nevi:
türü, çeşidi.
numune:
örnek.
ramazan:
Kur’ân’ın nazil olduğu
mübarek oruç ayı.
sair:
diğer.
sebep:
neden.
sır:
gizem, ayetin ifade ettiği gizli
anlam.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tab’:
yayınlama, basma.
tarz:
biçim, şekil.
tashih:
düzeltme.
tekellüfsüz:
zahmetsiz, külfetsiz.
tembih:
hatırlatma, uyarı.
Üstad:
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretleri.
vazife:
görev.
vecize:
özlü sözler.
biraderzade:
kardeş çocuğu,
yeğen.
cihet:
yön, sebep.
Dârülhikmet:
1918-1922 yıl-
ları arasında şeyhülislâmlığa
bağlı olarak faaliyet gösteren,
Bediüzzaman’ın da görev
yaptığı İslâm akademisi hüvi-
yetinde ilmî kuruluş.
ders-i ilmî:
ilim dersi.
ders-i imanî ve Kur’ânî:
iman ve Kur’ân dersi.
divan:
klasik Türk edebiyatı
şairlerin şiirlerinin toplandığı
kitap.
ecza:
bir bütünün küçük par-
çaları.
eser:
yazılmış ve basılmış ki-
tap.
fihrist:
bir kitabın içindekiler
dizini, kataloğu.
hakaik-ı Kur’âniye ve imani-
ye:
Kur’ân-ı Kerîm’in ve inan-
cın gerçekleri.
harika:
mükemmel.
hayalât:
hayal ürünü olan
şeyler.
hesabına:
adına, namına.
hissiyat:
duygular.
ifade:
belirtme, anlatma.
inşaallah:
Allah’ın izni ve mü-
saadesi ile.
işaret-i gaybiye:
gizli işaret,
gizemli ifade.
iştigal:
meşgul olma, uğraş-
ma.
1.
Biz ona şiir öğretmedik. (Yâsin Suresi: 69.)
SÖZLER | 1129 |
L
EMAAT