Sözler - page 1120

ve nihayetsiz zaaf›nda, hadsiz a’dâs›na karfl› bir nokta-i
istinat aramakla, vicdan, daima Vacibü’l-Vücud’a bakar.
Hem, nihayetsiz fakr›nda, nihayetsiz hacat› içinde, niha-
yetsiz maksatlara karfl› bir nokta-i istimdat aramaya mec-
bur oldu¤undan, vicdan, daima o noktadan bir Ganî-i
Rahîm’in dergâh›na dayan›r, dua ile el açar. Demek, her
vicdanda flu nokta-i istinat ve nokta-i istimdat cihetinde
iki küçük pencere Kadîr-i Rahîm’in bârigâh-› rahmetine
aç›l›r; her vakit onunla bakabilir.
‹kinci vecih
âyinedarl›k ise, insana verilen numuneler
nev’inden
cüz’î ilim, kudret, basar, sem', malikiyet, hâki-
miyet
gibi cüz’iyat ile, Kâinat Malikinin ilmine ve kudre-
tine, basar›na, sem’ine, hâkimiyet-i rububiyetine âyine-
darl›k eder; onlar› anlar, bildirir. Meselâ, ben nas›l bu evi
yapt›m ve yapmas›n› biliyorum ve görüyorum ve onun
malikiyim ve idare ediyorum; öyle de, flu koca kâinat sa-
ray›n›n bir ustas› var, o usta onu bilir, görür, yapar, idare
eder ve hakeza...
Üçüncü vecih
âyinedarl›k ise: ‹nsan, üstünde nak›fllar›
görünen esma-i ‹lâhiyeye âyinedarl›k eder. Otuz ‹kinci
Sözün Üçüncü Mevk›f›n›n bafl›nda bir nebze izah edilen,
insan›n mahiyet-i camias›nda nak›fllar› zahir olan yetmifl-
ten ziyade esma vard›r. Meselâ, yarat›l›fl›ndan
Sâni
,
Hâ-
l›k
ismini ve hüsnütakviminden
Rahman
ve
Rahîm
isim-
lerini ve hüsnüterbiyesinden
Kerîm
,
Lâtif
isimlerini ve
hakeza, bütün aza ve alât› ile, cihazat ve cevarihi ile,
letaif ve maneviyat› ile, havâs ve hissiyat› ile ayr› ayr›
esman›n ayr› ayr› nak›fllar›n› gösteriyor.
a’dâ:
düflman.
alât:
aletler, organlar.
âyinedar:
ayna tutan, bir fleyin
özelliklerini gösteren.
aza:
organlar.
bârigâh-› rahmet:
Cenab-› Hak-
k›n yaratt›klar›na merhamet et-
me makam›.
basar:
görme.
bir nebze:
bir parça, biraz.
cevarih:
cevherler; insan›n yap›-
s›nda bulunan maddî-manevî or-
ganlar ve kabiliyetler.
cihazat:
cihazlar, donan›m; or-
ganlar, duygular.
cihet:
yön,.
cüz’î:
az.
cüz’iyat:
ufak tefek fleyler,
önemsiz, de¤ersiz fleyler; tek
maddeden meydana gelenler,
bütüne ait olmay›p özel olanlar.
daima:
sürekli, her zaman.
dergâh:
huzur, makam.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
esma:
adlar, isimler.
esma-i ‹lâhiye:
Allah’›n isimleri.
Ganî-i Rahîm:
s›n›rs›z zenginlik
sahibi olan, flefkat ve merhamet
sahibi Allah.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hakeza:
bunun gibi.
hâkimiyet:
hükmetme, emrinde
ve yönetiminde bulundurma.
hâkimiyet-i rububiyet:
rabl›¤›n
hâkimiyeti; Allah’›n her zaman,
her yerde, her mahlûka muhtaç
oldu¤u fleyleri vermesi, onlar› ye-
tifltirmesi, uyum içinde idare ve
sevk ederek onlara hükmetmesi.
Hâl›k:
yoktan yaratan, yarat›c›;
Allah.
havas:
duyular, duygular.
hissiyat:
hisler, duygular.
hüsnütakvim:
yarat›l›fl›n en gü-
zel flekilde ve tam k›vamda olu-
flu.
hüsnüterbiye:
güzel terbiye.
idare:
yönetme.
ilim:
bilme, bilifl, bilgi.
izah:
aç›klama.
Kadîr-i Rahîm:
çok merhametli
olan ve her fleye gücü yeten, Al-
lah.
Kerîm:
ikram ve ihsan› bol olan,
cömertçe veren Allah.
kudret:
güç, kuvvet.
Lâtif:
çok lütuf ve ihsanda bulu-
nan Allah.
letaif:
lâtifeler, insan›n yap›s›nda
bulunan hassas duygular.
mahiyet-i camia:
çok manalar›
ve özellikleri içinde toplayan ma-
hiyet, yap›.
maksat:
kastedilen, istenilen fley
Malik:
her fleyin gerçek sahibi
olan Allah.
malikiyet:
sahiplik.
maneviyat:
mana âlemine ait
fleyler.
mecbur olmak:
zorunda kal-
mak, muhtaç olmak.
mevk›f:
bölüm, k›s›m.
nak›fl:
süs, iflleme.
nev:
çeflit, tür.
nihayetsiz fakr:
s›n›rs›z fakir-
lik.
nihayetsiz hacat:
s›n›rs›z ihti-
yaçlar.
nihayetsiz maksat:
s›n›rs›z
gayeler, arzular.
nihayetsiz:
sonsuz.
nokta-i istimdat:
yard›m di-
leme noktas›.
nokta-i istinat:
dayanak
noktas›.
numune:
örnek.
Rahîm:
rahmeti her fleyi ku-
flatan, sonsuz flefkat ve mer-
hamet sahibi olan Allah.
Rahman:
rahmeti bütün her-
kese yay›lan ve bütün yarat›l-
m›fllar›n r›z›klar›n› ve geçim
flekillerini içine alan rahmetin
sahibi Allah.
Sâni:
her fleyi sanatl› bir flekil-
de yaratan, Allah.
sem’:
iflitme, iflitifl.
Vacibü’l-Vücud:
varl›¤› zarurî
ve zatî olan; varl›¤› baflkas›n›n
varl›¤›na ba¤l› de¤il, kendin-
den olup ezelî ve ebedî olan
Allah.
vecih:
yön.
vicdan:
iyiyi kötüden, hayr›
flerden ay›rt etmeye yard›mc›
olan ahlâkî duygu; his, duygu;
din, inanç.
zaaf:
zay›fl›k, kuvvetsizlik.
zahir:
görünen.
ziyade:
çok, fazla.
1120 | SÖZLER
O
TUZ
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,1110,1111,1112,1113,1114,1115,1116,1117,1118,1119 1121,1122,1123,1124,1125,1126,1127,1128,1129,1130,...1482
Powered by FlippingBook