Sözler - page 1130

âlî:
yüksek, yüce.
ceset:
beden.
evvelâ:
birincisi.
feda:
uğruna verme, gözden çı-
karma.
hakikat:
gerçek.
hürmet:
saygı.
ihtar:
hatırlatma.
ihtiyâr:
seçme.
itiraf:
eksik ve kusurunu ka-
bul edip söyleme.
kafiye:
şiirde mısra sonunda-
ki ses uyumu.
kaide:
düstur, prensip, kural.
kalb:
insanın manevî, ruhanî
yönü.
kàri:
okuyucu, okuyan.
keyif:
arzu, istek.
kıymet:
değer.
libas:
elbise.
mana:
anlam.
meşgul etmek:
uğraştırmak.
müşevveş:
karışık.
nazım:
dizme, düzene koy-
ma; şiir şeklinde ifade ve ya-
zılar.
nefis:
insanın maddî, bedeni
yönü.
Safiye:
kafiye uğruna şairin
hanımını boşadığı kadının is-
mi.
salisen:
üçüncüsü.
saniyen:
ikincisi.
suret:
şekil, hey’et.
şuara:
şairler.
tağyir:
değiştirme.
tarz:
biçim.
tenkit:
eleştiri.
üslûp:
ifade şekli, anlatım bi-
çimi.
1.
Kişi bilmediğinin düşmanıdır.
L
EMAAT
| 1130 | SÖZLER
<===========================>
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
{
}
İhtar
(1)
n
?p
¡n
L n
É p
Ÿ w
ho
ón
Y o
A r
n
ôr
Ÿn
G
kaidesiyle, ben dahi nazım ve ka-
fiyeyi bilmediğimden ona kıymet vermezdim. Safiye’yi
kafiyeye feda etmek tarzında, hakikatin suretini naz-
mın keyfine göre tağyir etmek hiç istemezdim. Şu ka-
fiyesiz, nazımsız kitapta en âlî hakikatlere, en müşev-
veş bir libas giydirdim.
Evvelâ, daha iyisini bilmezdim; yalnız manayı düşü-
nüyordum.
Saniyen, cesedi libasa göre yontmakla rendeleyen
şuarâya tenkidimi göstermek istedim.
Salisen, Ramazan’da kalb ile beraber nefsi dahi ha-
kikatlerle meşgul etmek için, böyle çocukça bir üslûp
ihtiyâr edildi.
Fakat, ey kàri! Ben hata ettim; itiraf ederim. Sakın
sen hata etme; yırtık üslûba bakıp o âlî hakikatlere kar-
şı dikkatsizlik ile hürmetsizlik etme.
* * *
1...,1120,1121,1122,1123,1124,1125,1126,1127,1128,1129 1131,1132,1133,1134,1135,1136,1137,1138,1139,1140,...1482
Powered by FlippingBook