Sözler - page 1140

İHYA-İ NEV, İHYA-İ FERT GİBİDİR
Mevtâlûd bir nevm ile kışta uyuşmuş bir sinek, nasıl
onun ihyası kudrete ağır gelmez;
Şu dünyanın mevti de, ihyası da öyledir. Bütün zîruh
ihyası onda fazla nazlanmaz.
• • •
TABİAT BİR SANAT-I İLÂHİYEDİR
Değil tabi' tabiat, belki matba'. Değil nakkaş, o belki bir
nakıştır.
Değil fail, o kabildir. Değil mastar, o mistardır. Değil
nazım, o nizamdır.
Değil kudret, o kanundur. İradî bir şeriattır, değil ha-
ric-i hakikattar.
• • •
VİCDAN, CEZBESİYLE ALLAH’I TANIR
Vicdanda mündemiçtir bir incizap ve cezbe. Bir cazi-
bin cezbiyle, daim olur incizap.
Cezbe düşer zîşuur; ger Zülcemal görünse, etse tecelli
daim pürşaşaa, bîhicap.
Bir Vacibü’l-Vücuda, Sahib-i Celâl ve Cemal, şu
fıtrat-ı zîşuur, kat’î şahadetmeap. Bir şahidi o cezbe,
hem diğeri incizap.
• • •
bîhicap:
perdesiz.
cazip:
her şeyi kendine çeken,
cezp edici.
cezbe:
çekicilik, çekim gücü.
daim:
devamlı.
fail:
yapan.
fıtrat-ı zîşuur:
şuurlu ve akıllı in-
sanın vicdanı.
ger:
eğer, şayet.
haric-i hakikattar:
gerçek vücu-
du olan (vücud-i haricî giymiş),
gerçekte var olan bir varlık.
ihya:
hayat verme, diriltme
ihya-i fert:
bir ferdi diriltme.
ihya-i nev:
bir türe hayat verme.
incizap:
çekim gücüne kapılan,
çekilen.
iradî şeriat:
bir kasıt ve irade
eseri olan kanun.
kabil:
kabul eden yapılan.
kanun:
yüksek bir irade tara-
fından konmuş olan kural.
kat’î:
kesinlikle.
kudret:
İlâhî güç ve kuvvet.
mastar:
kaynak, bir şeyin çık-
tığı yer.
matbu:
tab olunmuş, yapıl-
mış.
mevt:
ölüm.
mevtâlûd:
ölüme benzer.
mistar:
cetvel, bir şeyin çık-
masına yarayan alet.
mündemiç:
yerleştirilmiş.
nakkaş:
nakış ustası.
nakış:
nakış ustasının sanatı,
süsü.
nazım:
düzen koyucu.
nev:
tür.
nizam:
düzen.
pürşaşaa:
çok gösterişli, göz
alıcı parlaklıkta.
sahib-i Celâl ve Cemal:
son
derece azamet ve büyüklük
ve güzellik sahibi.
sanat-ı İlâhî:
Allah’ın eseri ve
sanatı.
şahadetmeap:
tekrar, tekrar
şahitlik etme.
şahit:
bir olayı gösteren ve
delil olan şey.
tâbi :
yapan, tab eden.
tabiat:
madde âlemi, varlık-
lar.
tecelli:
isim ve sıfatların eşya-
da görünmesi, yansıması.
Vacibü’l-Vücud:
varlığı aklen
zarurî ve gerekli olan Allah.
vicdan:
insanda gerçeği bul-
ma, iyi ve kötüyü ayırma, hü-
küm verme merkezi.
zîruh:
canlı, ruhu sahibi.
zîşuur:
akıllı, ve şuur sahibi.
Zülcemal:
her güzelliğin sahi-
bi olan Allah.
L
EMAAT
| 1140 | SÖZLER
1...,1130,1131,1132,1133,1134,1135,1136,1137,1138,1139 1141,1142,1143,1144,1145,1146,1147,1148,1149,1150,...1482
Powered by FlippingBook