NÜBÜVVET BEŞERDE ZARURİYEDİR
Karıncayı emîrsiz, arıları yâsubsuz bırakmayan kudret-i
ezeliye, elbette,
Beşeri de bırakmaz şeriatsız, nebîsiz. Sırr-ı nizam-ı
âlem böyle ister elbette.
• • •
MELEKLERDE MİRAÇ, İNSANLARDA ŞAKK-I KAMER GİBİDİR
Bir miracı kerametle melekler, gördüler elhak ki; mü-
sellem bir nübüvvette muazzam bir velâyet var.
O parlak zat, Burak’a binmiş de berk olmuş, kamerva-
ri serâser âlem-i nuru da görmüştür.
Şu şahadet âleminde münteşir insanlara hissî büyük bir
mu’cize nasıl ki
(1)
o
ôn
ªn
? r
dG s
?n
°ûr
fGn
h
’dir.
Bu miraçtır âlem-i ervahtaki sakinlere en büyük bir
mu’cize ki,
(2)
…'
ôr
°Sn
G …= /
ò s
dG n
¿Én
ër
Ñ°o
S
’dır.
• • •
KELİME-İ ŞAHADETİN BÜRHANI İÇİNDEDİR
Kelime-i şahadet; vardır iki kelâmı: Birbirine şahittir,
hem delil ve bürhandır.
Birincisi sânîye bir
bürhan-ı limmî’
dir; ikincisi evvele
bir
bürhan-ı innî’
dir.
• • •
âlem-i ervah:
ruhlar âlemi.
âlem-i nur:
görmediğimiz melek-
lerin mekânı olan nur âlemi.
berk:
şimşek.
beşer:
insanlık.
Burak:
cennete has binek.
bürhan:
delil.
bürhan-ı innî:
ustadan esere, ka-
nundan olaya ulaştıran “tüme va-
rım” metodu.
bürhan-ı limmî:
eserden ustaya,
olaydan kanuna giden “tümden
gelim” prensibi.
elbette:
kesinlikle.
elhak:
gerçekten.
emir:
lider, bey.
evvel:
birinci, önceki.
hissî:
göze ve diğer duygulara hi-
tap eden.
kamervari:
aya benzer, ay gibi.
kelime-i şahadet:
“Lâ ilâhe illal-
lah Muhammedürresulullah” ke-
lâmı.
kudret-i ezeliye:
başlangıcı ol-
mayan kudret.
melek:
Allah’ın nurdan yarattığı
varlıklar.
mirac-ı keramet:
keramet
merdiveni, mertebeler katet-
mesi.
Miraç:
Peygamberimizin
âlemleri seyrederek Allah’ın
huzuruna çıkması.
muazzam:
çok değerli ve bü-
yük.
mu’cize:
ancak Allah’ın kud-
reti ile yapılan ve peygambe-
rin ricası ile olan harika olay-
lar, işler.
münteşir:
yayılmış olan.
müsellem:
doğruluğu kesin-
likle kabul edilmiş.
nebî:
peygamber.
nübüvvet:
peygamberlik.
parlak zat:
mükemmel insan.
sakin:
duran, yerleşmiş olan.
sani:
ikincisi.
serâser:
baştan başa.
sırr-ı nizam-ı âlem:
âlemdeki
mükemmel düzenin sırrı.
şahadet âlemi:
gözümüzün
gördüğü madde âlemi.
şahit:
delil olan.
şakk-ı kamer:
ayın ikiye ya-
rılması mu’cizesi.
velâyet:
Allah’a yakınlaşma,
dostluk.
yâsub:
arı beyi.
zaruriye:
zorunlu.
1.
Ay yarıldı. (Kamer Suresi: 1.)
2.
Gece seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. (İsra Suresi: 1.)
L
EMAAT
| 1142 | SÖZLER